thirteen

1.1K 124 74
                                    

ARKADASLAR 3 OF DECEMBER OZEL BOLUM BU AAAA 😭😭 bu arada kitap nsi ilerliyo fikirlerinizi belirtirseniz cok guzel olur 💪 sizi seviyom ( ama en cok heehoon'u )

_____________________________

son dersin bitmesini bekleyen heeseung, normalde oturduğu sıranın yerine, jaeyun'un yanında, cam kenarında oturuyodu. kafası gereksiz fazla doluydu. düşüncelerinden, en sevdiği derslerden biri olan tarihi dinleyemiyordu bile.

sunghoon'a karşı olan hislerini tamamiyle tanımlamaya çalışıyordu. onun yanındayken fazla mutlu hissetmesi, onu her zaman güvende hissettirmesi, onun hep gülmesini istemesi ve daha sayamadığımı bir sürü şey. sunghoon 2 ay içerisinde, hee için oldukça önemli biri haline gelmişti. eskiden sadece derslerinde başarılı olduğu için tanıdığı çocuk, bir anda en değerlisi haline gelmişti. tek bir saç teline bile zarar gelmesi onu korkutuyor, hemen korumayı istemesini sağlıyordu.

"görünüşe göre, heeseung bey aşık olmuş çocuklar."

bay hwang'ın sesi, hee'ye ulaşınca bütün sınıfın dikkatini çekmişti. herkesin kendine baktığını görünce istemeden utanan heeseung ne diyeceğini şaşırdı.

"a-anlayamadım efendim, bir şey mi oldu?"

hee'nin ağızından çıkan kelimeler sınıfla beraber karşısında duran bay hwang'ı da güldürmüştü.

"çok düşünceli görünüyorsun, heeseung. aklının dersime katılmayacak kadar dolu olması şaşırttı beni. eğer bir sorun varsa sonra konuşuruz, şimdi derse odaklanmanı rica ediyorum."

bay hwang böyleydi işte. sadece hee'ye karşı değil; bütün öğrencilerine karşı iyi biriydi. düşünceli ve aynı zamanda eğlenceli. düşünceli ve eğlenceli. tıpkı sunghoon gibi.

işte yine olmuştu; durduk yere aklına sunghoon geliyordu. her şey onu hatırlıyordu. heeseung kafayı yiyeceğini düşünüyordu. kafasını en sonunda masaya gömüp sunghoon'u aklından çıkarmaya çalışırken zilin çalması onu rahatsız etmemişti bile. yanında duran jaeyun, onu dürttüğünde biraz geç çıkacağı hakkında bir şeyler geveleyerek gitmesini sağlamıştı.

sunghoon ise bugün heeseung ile beraber eve dönmek istediği için okulun dış kapısında onu bekliyordu. iki-üç dakika beklemesine rağmen hala heeseung'u göremeyince oldukça endişelenen hoon, tam telefonu çıkarıp arayacağı sıra okuldan çıkan jaeyun'u görünce ona doğru ilerledi. kısaca selamlaştıktan sonra lafa daldı sunghoon.

"jake, heeseung'u gördün mü? eve onunla gitmek istiyordum ama çıktığını göremedim."

jake dikkatlice dinledikten sonra tuhaf bir sırıtış ile sunghoon'a baktı.

"oh, heeseung hâlâ sınıfta. biraz daha orda oyalanacağını söyledi."

anladığını belirterek kafa salladı ve jake'e el sallayarak tekrar okula doğru ilerlemeye başladı sunghoon. eğer jake'in dediklerini duymuş olsaydı, yoldan geri döner ve ona bir yumruk atmayı ihmal etmezdi.

"koş, yetiş sevgiline!"

merdivenleri çıkarken, okulu yapan kişiye küfürler etti içinden. koskoca altı kat merdiven çıkmıştı. en sonunda dershane katına geldiğinde, hee'nin sınıfına girdi. tek başına oturmuş, dışarıyı seyreden bedenin yanına doğru ilerledi.

"heeseung-ah."

duyduğu ses ile başını çevirdi büyük olan. karşısında asla hoon'u görmeyi beklemediği yüzünden anlaşılıyordu. bu görüntüye kıkırdayan hoon, birkaç saat içersinde özlemiş olduğu bedenin yanına oturdu.

öylece birbirlerine bakmaya devam ediyorlardı. heeseung biraz daha bakarsa kalbinin yerinden çıkacağından emindi. hoon, tekrar gülümsediğinde karşılık olarak hee'nin gülümsemesini kazandı.

"neden eve gitmek yerine yanıma geldin?"

heeseung'un en sonunda konuştuğunu duyması, sunghoon'un rahatlamasını sağlamıştı.

"ah şey- eve beraber gideriz diye düşünmüştüm de. bekledim seni aşağıda, gelmediğini görünce tam arayacaktım ama jake burda olduğunu söyledi falan işte"

gereksiz şekilde bunları söylerken gerilen beden, elleri ile oynamaya başladı. neden böyle tuhaf davranıyordu ki?

"oh beklettiğim için özür dilerim. istersen şimdi gidelim, hava soğuyacak."

başını ellerinden kaldırıp büyük olanın güzel teklifi ile gülümsedi.

"çok iyi olur, hadi gidelim."

heeseung çantasını toparlayıp ayağa kalktığında elinden tutulması ile istemsizce ilerlemeye başladı. eline değen dokunuşlar bile kalp ritimlerinin bozulmasını sağlarken yanındaki bedenin yüzünü izlemekten alıkoyamıyordu kendini. okul bahçesine indiklerinde sunghoon'un bir anda duraksaması hee'yi şaşırtmıştı.

"heeseung."

nedensizce gerilen hee, sunghoon'un önemli bir şey söyleyeceğini düşündüğü için dikkatini ona verdi.

"bana biraz daha öyle bakarsan utancımdan suratım kıpkırmızı olacak."

ikili sessizce birbirine bakarken heeseung ne diyeceğini şaşırdı. sunghoon, ona nasıl baktığını fark etmişti. içinden işte şimdi sıçtım tarzı şeyler düşünürken bahane uydurmaya çalıştı.

"ya ama bak sunghoon gerçekten çok güzel bir yüzün var hani bakmadan edemiyorum tenin o kadar pürüzsüz ki içim eriyor hani fazla aşık olunası-"

son dediğini fark edince hemen kendimi susturan seung, kendine küfürler ediyordu. hoon ise ne kadar utansa da hee'nin şirin tavırlarına gülmeden edemedi.

"bunları düşünmen çok şirin heeseung. ama daha şirin olan ne, biliyor musun?"

klasik bir tavlama sözüydü bu. herkes devamında ne gelecegini biliyordur. tabi, heeseung o sıra utancından bunu bile unutmuştu. kafasını hayır anlamında iki yana salladı.

"sensin, heeseung-ah."

heeseung'un algıları kapanmıştı. denilen hiçbir şeyi duymaz olmuştu tam ağızını açıp bir şey diyeceği sıra da bir anda esen rüzgar sözünü bölmüştü. şanslıydı ki kalın giyinmişti. ancak yanındaki bedene bakınca, titrediğini gördü.

"aptal sunghoon! hiçbir şey gitmemişsin üstüne... hasta olacaksın."

heeseung, çantasını sırtından çıkarıp yere bıraktı ve okul formasının üstüne giymiş olduğu kazağını çıkarttı. ardından hoon'a uzattı.

"giy şunu, hasta olmanı istemiyorum."

sunghoon, hayranlık ile heeseung'u izliyordu. bir insan nasıl bu kadar düşünceli olabilirdi? yaptığı her şey o kadar narindi ki, sunghoon kendisini bir melekle konuşuyormuş gibi hissediyordu.

sunghoon, eve vardığında üstünde hala heeseung'a ait olan kazağı ile duruyordu. okul kıyafetlerini çıkarmasına rağmen kazağı çıkarmamış, onunla beraber duruyordu. aynanın karşısına geçip bir süre kendisini izledi. heeseung'a ait bir şeyin kendi üzerinde bulunması sebepsizce mutluluk veriyordu. o an düşündü sunghoon; bu kazağı üstünden çıkarmamak için her şeyi yapabilirdi.

__________________________

gidisati hic sevmedim @/yazar anani sikeyim

amca gülü, heehoonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin