Merhabalar! Ben Carmen.
Bölümün sonuna yazdığım açıklamayı okumadan geçmeyin lütfen.
Ve geçmiş olsun Jimin. Seni özledim.
İyi okumalar dilerim 💗✨
.......
Bu, hayatımda yaşadığım belki de ilk yenilgiydi. Genelde hep ben kazanırdım, çünkü ben doğuştan şanslı bir insan değil doğuştan kazanmayı aklında bir hırs haline dönüştürmeyi başarmış bir insandım. E tabii hal böyle olunca yaşadığım yenilgi beni derinden sarsmış ve kabına sığamayacak gibi olmama neden olmuştu.
Tek bir şey dışında hayatımdaki neredeyse her şeyi kontrol ederdim. Derslerimi, ailemi, arkadaşlarımı, evimi...
Taehyung'un dışında.
Bir tek onu kontrol edememiş, etmek istememiştim. Çünkü istiyordum ki kendi ayaklarıyla gelsin bana, kendi içinden geldiği gibi davransın. Verdiğim en doğru kararlardan biriydi belki de bu.
Hem zaten artık bu kadar kontrolcü olmak benim için iyi değildi. Konforlu hissetmiyordum. Çevreme olan zararlarından bahsetmiyorum bile.
Taehyung beni birçok konuda rahatlattı, cesaretlendirdi ve mutlu etti. Ona çok şey borçluyum ve ayrıca onu çok da seviyorum.
İçimde ona karşı hiç bitmeyecek bir sevgi var sanki. O beni ne kadar kırarsa kırsın bir gram bile azalmıyor bu sevgi. Ona aşığım. Ona deliler gibi aşığım.
Onun da bana aşık olduğunu hissediyorum. Çünkü aşık olmayan biri böyle olamaz. Böyle içten gülemez, böyle dokunamaz, böyle öpemez, böyle sevemez. O da beni koşulsuz şartsız seviyor bunu biliyorum ancak aramızda çözüme ulaşmamış birkaç sorun var bunun da farkındayım...
......
Evin önünde durunca birden ona seslendim. Düşünmeden yapmıştım bunu. Jungkook'a gelince düşünmeden hareket etmek benim için bir refleks haline gelmişti çünkü.
"Efendim?" Diyerek bana döndü o güzel çehresiyle.
Tanrı var, hayatımda ondan daha güzel birini görmemiştim. Kimse ondan daha güzel olamazdı. Kimse Jungkook'dan daha iyi olamazdı. "Aşığım sana."
Söylediğim şeyden sonra çatılan kaşları birden yumuşadı. Onu gülümsetmiştim. Kızınca ayrı güzeldi beni sevgilim, gülünce apayrı güzeldi, sevince ise en güzel o oluyordu.
"Gel buraya." Dedim bedenini kollarımın arasına almak için açarak. O da zaten sanki bunu bekliyormuş gibi sardı kollarını boynuma.
Jungkook'un kokusu bambaşkaydı. Hiçbir kokuya benzemiyordu. Kendine hastı ve beni bu kokuya bağımlı yapıyordu.
"Jungkook, aramızda bazı problemler olduğunu biliyorum ve açıkçası benden ayrılmandan da ölesiye korkuyorum ama lütfen çabalayalım. Birlikte aşamayacağımız hiçbir şey yok. Bana kendini aç, ben de sana kendimi açacağım. Her şeyi anlatalım birbirimize. Ben artık sensiz yaşayamam ve biliyorum ki sen de bensiz yaşayamazsın. Belki biraz bencilce gelecek sana ama benden başka kimseyi görme istiyorum." Dedim saçlarına bir öpücük kondururken.
"Sen bana bir adım gelirsen, bil ki ben sana bin adım geleceğim. Hayatımda senden başka önem verdiğim hiçbir şey yok. Beni ne hale getirdiğinin farkında değilsin. Sana baktığımda içimin nasıl eridiğinin, nasıl cayır cayır yandığının farkında değilsin. Hiçbir şeyden haberin yok sevgilim ama bilmeni istiyorum, seni kaybedersem ölürüm."
Geri çekildiğimde "Taehyung!" dedi. "Öp beni."
Sözüyle ince kıvrımlı dudaklarını kavramam bir oldu. Jungkook'un dudakları... Bayılıyordum bu dudaklara. Hayatımın sonuna kadar öpebilirdim. Son nefesimi onu öperken harcamak istiyordum. Jungkook'un her santimi beni kendimden geçiriyordu, ondan nasıl etkilenmezdim. Tek bir dokunuşuyla bile bayılacak gibi oluyordum. Beni deli ediyordu. Onun yanında aklımın kontrolünü kaybediyordum.
Nefesi derinleşip benden ayrıldığında "Taehyung'um." Dedi saçlarımı kulağımın arkasına atarken. Bunu yapmayı çok seviyordu. Ben de seviyordum. Beni usul usul sevmesi çok hoşuma gidiyordu. Sarhoş ediyordu beni. Bazen dizlerinde uyutuyor, bazense benimle birlikte uyuyakalıyordu.
"Aşkım benim. Seni ne kadar sevdiğimden haberin yok." Dedi beni sarhoş etmeye devam ederken.
"Ellerin beni böyle güzel severken, gözlerin bana böyle güzel bakarken, dudakların beni böyle güzel öperken. Sevginden nasıl haberim olmaz?" Diye sordum. Doğruydu. Jungkook bana dünyanın güzel varlığıymışım gibi bakıyordu.
"Öyle konuşmuyorsun ama." Dedi beni kendine çekip omzuna yaslanmamı sağlarken.
"Sadece korkuyorum Jungkook. Bana güvenmiyor gibi duruyorsun çünkü." Dedim burnumu boynunda gezdirirken. Kokusu konuştuğumuz konuya rağmen beni sakinleştirmeyi başarabiliyordu.
"Taehyung, özür dilerim. Neden öyle yaptığımı bilmiyorum. Yani, istemiyorsun gibi de gelmedi. Sadece istememenden, vazgeçmenden korktum. O yüzden sen vazgeçmeden önce ben vazgeçtim. Biliyorum çok saçma."
"Jungkook!" Cümlesinin devamını duymak istemedim. Çünkü kendini çok zorluyor gibi görünüyordu. Jungkook'un kendisini zorlamasından hoşlanmıyordum. "Ben seninle her şeye varım ve seni de anlıyorum. Kendini zorlama. Aramızda yaşananları ve problemlerimizi düzeltmişiz varsayıyorum. Lütfen daha fazla üzme kendini. Yalvarırım."
Başını onaylıyormuş gibi aşağı yukarı usulca salladı ve ellerini ellerime kenetledi. Bir şey diyemedi. Çünkü konuşmaya başlasaydı ağlardı. Bundan adım gibi emindim. Üzülmem onu çok üzüyordu. Bu nedenle gülümseyip tuttuğu elime daha da kenetlenerek "Hadi içeri girelim." dedim.
......
Çoook kısa bir bölüm oldu. Farkındayım ancak elden bir şey gelmez. Bunu da yazamayabilirdim.
Birazcım kafamı dağıtmak için yazdım aslında bugün fazlasıyla doluyum.
İyi geceler diliyorum size💗✨
Bundan sonraki bölüm final olacak. Bu yüzden aklınıza ficle ilgili bir şey takıldıysa buraya yazın lütfen. Carmen karakterlerden biri şöyle bir şey söylemişti hala açıklamadın diyen varsa belirtsin. Çünkü ben gelişigüzel yazacağım bölümü.
Okuduğunuz için teşekkür ederim💗✨
Carmen
ŞİMDİ OKUDUĞUN
✓fuck my friends, they're gone - texting taekook, yoonmin
أدب الهواةbu fic öylesine yazılmıs bir fic ciddiye almayın lütfen yoongi: okulda oturdum bi köşeye minnoş minnoş jiminimle yazışıyorum böyle ısınmış bana tam da o sırada çat diye karşımda bir ibare belirdi hesabınız bir süre askıya alındı yazıyo ilk bi şaşırd...