VII

155 41 48
                                    



❆❆❆

Jimin, otel odasına döndüğünde bile hâlâ Yoongi'nin sözlerini düşünüyordu. Ne kadar değiştiğini anlatırken sesinde hem öfke hem de acı vardı; sanki kendi kendini hayal kırıklığına uğratmış gibiydi. Bu çok garipti.

J-hope, Yoongi'nin görevden bir kahraman olarak döndüğünü ima etmişti fakat Yoongi öyle davranmıyordu. Jimin onun neler yaşadığını bilmeyi dilese de görünüşe bakılırsa o, anlatmaya pek istekli değildi. Bu konuyu kapatmasını söylemişti.

Yapılabilecek en akıllıca şey bu olurdu fakat Jimin merakını yenmekte pek başarılı değildi. Zaten söz konusu Yoongi olunca, merakına hep yenik düşüyordu. Yoongi'yle tanıştığı ilk andan itibaren onu önemsiyordu.

Ruhundaki tüm boşlukları dolduran oydu. Tüm dünyası ondan ibaretti, gerçekten konuşabileceği ve kendi konuştuklarını dinleyebilecek tek o vardı.

Arkadaşlıkları, iki yeni yetme ergenin arasındaki güzel ve eğlenceli bir aşkın ötesindeydi. İkisinin de ev hayatları belirsizliklerle doluydu.

Yalnız kaldıklarında kendilerini kırılgan hissederlerken birlikte yenilmez oluyorlardı. Fakat o zamanlar geçip gitmişti. Eskiye dönemezlerdi. Çocukken yarattıkları dünyayı tekrar kuramazlardı. Aşk bir kere bitti mi, geriye bir şey kalmıyordu.

Aşkı yeniden canlandırmak mümkün değildi. Zaten biten bir aşkı kim geri getir mek isterdi ki? Bittiği zaman genellikle nefrete dönüşüyordu, anne ve babasında bunun canlı örneğini yaşamıştı.

Ölene dek birbirini sevmeye ant içen iki insan bir anda birbirini öldümek isteyen iki insana dönüşüyordu. Jimin duygularını bu kadar uçlarda yaşamak istemiyordu. Bu onun kaldırabileceğinden fazlaydı.

Bu yüzden de onu gergin ve sarsıcı bir boşluğa düşürebilecek ilişkilerden kaçmak için elinden geleni yapmıştı hep. Sadece iyi vakit geçirmek isteyen erkekleri bulmak da pek zor olmamıştı.

Aslında birçok erkek için aranılan erkek profili çiziyordu. Fakat Yoongi ile kuracağı ilişki farklı olabilirdi. Zaten birbirlerine hep yakındılar. Ama şimdi yaşadıkları duygusal uzaklığı aşamıyorlardı.

Belki Yoongi onu görmek için okula geldiğinde, yanına gelip konuşsaydı böyle olmazdı. Belki o zaman çok geç kalmamış olurlardı.

Yine de Jimin, o gün konuşmuş olsalardı neler olabileceğini hayal edemiyordu. Ne de olsa ülkenin diğer ucunda yaşıyordu.

Uzun mesafeli bir ilişki sürdürmek zorunda kalacaklardı ve bu konuda iyi olamadıklarını ikisi de zaten kanıtlamıştı; en azından Jimin kendisinin bu konuda kötü olduğunu biliyordu. Geçmişteki olasılıkları düşünmek anlamsızdı.

Artık iki farklı insandılar. Yoongi bu söylediğinde haklıydı. İkisi de değişmişti. Birkaç günü birlikte geçirdikten sonra birbirlerinden yine hoşlanıyor olup olmayacaklarını kim bilebilirdi ki?
Belki de birbirlerini çıldırtırlardı. Bu iyi bir test olabilirdi aslında.

Hayır, Jimin bu cazip düşünceyi kafasından atmaya çalıştı. Yoongi ile bir araya gelmek çok riskli olurdu. Onu zaten bir kez sevmiş, ardından da kaybetmişti. Yine aynı acıyı ya şamak istemiyordu. Bir an önce bu kasabadan çıkıp, gerçek hayatına dönmek onun için en iyisi olacaktı.

İç geçirerek, kendisine Yoongiyi düşünmeyi bir kenara bırakıp elindeki işe yoğunlaşmasını söyledi. İcheon'a, halasına yardım etmek için gelmişti ve Yoo-Ra'ya fiziken iyileşmesinde herhangi bir yardımda bulunamıyor olsa da dükkâna kimin girdiğini bulmaya çalışabilirdi.

close as a wish: yoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin