Aylar sonra onu ilk defa gördüğümde nefes aldığımı hissetmiş, gözlerimin dolmasını engelleyememiştim. Yaslandığım arabamdan ayrılıp dikleştiğimde bana doğru koşuşunu izlemek kavuşmamız için saniyeleri saymama neden olmuştu. Dağınık çiğ sarı saçları, hafif kızarmış burnu, siyah pijamalarıyla Park Jimin, yanaklarından süzülen inci taneleriyle bana doğru koşuyordu. Kollarımı açıp onu sarmalamak istediğimi belli ettiğimde, gözleri daha çok kısıldı, zaten gözlerinden akmakta olan yaşlar daha da hızlandı ve sonunda leylak kokusu etrafımı sardığında kollarımın arasında minicik kalışına gülümsedim.
Gerçekten, bundan iki sene öncesinde onu aylarca görmek istemeyeceksin deseler gözlerimden yaş gelinceye dek gülerdim. Çocuktum o zamanlarda, ailesine bağımlı bir ergen gibi bağımlıydım ona. Onsuz yapamayacağımı düşünüyordum. Hala öyle düşünüyorum ama bir şeylerin farkında olarak böyle hissetmek daha da güçlü ve mutlu hissettirmişti beni. "Gerçekten leylak kokuyorsun," dediğimde hıçkırdı ve daha çok ağlamaya başladı. Kolları belimi o kadar çok sıkıyordu ki, bir an için belimin moraracağını dahi düşünmüştüm. "Çok özlemişim..." dedi kollarımın arasından. Hafifçe gevşettim tutuşumu. Kafasını geriye atıp gözlerimin içine baktı. "Çok özlemişim."
Bir sürü şey anlatıyordu bakışları. En çok pişmanlığı resmediyordu irisleri. Birçok duyguyu yansıttığını görmek benim için de yeniydi. Jimin, her daim özgüvensizdi bu yüzden güçsüz yanlarını saklamak için kendini hep bir adım geride tutardı. Bize tanıdığım zamanın sadece beni değil onu da değiştirdiğini görmek, mutlu etmişti beni. "Senden hiçbir şey saklamayacağım söz veriyorum, özür dilerim ben her şey için, özür dilerim. İnan ki, seni seviyordum." Başımı hafifçe sallayıp saçlarını iki yana ayırdığı kısımdan öptüm onu. Tutuşum sıkılaştı. Güzel bir meltemin bizi çevrelediğini hissettiğimde onu soğuktan korumak için kendime yasladım. Başını boynuma gömüp soluklandı. Sıcak nefesini tenimde hissedince yutkundum. Burnunu sürtüp mırıldandı: "Sadece sen değil, ben de küçükmüşüm aslında. Bunca zaman- birlikte olmadığımız bunca zaman -büyüdüm. Artık daha olgunum, saçma kararlar almayacak kadar akıllıyım." Kıkırdadım.
"Demek çok kitap okudun..."
"Hımhım," mırıldanırken omzuma değen ıslaklıkla irkildim. Eş zamanlı olarak burnunu da çekmişti. "Seni birilerine anlatacak gücüm yoktu, kendimi kitapların okyanusuna atmayacaktım da ne yapacaktım?"
"Kitapların okyanusu mu varmış," dedim ciddi ciddi sorgulayarak. Kıkırdayan oydu bu sefer. "Gözlerinin manzarası varsa kitapların da okyanusu olur... Ne olacak.." Bu sefer ben güldüm. Daha iyi anlamıştım ne demek istediğini. Onun gözlerine baktığımda uçsuz bucaksız bir gökyüzü manzarası görüyordum ben. Mutluluktan kayan yıldızlar, sevgiyle yanan bir güneş ve heyecanla ilerleyen bulutlar görüyordum. Alnından öptüm. "İçeriye geçelim mi," diye sordu. Sesi daha da kısılmıştı. "Geçelim," dedim.
Taşınma işini konuşmamız gerekiyordu ne de olsa.
__
Birkaç ay sonra:
namjoon hyung:
öyle işte
taehyung beni ne kadar seviyorsun dedi
ben de deliğine attığım dil sayısı kadar dedimyoongi hyung:
Midem bulandıseokjin hyung;
Yoongi eodowlw
Karıya kıza karışında çok değişmedi mi sizce deyoongi hyung;
Mutluluk
iki bacağın arasında aslanım
cennet orasıtaehyung:
Erkeklerin bacak arası yok mu?
Üf
Anlamadım ben
Namjoon ne dedi bunamjoon hyung:
Aşkım şimdi şöyle ki
biz gayler zevki penisten almak yerine
daha çok deliğimizden alıyoruz ya
Hani kadınlarla ayrımı o açıdan yaptıseokjin hyung:
Açıklayınca midem bulanmadı değilbebeğim:
Selaamm
Hyung gel hemen nane limon yapayım sanajeoon:
Bana?
Bana da yapar mısın gelsem
Ben?bebeğim:
Jungkook
Balkonumdasın
Farkındasın değil mi?jeoon:
Evet yaparım aşkım demek çok mu zor?
Ben belki öyle demeni
Biraz sevgi göstermeni istiyorum?bebeğim:
Evet yaparım aşkım
Hem de içine gül koyarım
Yeter ki sen istejeoon:
Ölürüm buna ben ya
O minik elleriyle bana sunum da hazırlayacakmıştaehyung:
Kusucam
Namjoon
Bana gel sevişmemiz gereken konular varnamjoon:
Geliyorumseokjin hyung:
Yoongi sen de Hoseok'u alıp bana gel o halde
Oyun oynarızyoongi hyung:
Yeun'u da getirebilir miyim?seokjin hyung:
Elbette!bebeğim:
Jungkook sen de yanıma gel artık üşüyorum,
kucağına oturmam gerekjeoon:
Oh
geliyorum bebeğim,
bekle sevgilin ısıtacak seni.__
Evet, final bölümünü okudunuz az önce.
Şimdi bana küfür edecekseniz, buraya edin: !
Açıklamama gelecek olursak, kitap zaten uzun soluklu bir kitap olmayacaktı. Bir çifti ilişkilerinin kopma derecesine geldiğinde nasıl davranacaklarını göstermek istedim. Sorunu çözdüler ve mutlular.
Elbette her şey normale dönmedi ama en azından beraberler. Böyle düşünebilirsiniz.Kitaba gösterdiğiniz ilgi içimi ısıttı. Yeri geldi kendinizi Jimin'in yerine koyup empati yapmaya çalıştınız yeri geldi Jungkook'un yerine koyup onu korumaya çalıştınız.. Harikaydınız.
Benimle olmanız beni ne kadar mutlu ediyor bilemezsiniz.
Blue & Grey, umarım ki güzel olmuştur ve azıcık da olsa size dokunabilmiştir. Öpüyorum parmaklarınızdan.
- Lú, 💜.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
blue & grey ° jikook
Fanfiction[Texting] Jimin, Jungkook'u terk eder. Ayrılığı bir türlü aşamayan Jungkook ise kendini durduramaz ve her gün aşkının peşinden koşmaya devam eder. Fakat bir gün vazgeçtiğinde hiç beklemediği bir şey öğrenir.