three

1.6K 163 68
                                    

yaklaşık 12 dakikadır parkın önünde bekliyordu heeseung. aptalın teki olduğu için sunghoon'u evine çağırmak yerine bir kafede buluşmalarını önermişti. "acaba benim gibi bir salakla uğraşmaktan vaz mı geçti?" diye düşündü kendi kendine. telefonunu çıkarıp sunghoon'a mesaj atacağı sıra kendisine yaklaşan bedeni görünce telefonu tekrar cebine attı. heeseung karşısında ki bedeni hafifçe süzmeye başladı.

beyaz gömleği, üstüne geçirmiş olduğu bej rengi süveter ile oldukça şık görünüyordu. siyah pantolon ve süveteri ile ayni tonda bir converse ile kombini harika şekilde tamamlamıştı. heeseung'un dürüst olması gerekirse -ki kendine hep dürüst olmak isterdi- gerçekten hayran kalmıştı. daha önce nasıl fark edememişti bu güzel oğlanı?

sunghoon yanına vardığında küçük bir gülümseme sundu büyük olana. pekâlâ, bu oldukça şirindi. heeseung elini uzattı ve tokalaştılar. ancak sonrasında ne yapacağını bilemeyen ikili o şekilde kala kaldığında ister istemez oldukça gerici bir ortam oluşmuştu. en sonunda heeseung'un kolunu sunghoon'un omzuna atıp ilerlemesiyle haraket edebilmişlerdi.

biraz yürüdükten sonra heeseung'un bahsettiği kafeye varmışlardı. en sonunda elini çekmeyi hatırladığı zaman oldukça utanmıştı mavi saçlı oğlan. sunghoon bunu fark etmiş, kıkırdamıştı. içeriye adımladıkları sıra da alışkanlığı sayesinde sunghoon'un elini tutup boş bir masa bakınmaya başladı hee. hoon ise anlamsız bakışlar ile birleşmiş olan ellerine bakıyordu. ilerleyeceği sıra bir şeyin onu durdurmasi ile ilerlemeyi başaramamıştı seung. arkasına dönüp ne olduğuna baktığı sıra olayı daha yeni anlamıştı. kendini rezil ettiğini anlayarak küçük olanın elini bıraktı utançla.

buldukları boş masaya yerleştikten sonra çantasından gerekli olan malzemeleri çıkardı iki oğlan da. tamamiyle hazır olduklarında sunghoon boş bir defteri heeseung'un önüne çekip defter düzeni hakkında bir şeyler anlatmaya başladı. hee ilk başlarda dinlese bile sonrasında dikkati dağıldı.

gözleri başka yerlere kayıp duruyordu. ilk başta bulundukları kafeyi incelerken bakışları bir an sunghoon'a ulaştı. alnına dökülen koyu kahve saçları ile o kadar hoş bir görüntü barındırıyordu ki bir kere bakan istemeden tekrar bakıyordu.

heeseung sunghoon'a öyle dalmıştı ki, ona seslendiğini anlaması uzun sürmüştü.

"deftere bak, amca gülü. bana değil."

heeseung, küçük olanın yaptığı 'espriye' oldukça gülmüştü. heeseung'un güldüğünü görünce kendini tutamayıp hoon'da gülmüştü.

"hey, sunghoon."

"hm?"

"hep gülsene böyle, çok yakışıyor sana."



__________________________

digeri de geliyo bekleyin

amca gülü, heehoonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin