14'| Beni aldatan birine göre fazla hassas davranmıyor musun?

2.7K 214 75
                                    

Düzyazı bölümü süprizi~

Dikkat edin bu bölümden sonra her şey değişecek^^
Kaossuz son bölümümüzün tadını keyifle çıkarın aşko kuşkolar.

(Bu arada beni şerefsiz olarak gördüğünüz için teşekkür ederim herkes şerefsiz demiş aq)

__

Baharatlı tavuk kokusu tüm odayı sarmıştı.

Namjoon hyung keyifle birasını yudumlarken bir yandan da olimpiyatların tekrarını izliyordu. Jin hyung ise biraları almasına rağmen içmek istememişti, Taehyung'la moda üzerinden konuşuyorlardı. Jimin ise oldukça sessizdi, sakince tavukları tırtıklıyor arada bira yudumluyor ve olimpiyatları izlemede Namjoon'a eşlik ediyor gibi görünse de başka şeyler düşünüyordu. Bir an için bizi düşündüğünü zannedip umutlansam da içimdeki yetersizlik hissi, buna engel oluyordu.

Mesajda da Taehyung'un dediği gibi çok özlemiştim.  Ayrıldığımızdan beri ilk defa evime geliyordu. Sanki yastaymış gibi giyindiği siyah kıyafetler daha çok hüzünlendirmişti beni. Sapık gibi olmasa da özlem dolu bakışlarla onu süzüyordum sürekli. Beni kırsa da itse de onun iyi olduğundan emin olmak daha iyi gelecekti kalbime. Karşılıklı oturuyorduk. Bazen bacaklarımız birbirine değiyordu. Hafif bir koku sarmıştı beni, nerede olursa olsun anımsayacağım bir koku; leylak kokusu. İşte duygusallaşmamda asıl etkili olan şey buydu, onun tekrar leylak kokmasıydı.

Biraz da sevinmiştim aslında. Umutlanmak istemesem de bunların birer minik mesaj olduğuna inanmak istiyordum. Ne kadar inanmak istesem de arada bir göz attığı telefonu sayesinde birinden mesaj beklediğini anlamam çok zamanımı almamıştı. Dediklerinde haklı buluyordum onu, bir çocuk gibi kaybettiği değerli eşyasını geri isteyen tavırlara ve düşüncelere sahiptim. Büyümem, olgunlaşmam gerekiyordu. Bu yüzden, o bana bakmadığı için ben de ona bakmayı kestim. Bakışlarımdaki özlemi sakladım, sevgiyi, hüznü her bir duyguyu kenara atıp kendimi gizledim.

O dakikadan sonra olimpiyatlar daha çok ilgimi çekmeye başlamıştı. Bardağımda kalan birkaç yudum birayı bitirmeye çalışırken ben, Jin hyunglar bize katıldı. Taehyung hemen yanıma yerleşmiş şımarık bir edayla kollarını boynuma sarmıştı. Gülümsedim. Tek dayanağım, oydu. Enerjisiyle beni güçlendiren, her şeyden sıyırabilen, ağladığımda gözyaşlarımı silen, dostumdu. Gözlerime düşen perçemlerimi geriye itip iyice baktı yüzüme. Emin olmak istiyordu, Jimin'e rağmen iyi miyim değil miyim görmek istiyordu. Somurtmadım, imkanı varmış gibi daha çok gülümsedim. O da bana karşılık verip geri çekildi.

"Ben diyorum ki, Jungkook'a da bir şeyler dikeyim." Sesimi çıkartmadan bizimkileri izlemeyi seçtim. Namjoon hyung tavuk budunu tamamen yiyip bize döndü. "Takım elbise iyi hoş olur da, serseri gibi giyinirsen daha bi' yakışıklı olursun JK."

"Katılıyorum," Jin hyung sonunda bir bira almış, kapağıyla oynarken Namjoon hyungu onaylamıştı. "Deri pantolon falan olabilir. Biraz daha aykırı giydirmen gerekiyor." Sesimi çıkartmadan masanın üzerindekilere bakarak iç çektim. Güzel bir vücudum olsaydı belki yakışırdı diktiği tüm kıyafetler. Ne kasım vardı ne de belirgin vücut hatlarım. Ne dikerse diksin sönük kalacağından yorum yapmamayı seçtim. Nitekim karşı da çıksam, Taehyung bir şekilde beni susturur ve inat edip beni giydirirdi. Biramı yudumlamaya devam ettim.

"Size katılmıyorum," onun sesi duraksamama neden olmuştu. İfadesiz bakışlarla ona baksam da nefes almadan diyeceği cümleyi bekledim. Beni ya yıkacaktı ya da kaldıracaktı çünkü. Yetersiz olduğumu demişti bir kere. Yeniden duyarsam yapabileceğim tek şey kendi evimi terk etmek olurdu. "Spor giyim daha çok yakışıyor. Bence renkli ama dozunda bir eşofman takımı dikersen daha iyi olacaktır."

Taehyung yanımda herkesin dediklerini telefonuna not ederken ben hala ona bakıyordum. O ise sanki normal bir şey demiş gibi bana gülümsemiş ardından televizyona dönmüştü. Tek cümlesi, benim tekrar toparlanmam için yeterliydi işte. Cümleye de gerek yoktu aslında. Bana baksın, bana gülümsesin... Başka bir şey istemezdim zaten.

"Cup noodle yiye yiye şişmiştim, tavuk iyi oldu." Aldığı kanatı tek hamlede yutunca odağım Jin hyung olmuştu. Fazla sessizdi bugün fakat nedenini sormayacaktım. "Jungkook bana yemek yapıyor ki, ağla." Taehyung kışkırtıcı bir ifadeyle öne eğildiğinde Jin hyung ikinci tavuğunu yemeye başlamıştı. "Hayalinde olmasın? Gördüğüm kadarıyla cılızlaşmışsın iyice."

Taehyung sinir dolu bakışlarla bana döndüğünde onu korumamı istediğini anlamamak için aptal olmam gerekirdi. Güldüm, biramı bitirmeden önce onu kolumun altına çekmiştim. "Kilosu gayet yerinde güzelimin, sataşma hyung."

"O başlattı."

Jimin'in alev saçan gözleriyle karşılaştığımda yutkunmam içler acısıydı. Kıskanıyordu, her zaman kıskanmıştı. Taehyung'la aramda olan ilişkiyi onaylamıştı asla. Ondan uzak durmam gerektiğini zırvalardı. Seul'e geldiğimde onunla kalmaya karar verdiğim vakit, çok sağlam kavga etmiştik. Bana yakın davranmasını kaldıramıyordu. Altı ay öncesiydi sanırım... Taehyung'a güzelim derken duymuştu beni. Sinirlenmişti, o siniriyle tokat atmıştı. Sonra günlerce özür dileyip onu affetmemi istemişti. Affetmiştim tabii ki, bir daha Taehyung'u kıskanmayacağının sözünü alarak. "Gün de saydınız mı bari?"

"Anlamadım?"

"Ondan ayrılayım diye gün saydın mı? Eminim ki umutsuz aşıklar gibi odana takvim asıp gün saymışsındır." Derin bir nefes alıp sinirlenen Jimin'e karşı boş boş baktım. Günlerce kapısında yatmama, onu mesajlarımla darlamama, aldattığı halde anında affetmeme rağmen sevgime inanmayan adama, yapabildiğim tek şeyi yaptım; öylece baktım. Bakışım hem hayal kırıklığı hem de hüzün içeriyordu. 'Cümlelerinle yine zehirleme bizi,' demek istedim. "Beni aldatan birine göre fazla hassas davranmıyor musun sence de?"

Hepsi bana dönmüştü. Öyle ki, Taehyung bile kolumun altından çıkmış şaşkınca bana bakmaktaydı. Hiçbir duyguyu yansıtmayan Jimin'in saf üzüntüsünü hissetmiştim o anda. Gözleri dolmuştu, alt dudağını ısırıyordu bir yandan. Sonra sıyrıldı bu halinden. Jin hyung ona doğru yanaşsa da dokunuşundan kurtuldu. Daha da sinirliydi şimdi. "Sadece grubu bir kere daha dağıtacak mısın diye merak etmiştim. Bu sefer dağılırsak ortada hiçbir şey kalmayacak çünkü."

"Bazılarının gidişi benim yüzümden olsa da, hiçbir müdahalemin olmadığını sen de biliyorsun," dudaklarımı yalayıp diğerlerine döndüm. "Beni hep bu konuda suçladınız, yalnız bıraktınız. Sesimi çıkarmadığım için kendinizi haklı gördünüz. Ben çocuktum ve birileri giderken onların hislerinden habersizdim. Sizin kadar ben de yıkıldım, ben de aradım. Dağıldık, en azından bu grubu toplayalım dediniz, ah her neyse..."

Ayaklanıp yeni bir bira açtım. Düşüncelerimi biraz olsa onlara açmak iyi hissettirmişti. "...benim hatam yoktu. Hiçbir şeyde. Çok gerildik. Haydi, size biraz piyano çalayım."

blue & grey ° jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin