fiveteen

1.1K 112 42
                                    

evde oturmuş, boya alıp gelecek olan sunghoon'u bekliyordu heeseung. son ders saatleri uyuşmadığı için, erken çıkması gerekmişti. aslında sunghoon'a onu bekleyebileceğini söylemişti ama tıpkı tahmin ettiği gibi reddedilmişti. fazla heyecanlıydı. sunghoon'a karşı olan hislerini çoktan kabul etmişti. onu görmek bile onu heyecanlandırıyordu. aptal aşık triplerine girmekten kurtulmak için hemen yanında duran fizik defterine sarıldı.

hoon'un güzelliği dikkatini oldukça dağıtsa bile derste ilerleme kaydetmiş, netlerini arttırmıştı. hoon olmasa gerçekten ne yapacağını bilemiyordu. jaeyun'dan da yardım isteyebilirdi; ancak büyük ihtimal ikili ders çalışmaktan çok birbirlerine gülüp şakalaşırdı.

aslında sunghoon ile de ders dışında takılmışlardı; daha ilk buluşmalarında çocukla resmen flört etmişti. şimdi düşününce, şu an hissettiği şeyler neden o gün sunghoon ile flört ettiğinde pişmanlık duymadığını, aksine hoşuna gittiğini açıklıyordu. yüzünde aptal bir sırıtış ile sunghoonla iyiki tanıştığı hakkında şeyler düşünürken kapının çalması ile hemen yerinden fırladı. koşarak kapının yanına ilerledi ve derin bir nefes aldı.

aşağıdaki kapıyı açacak olan otomatiğe bastı ve kapının önünde beklemeye başladı. heeseung pek beklemeden karşısındaki asansörün kapısı açıldı ve biricik sunghoon'u dışarıya adımını atmıştı. eve uğramış, üstünü değiştirmiş ve okul çantası yerine daha küçük bir çanta ile gelmişti.

kendisini bekleyen bedeni görünce gülümseyerek yanına doğru ilerledi ve hemen sarıldı. sunghoon'un ona sarılmasını hiç beklemeyen heeseung ise ne yapacağını bir anlığına unutmuştu ama tabiki en sonunda karşılık vermek aklına gelmişti.

küçük olanı içeri çağırdıktan sonra ikili geçip koltuğa oturdu. aralarındaki anlık sessizlik heeseung'un gerildiğini hissetmesini sağlamıştı. sunghoon çantasından birkaç kağıt çıkarıp hee'ye döndü.

"öğrencim çalıştı mı bakalım?"

"mhm, çalıştım elbette."

sunghoon bunu duyduğu için gereksizce çok sevinmişti. tekrar çantasına uzanıp eski bir havlu, iki çift eldiven ve kırmızı saç boyası çıkardı.

"gel, önüme otur da başlayalım. beklerken de testi çözersin."

hee kafasını "anladım" şeklinde salladı ve sunghoon'un tam önüne oturdu. sunghoon da eldivenlerini taktı ve işe koyuldu.

iki genç, işlerini görürken sohbet etmeyi de ihmal etmiyordu. heeseung sürekli bir şekilde sunghoon ile flört etmeyi başarıyordu. sunghoon da altta kalmak yerine karşılık verdiğinde ikili birbirlerinden habersiz sessizce sırıtıyordu.

boyanın bekleme zamanı geldiğinde, sunghoon eserine bakıp gururlu bir şekilde gülümsemişti. gülümsemesi birazcık da heeseung'un saçlarının komik durmasından geliyordu.

"pekâlâ, boya işi bittiğine göre, sıra da fizik testi var. kalk içeri gidelim."

hee'nin saçlarının boyalı olmasına hiç takılmadan elinden tutup, ezbere bildiği odaya geçmelerini sağladı. heeseung'a döndüğünde istemsizce gülümsedi.

"heeseung, çok özür dilerim ama çok komik gözüküyorsun."

heeseung utanmış bir şekilde sunghoon'a baktı ve hafifçe omzuna yumruk attı.

"sussana ya! ah ayrıca sen saçlarını hangi renge boyayacaksın?"

sunghoon ayakta durmak yerine hemen yanında duran yatağa uzanmadan önce düşünür taklidi yaptı.

"sana bunu söylemeyeceğim. sürprizim olsun."

hoon, söylediği şeylerin seung'u kızdıracağını bildiği için gülerek söylemişti.

"yaptığın hiç adil değil bu arada."

ikili beraber güldüğü sırada sunghoon bakışlarını tavana çıkarırken, heeseung'sa sandalyeye oturdu. aralarındaki sessizlik gerici olmaktan çok huzur barındırıyordu. heeseung test çözeceğini düşünürken, sunghoon birkaç gündür yapmak istediği konuşma için gereken doğru kelimeleri seçmeye çalışıyordu.

"heeseung-ah."

kafasını testten kaldırıp bakışlarını sunghoon'a çeviren heeseung, güzel oğlanın neden bu kadar düşünceli gözüktüğünü çözmeye çalışıyordu. sunghoon ağızını açıp konuşacağı sırada, şu an düşündüklerini söylemek için erken olduğunu düşündü ve konuyu başka bir yere çekmeye karar verdi.

"acıktım sanırım."

aslında dediği doğruydu; sunghoon, oldukça acıkmıştı. ama söylemek istediği şey elbette bu değildi. heeseung bunu duyunca cebinden telefonunu çıkardı ve yaklaşık dört dakika boyunca bir şeylerle uğraştıktan sonra güler bir yüzle sunghoon'a baktı.

"umarım pizza seviyorsundur."

"bayılırım."

ikili birbirine bakıp tekrar gülümsedi ve tekrar eskisi gibi sessiz olmaya devam ettiler.

yirmi-yirmibeş dakika sonra heeseung'un alarmı çaldı. bu artık hee'nin banyo yapabileceği anlamına geliyordu.

"pekâlâ, ben banyoya giriyorum, pizza gelirse meraklanma ödedim."

hoon'a dönüp göz kırptığında, karşısındaki bedenin bu kadar heyecanlandığını anlasaydı, ortam gerçekten çok gerici olurdu. ama sunghoon'un şansına; hee bunları söyledikten hemen sonra banyoya doğru ilerlemişti.

kıyafetlerini giyip banyodan çıktığında, yatağında uzanmış, yanında pizza kutusu ile onu bekleyen sunghoon'u gördü. boynundaki havluyla birkaç kez saçlarını hırpalayıp küçük olanın yanına yerleşti.

"çok bekletmedim umarı-"

hee'nin sesini duyması ile hoon'un gözlerini açması bir olmuştu. hemen daha da büyük olanın yanına yerleşti ve ellerini saçlarına götürdü.

"çabuk ol ve fön makinesini getir heeseung. saçlarını ıslak bırakma! hasta olacaksın sonra. bir de hasta olursan okula gelemezsin ve dersleri kaçırırs-"

heeseung küçük olanın bu kadar endişelenmesini oldukça şirin bulduğu için istemsizce gülümsedi. ellerini kendine yakın olan bedenin ağzına götürdü ve susmasını sağladı.

"sakin ol sunghoon-sshi, ölmeyeceğim. ayrıca hasta olsam bana bakmaz mısın?"

hoon duyduğu şeylerle yanaklarının yandığını hissetti. "hadi ama, alttarafı benden ilgi görüp giremeyeceğini sorguladı. neden utandım ki?" diye sordu kendine.

"aptallaşma, elbette sana bakarım."

"o zaman hasta olmamam için hiçbir neden yok?"

__________________________

sizi daha fazla bekletmemej icin bole ywzdim affedin 😞 kontrol de etmedim 👎 soz diger bolum daha hizli gelcek 😘😘 swviyom sizi a (bu arada rp pismanliktir surunuyorum)

amca gülü, heehoonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin