- don't go.

593 92 200
                                    

Bölümdeki görünümler Lisa ve Jungkook'un bir önceki bölümde olduğuyla aynı, hatirlamak isteyenler oraya dönebilir. Ayrıca yine bölümde geçen şarkıyı çevirisiyle beraber koydum medyaya. Keyifli okumalar. <3

------------------------------------------------------------------

"Beni gerçekten korkutuyorsun." dedi Jungkook sırtı hâlâ Lisa'nın koluyla ağaca sabitlenmiş haldeyken.

Lisa ise şaşkınlığa bürünmüş olan yüz ifadesini anında toparlayarak koluyla bir kez daha ittirdi Jungkook'u. Genç adam bir kez daha dudakları arasından titrekçe inlerken "Bana diyene bak, ne diye geliyorsun öyle sinsi sinsi?" dedi Lisa, sesindeki öfke kendini belli eder cinstendi.

"Ondan değil bundan bahsediyorum." diyerek genç kızın kendini ağaca yaslamış olan kolunu işaret etti gözleriyle. Boğazını temizleyerek kollarını çekti Jungkook'un üstünden Lisa.

Soluna bakınırken aniden kendine sarılınmasıyla bugün kaçıncı olduğunu sayamadığı şok duygusu bir kez daha bedenini ele geçirmişti. Onun kolları arasında küçücük kalırken sebebini bilmediği bu sarılma kalbinin en derin katmanlarını dahi derinden sarsmış, neye uğradığını şaşırtmıştı. Uzun zaman sonra sahip oldukları tek gerçek temastı bu sarılma. Kendine has kokusu, sırtındaki elleri, saçının her bir teli ve daha birçok şey... Ona dair özlem duyduğu her şeyle bir bütün olmuştu. Farkında olmadan kapanan gözleriyle içine hapsedercesine çektiği kokusu mayıştırmıştı. Daha sonra ne yaptığının farkına varırcasına açtı hızla gözlerini. "Ne yapıyorsun Jungkook? Bırak." diyerek göğsünden ittirmeye çalıştı genci ama nafileydi. "Sarılıyorum." Ondan aldığı tek cevap buydu işte, üstelik daha da sinirlenmesine sebep olmuştu. "Onu ben de biliyorum, bırakır mısın?" Sesindeki tonla yavaşça ayrılmıştı ondan Jungkook. Ayrılırken hafifçe yanağına sürten yanağı içindeki ateşi bir kez daha alevlendirmiş, başını döndürtmüştü. Her şey ağır çekime alınmış gerçekleşiyordu sanki.

"Endişelendim senin için, tek başına giderek neyi planlıyordun tanrı aşkına?"

Bu muydu yani sarılmasının nedeni? Tüm hücreleri reddetse de yoracak başka bir sebep de bulamıyordu bu sarılmaya.

"Ne olmuş tek gittiysem? Kafamı dinleye dinleye yaptım işimi işte."

Jungkook hafifçe Lisa'ya doğru eğilerek sesinden gizleyemediği alayla "Kayboldun, bilmem farkında mısın?" diyerek sırıttı.

Lisa kendini hafifçe geriye çekerek "Kaybolmadım. Dönmek üzereydim zaten. Hatta sen gelmesen çoktan dönmüştüm bile." dedi. Onun karşısında geri adım atmak asla içinden gelmiyordu, bu sebeple beyaz olanından yuvarlayıverdi bir yalanı. Jungkook ikna olmamış olsa gerek ki tek kaşını kaldırmış bakıyordu kendisine.

"Her neyse." diyerek elini savurdu ve devam etti Lisa. "Geliyorsan gel, ben gidiyorum." Sola doğru dönerek adım atmaya başladığı sırada duyduğu sesle duraksadı. "O yön olduğundan eminsin yani?" Yine o alaycı ton vardı sesinde. "Çok biliyorsan sen gel göster o halde." diyip gözdağı vermenin yanı sıra ondan yolu öğrenmeyi amaçlıyordu fakat duyduğu tam bir hayal kırıklığı içeriyordu. "Bilmiyorum."

"Ne demek bilmiyorum? Ayrıca bilmiyorsan bana niye karışıyorsun?" Kapıldığı stresle sesini arttırmış bağırıyordu.

"Çünkü sen de bilmiyorsun ve gitsen daha çok kaybolacaksın, yanlış mıyım?" Jungkook'un tüm sakinliği ile karşısında dikilip konuşması sinirlerini bozuyordu.

Omuzlarını düşürerek yenilgiyi kabullenircesine yaptı itirafını. "Yani şimdi biz baya baya kaybolduk?" Ellerini saçlarından geçirerek gözlerini kapattı.

falling into you | liskookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin