hermione
Harry Potter tam bir baş belasıydı. Ama o zaman neden yanaklarım ısınıyordu?
Gözlerimi kitapların sırtında gezdirirken vücudumun verdiği garip tepkinin etkisi azalıyordu, gözüme kestirdiğim kitaba uzandığımda arkamdan birisinin bana yaklaştığını hissettim. "Granger." Lanet olsun. Yüzümü Cormac'ın tarafından uzak tutarken kalbimin hızlandığını ve rahatsızlık duygusunun parmak uçlarıma kadar ulaştığını hissedebiliyordum. "Hermione?" Şu an ihtiyacım olan son şey bir "kahraman"dı! "Potter." Mclaggen'in sesi keyifliydi, benim titremeye başlayan ellerimi süzdüğünü biliyordum. Harry'nin yüzü sertti ve bana değil, kumral çocuğa bakıyordu. En az benim kadar rahatsız olduğunu biliyordum ve sıkılı yumrukları da her an yumruk atmaya hazır görünüyordu. Kolunu tutarken "Gidelim," dedim. "Seni rahatsız mı etti?" İstemsizce ona doğru yaklaşırken "Hayır," dedim. "Hadi." Gözleri hala çocuğun üzerindeydi ve iş benim kontrolüm altına alabileceğimden daha hızlı kötüye gidiyordu. "Seni rahatsız etti değil mi?" Sesindeki nefret havaya karıştı ve gerginliğe katıldı, boğazıma tırmanan acı tadı zorlukla yutarken "Harry gidelim," dedim. Bakışları benimkilerle buluştuktan hemen sonra kolunu omzuma dokundurdu ve beni uzaklaştırdı, masaya geri oturduğumda yumruklarım sıkılıydı. "Hey," dedi fısıldayarak. "Buradayım. O gitti, güvendesin." Onun bana doğru hafifçe eğilmiş yüzüne bakarken düşünemeyecek kadar doluydum, kollarımı boynuna sararken gözlerimi kapattım. Ne yaptığımı idrak edemeden ellerini sırtımda hissetmiştim, beni sıkıca sarmışlardı. Geri çekildiğimde yeşil gözleri yüzümü inceledi ve cebinden bir mendil çıkardı, üzerindeki zambak işlemesi dikkatimi çektiğinde içimdeki kıpırtıya engel olamamıştım. Ne oluyordu? Mendili bana uzattığında yanaklarıma bakıyordu, ağladığımı ve yanaklarımdaki gözyaşı izlerini o an fark ederek mendille yüzümü kuruladım. "Teşekkür ederim, Potter." Yüzündeki hafif bir tebessümle "Bir şey yapmadım, Granger," dedi. "Bazen tam bir centilmen oluyorsun." Alay ettiği belli sesiyle "Bazen mi?" dedi. Tebessümüme engel olamazken saatime baktım, oldukça geç oluyordu. Kitaplarımı toplayarak ayaklanırken "Yarın mı gidiyoruz?" diye sordum Balyumruk'u kastederek. "Emin misin? Yarın dinlenmek isteyebilirsin?" Gözlerimi ona çevirdim. "Ben dinlenmem, Potter." Üzerimizdeki bakışları hissederek eğildim ve pürüzsüz yanağına bir öpücük bıraktım, kokusu burnuma dolarken geri çekildim ve kontrol edemediğim bir hızla yanından uzaklaştım.
Saat gece yarısını geçeli çok olmuştu ama ben diğer günlerde de olduğu gibi uyuyamıyordum, yorgun bakışlarla tavanı izlerken daha fazla uzanmaya dayanamayarak yataktan kalktım ve pijamamın sabahlığını üzerime geçirdim, terliklerimi de giyerken başucumdaki asamı cebime yerleştirdim ve ortak salona inen merdivenlerden sessizce inmeye koyuldum. Sessizlik sağır ediciydi, açık pencerenin yanına tırmanıp çatırdayan şömine ateşinin olduğum yere biraz da olsa ısı yollamasını umarak dışarıyı izlemeye koyuldum. "Hermione?"
Elim hızla asama giderken sıçramama engel olamamıştım, sakinleştirici ses "Benim," dedi. "Potter." Asamdan parmaklarımı çekerken "Harry," dedim. "Ne arıyorsun burada? Bu saatte?" İmalı bir bakışla bana bakarken "Ben de sana bunu soracaktım," dedi. Derin bir nefes almama engel olamazken yüzünü inceliyordum.
harry
"Bekliyorum, sevgilim."
Bir süre beklediğim sessiz ortam çekilmez gelmeye başlayınca kalkıp çoktan gelmesi gereken kızı aramaya başladım. Bu kız kitap görünce kendini kaybediyordu. Tanıdık gelmişti...
Bunun ne işi vardı burada?
"Hermione?"
"Potter." Sinir bozucu sesin sahibi tabii ki Mclaggendı. İğrenç sesini duymam bile ellerimin yumruk halini alıp onun o pis pis sırıtan yüzüne inmek için heveslenmesine yetiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Wildest Dreams | Harmione
FanfictionOkulun gözde Quidditch kaptanı Harry, çağının en zeki cadısını istemediği bir durumdan yanlışlıkla da olsa kurtardığında Hermione pek hazzetmediği bu çocuğa borçlanmıştı. Ama borcunu ödemek için onun sahte kız arkadaşı olması gerekeceğini tahmin ede...