Gözlerindeki Galaxy

105 7 2
                                    

Birazcık uzun bir ara oldu ama tabletimin pilinde bir bozukluk olduğu için zar zor bitti bölüm.. Bu uzun çabalarla bitirdiğim bölüm; biricik arkadaşım, kardeşim.. Ayrıca hikâyenin en büyük takipçisi olan Zeynep' e gelsin :)))

Tanrım bu berbat bir histi. Sanki içime oturan öküzler, kalkmış bir de horon tepiyorlardı. Bomboş bakışlarla onları süzerken bir yandan da açıklama bekler gibiydi halim.. Doğru ya?.. Kimdim ki ben.. Deliriyordum, bu yaptığım tam bir saçmalıktı. Yaptığım birşey yoktu ama bu hiçbirşey yapmayarak yaptığım şey de saçmaydı. Hatta böyle bir cümle kurduğuma göre bence fabrikada sorun var, direk ben saçmayım işte..

Biranda ayağa fırladı ve göğsünde duran elleri ittirerek "Ne yaptığını sanıyorsun?!" diye bağırdı.

"Be-ben şeyy.."

"Anlamıyorsun değil mi?!" diyerek kızı bileklerinden kavradı ve köşeye çekiştirdi.

"Sen nasıl hiçbişey olmamış gibi gelip beni öpersin? Senin için ne kadar basit değil mi? Sonuçta sana oyuncak çok."

Dane'nin sinirden gözleri dolmuş ve domates gibi kızarmıştı. Yumruklarını sımsıkı kapatmıştı. "Lanet olsun! Seni o.. Onunla yataktaydınız. Lanet olsun!.. Lanet olsun." Ses tonu gittikçe azalıyordu. "Lanet olsun" diye tekrar etti ve avcunu açtı. Eli kan içindeydi, elini ne kadar sıktığını tahmin dahi edemiyordum.

Şenzlongda duran havluyu alarak "üzgünüm kızlar" dedi ve gitti. Evet öylece gitti. Kız ise şokta gibiydi. Sadece dikiliyordu bomboş.

Erva'ya dönerek "beklesene biraz" dedim.

"Nereye?"

"Odada bişey unuttum" sanki anlamayacaktı.

"Tamam ama acele et, gircem şimdi havuza"

"Tamamdırr.. Sen gir, beni bekleme"

Koşar adımlarla asansöre ilerledim. Şans bu ya, iki saat gelmek bilmez. Merdivenlerden çıkarken artık ayaklarımı hissetmez hale gelmiştim. Sonunda odanın katına çıktığımda kendimi resmen yüzükoyun yere attım.

Dane odanın kapısını açtı ve kafasını aşağı eğerek "Merhaba" dedi ve güldü.

Kafamı kaldırarak "Merhaba" dedim ve kafamı tekrar indirirken yere kafa atmış olabilirim sanırım.. "Ağhh! Yeri buraya kim koydu?" Sonra oturur pozisyona geldim ve aynı anda kahkaha atmaya başladık. Bana uzanan eli tuttum ve bütün kuvvetimi ona vererek ayağa kalktım. Biraz sarsılmış olsa da bunu çaktırmamaya çalıştı. Tıpkı çaktırmamaya çalıştığı "bazı şeyler" gibi.

"İyi misin?" dedi endişeli bir şekilde ve elindeki havluyu başıma koyarak devam etti "başın kanıyor, şöyle gel" Beni odasına götürüyordu ve ben de istemsizce onun dediklerini yapıyordum. Tabii, o sese kim hayır diyebilirdi ki?..

Yatağının üzerinde duran t-shirt ve kot pantolonu çektikten sonra beni yatağa oturttu. "Bunu alnına bastır" dedi ve hemen yatağın ayak ucunda duran bavulunu hayvanca dağıtmaya başladı. Havada uçuşan giysileri, çorapları görmemek için kör olmak gerekirdi. "Buldum!" diye bağırdı. "Ne-yi?" dedim korkak bir ses tonuyla. Elindeki şişeyi göstererek "Acımıycak, korkma" dedi.

Bir parça pamuğa ilacı döktü ve tam alnıma bastıracakken bileğini sert bir şekilde tuttum. "Durrr!" Bileğini ellerimin arasından kurtarırken "N'oldu?" diye sordu telaş içinde.

Yatakta duran yastıkla suratımı yavaşça kapattım. Utangaç bir ses tonuyla ve bebeksi bir konuşmayla cevap verdim..

"Koykuyoyum.."

"Bana neden güvenmiyosun.. Acımıycak, üfliycem."

"Gerçekten mi?"

"Gerçekten"

"Emin misin"

"Çok eminim"

"Söz ver."

"Söz.. Hadi yoruldum bak"

Yavaşça anlımı yaklaştırdım ve kendimi ona teslim ettim.

"Ayhhh.. Yanıyo, üflee, ayy üfff, üfff.. Ahaağğh."

Hafif bir yaz rüzgarı gibi alnımı okşayan nefesi, bir süre sonra yerini deniz kenarında yüzüme çarpan su damlalarına bırakınca alnımı geriye çekip "Teşekkürler" dedim. Yüzümde benim bile çözemediğim bir sırıtış vardı ve bunu düzeltemiyordum.

"Acıyor mu?"

"Birazcık"

"Neresi?"

Alnımdaki yaranın biraz üstünü göstererek cevapladım "Şurası".

Biranda bana yaklaşan bir surat gördüm. Gösterdiğim yeri öperek "Burası mı?" dedi ve sexy bir bakış attı.

"Tam da orası" dedim ve derin bir nefesle gülümsedim.

Tam o sırada kapı çaldı ve nedense içimde kapılara karşı bi antipati oluşmaya başladı.

Ben nereye saklanacağımı kafamda kurarken, Dane kapıyı araladı. "Ne vardı?" dedi sert bir sesle.

Kapıyı sonuna kadar açan genç, benle göz göze geldi ve "a-aovv, sanırım sen.. Sen.. Çok özür dilerim dostum, size iyii.. Eğlenceler" dedi. Dane'nin omzuna vurdu, elleriyle "like" işareti yaparak kapıyı sertçe kapattı. İkimiz de şaşkınlık içinde kalakalmıştık. Ben "re-zağ-leğtt" diye söylendim ve yastığı tekrar yüzüme getirdim. Bu sefer bastırıyordum, çünkü bu rezillik modumdu.

Yastığımı elimden alarak

Bak bak yastığı nasıl da sahipleniyorum :D

"Aşağı mı insek?" diye fikir yürüttü.

"Aşağı inmeliyiz!" diye tekrarladım cümleye kesinlik katarak.

Başıma bir yara bandı yapıştırdı ve o da ne! Parmaklarımın arasından geçen onun parmakları mıydı? Gözlerim büyüdü. Kendimi Erva'nın deyişiyle ıkınmamak için zor tutuyordum. "Hadi" dedi çocuksu bir sesle. O mavimsi-yeşilimsi güzel gözleri parıl parıl parlıyor, adeta yeni bir galaxy oluşturuyordu. O galakside sadece ikimiz olmalıydık.

Bu bölüm de bu kadar.. Saat 01:54 ve ben heran uykusuzluktan ölebilirim

-,-'

Tatlı BelaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin