Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Jimin: Tanrı senin canından alıp nesli tükenmekte olan pandalara versin Lera
Jimin: Sabah uyandığında alnının ortasında koca bir sivilce çıksın!
Jimin: Serçe parmağını sehpaya vurursun umarım!
Jimin: Dans ederken bacakların birbirine dolansın!
Lera: Bana bela okuyacağına Yoongi'ye seni hala seviyorum desen daha mantıklı olmaz mı?
Lera: Ve Tanrı aşkına dans ederken düşersem eğer seni öldürürüm Jimin!
Jimin: Okulda kim kimi öldürüyor göreceğiz!
Hava çoktan kararmaya başlarken bir yandan hazırladığım detoks suyunu içiyor ve bir yandan da bana nefret besleyen arkadaşımın mesajları ile uğraşıyordum. Okul bitişinden beri onu Yoongi'lerin masasına götürmemden dolayı öfkeliydi.
Fakat Park Jimin'i öfkelense dahi ciddiye alamıyordum. Bana öldürücü bakışlar attığını sanıyordu lakin biraz daha öyle baksaydı kesinlikle kucağına atlar ve yanaklarını sıkardım.
Jimin son mesajı yazıp uygulamadan çıkarken bende telefonu masanın üzerine bırakmış ve odamın penceresinden gözümü siyaha boyanan gökyüzüne çevirmiştim.
Şimdilik pek yıldız olmasa da Ay'ın yanında beliren yıldız oradaydı ve bu gülümsememe neden oluyordu.
Derin bir nefes aldım.
Londra'ya geleli, Taehyung'un yanında yaşamaya başlayalı çok da uzun olmamıştı fakat neden kendimi ait olduğum yerde gibi hissediyordum?
Şimdi hayallerimin kucağında olmak bana böyle hissettiriyordu galiba.
Göğsümde oluşan ağırlık zamanla kendini büyük bir ferahlığa bırakırken bir insanın olacağı en güzel yerdeydim.