❝SORUŞTURMA❞

55 7 0
                                    

"Rüzgârlardan uğur diledim, kokunu bana taşısınlar diye."

Şehrin tam kalbinde tüm gösterişini, inceliğini koruyan binanın önüne rastgele bir şekilde duran arabadan sağır edici bir korna sesi yükseldi. Cetelin henüz kardeşinin odasından çıkmamıştı.

Diğerleri ise polis memurları tarafından sürekli sorgulanıyor ve bu olay hakkında verebilecekleri kadar çok bilgi vermeye çalışıyorlardı. Ortalık olduğundan fazla karışmış, içerideki bütün düzen de bu sayede altüst olmuştu. Zaman durmuş gibi hissettirse de saat on bire doğru yol almıştı.

Sabahın serinliği iyice artığından camdaki perdeler bir sağa bir sola dans ediyorlardı. Bayan Virigina derince esnedikten sonra sırtının tutulduğunu hissedip dik durmaya çalıştı. Ardından kalkıp perdeleri çekti ve camları kapattı. Emily herkes tarafından sevilen birisiydi. Bu yüzden kimse Cetelin'i burada, kardeşinin amansız ruhuyla baş başa bırakmak istemiyordu. Daha üniversiteden arkadaşları gelecekti, geç olduğu için ev telefonlarını arayıp Cetelin'e başsağlığı dilemek için arıyorlardı.

Her arayan 'Cenazenin ne zaman gömüleceğini' sorup telefonu tekrar iyi dileklerde bulunarak kapatıyordu. Cetelin gelen telefonların hiçbirisine yanıt vermemişti. Hepsiyle Bayan Virigina ilgilenmiş, her seferinde yaşlarını silerek Cetelin'in yanına 'Bu kişi arıyor' diyerek gidiyordu.

Hâlbuki Cetelin gelen telefonların diğer ucundaki insanları gram tanımamakla birlikte hiçbir aile üyesinin olmadığını ve ne kadar yalnız kaldığını fark etti. Aslında telefon deminden beri zır zır titreyip duruyordu masanın üzerinde. Arayan kimdi bilmiyordu ama bu haberi almış birisi olabilirdi. Cetelin derin bir iç çekip fısıltıların yükseldiği odanın kapısının önünden yürümeye başladı. Telefonunu çıkartıp ekranını kaydırdığında 'GonBar Vasilyeviç' yazısını gördü. Bunun üzerine tedirgince telefonu eline alıp tekrar aradı onu. Bu adamdan nefret etmekle kalmıyor, görse bir kaşık suda boğası geliyordu.

Artık uğruna ölme cesaretinde bulunabileceği kimsesi kalmamıştı, hayattaki amansız savaşı bitmiş ve bu savaşa çok kötü bir şekilde yenilmişti. Telefonu ürkekçe kulağına dayadığında "Privet" diye bir ses duydu. Bu sesin o kadar tiksindirici bir tonu vardı ki Cetelin'in midesine kramplar girmiş ve onu oradan oraya yürümeye sevk etmişti. "Merhaba," diye ketumca yanıt verdi Cetelin.

Onun aksine Rusça konuşmak istemiyordu. Adam bir müddet telefonda derin nefesler alıp verdi. Cetelin onun Toscanello marka İtalyan purosunu içine çektiğini anladığında çok dayanamayıp konuştu. "Ne var?" dedi içindeki tüm öfkesini belli ederek. Adam sakince konuşmak için boğazını temizledi. "İlaçlarını aldın mı?" dedi yüzsüzce.

Oysa Cetelin adamın az da olsa kardeşine üzüldüğünü düşünmüştü. Bu yüzden onu geri aramıştı yoksa asla konuşmak istemediği biriydi. Cetelin'in gözleri dolduğunda "Hayır," diye bağırdı "Onları asla içmeyeceğim." Büyük zorluklarla baş başa kaldığını anladığında Cetelin telefonu anında kapattı.

İçindeki derin dehlizlerde kaybolduğunu, bu dar geçidin artık onun vücudunu hınca hınç sıktığını fark ediyordu. Bu hisle yerin dibine giriyor, kendini aşağılık bir yaratık olarak görüyordu.

Vasilyeviç, yüzünden kardeşiyle çok sıkıntılı günler geçirdiği aklına geldiğinde bariz bir düşünceyle olduğu yere çöktü. Ardından telefonunun arka kapağını açıp içindeki küçük karta uzandı. Hiç tereddüt etmeden o kartı çıkarıp ortadan ikiye ayırdı.

YAĞMURU ATEŞE VERDİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin