Merhabalar!!
Biliyorum çok uzun zaman önce bölüm atıcaktım ama atamadım. Sınır dolmadı ve sınavlar, hastalık felan derken bölüm gelmedi. Devam edicem. Sınır falan umrumda değil. Bu işi yapmak istiyorum ve güzelce eğlenmek istiyorum bu işi yaparken. Umarım tutar.O zaman, oy verip, yorum yapmayı unutmayın. Yazım hataları olabilir. Gözümden kaçanlar yani. Affola şimdiden.
Keyifli okumalar dileği ile~~~
.
.
.
.Gece saat 02:45...
Elime aldığım fener ve arkamdaki korkudan titreyen arkadaşım ile, gençlik kafasında bir adrenalin yaşamak hevesi ile, ormana gelmiştik. Terkedilmiş bir eve...
Aslında buranın terkedilmiş bir ev olduğunu sanmıyordum, çünkü burası bir ev değildi. Resmen ağaçlar ve kayalar arasında sıkışmış bir saray gibiydi.
"Birazdan kamerayı aç. Herşeyi kaydalmanı istiyorum Jimin."
Jimin başını usulca sallamış, kamerayı elinde sabit tutmuş bekliyordu. Korktuğu belliydi.
Elimdeki fener önümü aydınlatsa da, Ay ışığı ormanı çok güzel aydınlatıyordu. Karşısına geldiğimiz, sarmaşıklar ve ağaç yaprakları ile güzelce gizlenmiş kapıya biraz daha yaklaştım.
Jin hyung beni öldürücekti...
Abim bir araştırmacıydı. Bağlı olduğu şirket ve kendi merakı yüzünden bu işe başlamıştı. Dünyada kayıp gizemli şehirler, alanlar, tarihi bilgiler ve biraz da bana öğrettiği zooloji bilgilerle bende bu işe merak uyandırmıştı. Üniverste seçimim kesin artık bilinmişti.
Evde sakladığı belgeler ile burayı bulmuştum. Revayetlere göre bu ormanın derinliklerinde bir terkedilmiş ev, mağara ve ya bir sığınak vardı. Asırlar öncesinde burda bir soylu aile yaşarmış. Daha sonra ise, aile ferdlerinin bu evden taşındığı ve yolda aniden kaybolduklarından söz gidiyormuş. O günden sonra da her gece, ormanın derinliklerinde acı dolu çığlıklar, kadın bağırtıları ve buna benzer ürkütücü olaylar olurmuş. İnsanların söyledikleri üzere eve bir şeyler musallat olmuştu. Ve aile de burdan taşınırken, musallat olan şey tarafından öldürülmüştü.
Bu hikayeyi Jimin'e anlattıktan sonra buraya gelmek istediğimi demiştim. Tabi onun kadar olmasa da ben de korkuyordum. Ama merak ve adrenalin hissi bana zevk veriyordu.
"Tae, al bunu temizle ve kapıyı öyle aç, yoksa sarmaşıkların dikenleri batar."
Jiminin elinden aldığım komando bıçağım ile -abim sağolsun evde her silah vardı- kapıya dolaşan yaprakları ve sarmaşıkları kesmeye başladım. O anda bir rüzgar gibi esinti hissetmiştim. Kulaklarımda oluşan zayıf ses ile etrafımıza bakmıştım.
"Sen de duydun mu Kim?"
"Duydum Park, korkma bir rüzgar. Ormanın içindeyiz."
Gerici ve ciddi ortamlarda birbirimize soyisimlerimizle hitap ederdik.
"Bence rüzgar değildi de neyse..."
Gerginlikle başımı iki yana sallamış, derin nefes almıştım. Kendisi korkuyor, beni de geriyordu.
Birkaç saniye sonra dikkatimi toplamış, kapıyı açmıştım. Toz bulutu etrafı sararken, ikimiz de toprak yüzünden öksürmüştük. Asırlardır açılmayan bir kapı olduğu epeyce belli olmuştu. Feneri dikkatlice elimde tutarak öne ilerlemiştim.
"İyi misin?"
"İ-iyim."
Gözgöze gelmiş, sırıtmıştık. Anca beraber, kanca beraberdik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐁𝐥𝐨𝐨𝐝𝐲 𝐋𝐨𝐯𝐞 [Kanlı Aşk] TAEKOOK♡
Fanfic[ARA VERİLDİ] Sırf merakı yüzünden arkadaşı ile gecenin karanlığında sahipsiz bir eve girdiler. Sonuçlarını düşünmeden... "Seninle ne yapalım Kim Taehyung?! Kokun beni delirtiyor..." "Yanlışların seni bana getirdi çocuk..." UYARI⚠️🔞⚠️🔞⚠️🔞 VAMPİRE...