11

682 41 43
                                    

hermione

Meyan kökü. Meyan kökü?

Elimdeki listeyi pelerinimin cebine koyduktan sonra bir elimi başıma siper ederken diğer elimle kökleri aramaya devam ettim. "Hermione? Ne yapıyorsun yağmurun altında?" Beklemediğim sesle arkama döndüm, Harry şaşkınca bana bakıyordu. Hafta sonu ve yağmurun altında tek başına bahçede olan kişinin ben olması bu şaşkınlığı açıklıyordu tabii. "İksir için bitki arıyordum," dedim, hareket etmedikçe soğuğu daha fazla hissediyordum ancak titrememi tutuyordum. "Acelesi mi vardı bu kadar?" Harry bir yandan üzerindeki ceketi çıkarıyordu. "Sırılsıklam olmuşsun." Ceketini başımıza siper ediyordu ama hala damlaların sırtıma vurduğunu hissedebiliyordum. "Merlin," derken ona yaklaştım, bakışları yüzümdeydi ve gözlerinde yumuşak bir parıltı vardı. Yutkunmama engel olamazken "Teşekkür ederim ama sanırım bulmam gerekenler bitmedi," diyebildim ve aceleyle listemi çıkardım. Ben bir adım geri attığımda o da bir adım atarak mesafeyi tekrar kapatmıştı. "Bekleyebilir listen." Ona baktım ve aklıma gelenle düşünmeden "Bugün antrenmanın var sanıyordum, burada ne arıyorsun?" diye sordum. Merlin, Hermione! "Yani-" Ne diyecektim? Antrenman takvimini ezberledim ve ah bu arada, seni seviyorum mu? "Ginny söyledi." Harry'nin yüzünde durumdan keyif aldığını belli eden bir gülümseme oluşurken "Ginny ile ne zamandır antrenman saatlerini konuşuyorsunuz?" dedi. "Biz- yani ben-" Kelimeleri toparlayamıyordum. "Ben..."

O an çağımın en zeki cadısı olduğum konusunda bir şüpheye düşebilirdim.

"Ne iksiri bu?" Neyse ki o konuyu değiştirmişti. "Amortentia, yarın ilk dersimiz Slughorn'la hatırlamıyor musun?" Bir ona bir listeye bakarken Harry gergince güldü. "Birine içirmeyeceksin umarım." Yanaklarım kızarırken "Tabii ki hayır," dedim yükselen sesimle. "Ben o kadar acımasız değilim." Bana inanamaz şekilde bakıyordu, gözlerimi devirdim. "Hoşlandığım insanın benden hoşlanmasını bekleyecek kadar saygım var Potter." Aniden "Hoşlandığın biri mi var?" diye atıldı ama sorusuna tepki bile verememiştim çünkü yağmur hızlanmıştı ve kendimi kuru tek yere, ceketin daha da altına ittim. "Merlin, ıslandım!" Harry'nin kolları bana sarılmıştı, bunun farkında olmadığının farkındaydım ama ilk defa kokusunu tamamen içime çekmeme engel olamadım. Yüzüm göğsüne yakındı ancak yüzünü görmem gerektiğini hissederek başımı kaldırdım, o da başının indirip gözlerime baktı. Ferah, huzur verici ormanlar. "Hey," diye mırıldandım ancak o bana cevap vermedi, nedeninin benim gibi daldığı için mi yoksa başka bir şeyden – kötü bir şeyden olup olmadığını merak ettim ancak çekilemiyordum. Yani, kelimenin tam anlamıyla.

Yüzü yüzüme doğru eğildiğinde nefesimi tuttum, aramızda hala az bir mesafe kalmıştı. Gözlerimi kapatırken Harry kısa mesafeyi de kapattı. Dudakları dudaklarımın üzerindeydi, içimde büyük bir kelebek ordusunun kanatlarını çırptığını hissediyordum. Onu öpmeyi istiyordum, hem de bunu bir süredir istiyordum ve bir gün öncesini düşündüm, nasıl bir an içinde her şeyin tepetaklak gittiğini ve kalbimdeki kırılmayı. Ama şimdi beni o öpüyordu. Ellerim göğsünü buldu ve onun gibi dudaklarımı hareket ettirdim, bir an sonra... Başımızdaki ceket düştü. Elleri yanaklarımı bulmuştu ve yavaşça dudaklarımızı ayırdı. Gözlerimi aralayıp yüzüne baktım, yanakları allaşmıştı ve gözlerinde parıltılar vardı. "Bu da neydi?" diye fısıldadım, kelimelerin bana ihanet ettiğini düşünüyordum çünkü konuşamayacak kadar büyük bir afallama içerisindeydim. Harry aceleyle konuştu.

"Hadi içeri girelim, üşüteceksin."

"Benden kaçıyor musun? Bundan sonra?"

"Kaçtığım tek şey seni öpmek değil Mione."

Ve yere düşen ceketini dahi gözü görmeden, arkasında sorular ve kalbindeki hızlanmayla kalan benden kaçarcasına kaleye döndü.


Wildest Dreams | HarmioneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin