GEÇMİŞ 0.3

160 40 46
                                    

"Çabuk bulsalar iyi olur,en fazla bir saat dayanabilir."

Dakikalar saniyeleri kovalıyor ve su gibi akıp gidiyordu. Arthur biricik yeğeninin ölüm ile burun buruna geldiğini izliyordu, elini sinirle sıktı. Daha dün onunla düello etmiş, eğlenmış ve gülerken şimdi de onu böyle görmek acı veriyordu. Kraliçe Mithian haberi duyar duymaz Gaius'un odasına koşmuştu,o da Elsa'yi çok seviyor ve değer veriyordu.

"Durumu,durumu nasıl?"diye sordu, sesinde korku vardı ve titretmişti.

"Kötü. Gittikçe de kötüleşiyor böyle giderse öle-"

"Sakın,"dedi Arthur, "sakın Gaius o cümleyi tamamlama! Cassiopeia'ya bir şey olmayacak,o yaşayacak. Lanet olası Merlin nerede kaldı? Ben Merlin'i bulmaya giriyorum, Mithian sen Gaius'a yardım et."

Kraliçe Mithian tamam dercesine başını salladı, Arthur ise olabildiğince hızlı şekilde odadan çıktı. Gaius hazırladığı iksiri kraliçe Mithian'a uzattı.

"Kraliçem siz bu iksiri leydi Cassiopeia'ya içirir mısınız, lütfen."

"Elbette, Gaius."

Aradan iki saat geçmesine rağmen Merlin hâlâ ortalıkta yoktu,haberi duyan tüm saray halkı leydileri için dua ediyorlardı,herkes onu çok seviyordu. Güzelliği, zekası ve yardımseverliği ile herkesin gönlüne kazanmıştı.

Gauis bir kaç malzeme daha ekleyerek yeni bir iksir yapmaya hazırlanıyordu ki kapı gürültü ile açıldı, Kraliçe Mithian irkildi ve kapıya baktı. Arthur, Merlin'i bulmuştu.

"Ne oldu?"diye sordu Merlin, sesindeki korku ve endişeye saklamaya gerek kalmadan. Bundan bir kaç yıl önce sevdiği kadını aynı bu yatakta aynı durumda görerek hayatını kurtarmıştı. Şimdi ise kızı ölüm ile savaşıyordu.

"Beyin kanaması geçiyor."sustu ve "annesi gibi."diye ekledi Gauis. Bir kaç yıl önce Morgana Pendragon da aynı şeyi yaşamıştı.

Merlin kızının yanına koştu, kızının elini tuttuğunda kızının elinin buz tuttuğunu fark etti,teni kireç gibi bembeyaz kesilmeye başlamıştı. Gözünden akan bir kaç damla yaşı hemen silerek elini kızının başına koydu Merlin ve büyüyü mırıldandı. Merlin'in gözleri altın sarısına dönerken herkes nefesi kesilmiş hâlde baba ve kıza bakıyordu. Bir dakika geçti, Cassiopeia uyanmamıştı,iki dakika, beş dakika derken on dakika geçmesinde rağmen hâlâ uyanmamıştı Cassiopeia, herkes yavaştan umudunu kaybetmeye başlamıştı ki herkesi mutlu edecek o ses, Elsa'nin sesi duyuldu.

"Kötü haber... hâlâ hayattayım."diye başını yastıktan kaldırdı, Gaius ile Merlin gülümsediler, Kraliçe Mithian kahkaha bile atmıştı, Kral Arthur ise yeğenine sıkıca sarılıp saçlarını sevgi ile okşadı.

"Cassiopeia... Bizi çok korkuttun."dedi derin bir nefes alıp verirken Kral Arthur.

"Odama geçmek istiyorum."dedi Cassiopeia, sesinde hâlâ biraz soğukluk vardı ancak kimse buna aldırış etmedi kimse. Önemli olan Cassiopeia'nin hayatta kalmış olmasıydı.

"Tabii leydim ama kendinizi yormamaya dikkat etmelisiniz, daha tam olarak iyileşmiş sayılmazsınız."

Cassiopeia başını sallayarak ayağa kalktı, Merlin ile Arthur yardım etmek için koluna girdiler ama Cassiopeia hızlıca aralarından çıktı ve dudaklarını aralayarak yine aynı soğuk ses tonu ile "Kendim hâl ederim." diyerek iç çekti.

Odasına geldiğinde ilk iş üzerindeki elbiseden kurtulmak olmuştu, elbiseyi çıkardı ve hâlâ yatağının üzerinde duran beyaz geceliğini üzerine geçirip kendini yatağına bıraktı. Göz kapaklarının ağırlaştırığını hissediyordu, çok geçmeden uykuya daldı.

Pendragon Mirası: Ejderha Leydisi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin