❝ŞIMARIK❞

151 53 260
                                    


"İnsanlar umutlarına tutsak olmuş esirler gibidir."

Temmuz

'Bir hayat vardı zihnimizde canlandı fakat kalbimizde öldü, bir hayat daha vardı; o ise yaşanmadan gömüldü.'

Sahil şeridi boyunca uzanan caddede, güneyde kalan ihtişamlı binanın, koyu mavi camlarına çarpan güneş ışıkları, Cetelin'in gözlerini yakmıştı. Göğün eşsiz mavisi sonsuza kadar uzanırken güneşin kasvetli havası, cadde boyunca yürüyen insanları oldukça rahatsız ediyordu. Kimisi başına geçirdiği fötr şapkayla sıcağın kavurucu etkisinden kurtulmaya çalışıyor, kimisi kendini en yakınlarda bir yerlerde kafelerin, alışveriş merkezlerinin içine atıyordu. Cetelin bunların hiçbirini yapmamıştı. Ne başında onu koruyacak bir şapkası vardı, ne de alışveriş merkezine girip serinleyecek zamanı. Bunu aldırmadan, sakince ciğerlerine temiz hava çekti. Yüzü sıcağın etkisiyle kızarmıştı. Bulunduğu duruma içinden laflar saydırarak yoluna devam etti. Hissettiği yorgunluk, bedenine de işliyordu yavaş yavaş. Saçlarını geriye iterek çantasına tıkıştırdığı şişeyi alıp bir yudum su içti. Aldığında buz gibi olan su, çantasının ve sıcağın baskıcı, bunaltıcı havası yüzünden oldukça ılıklaşmıştı.

Sahili arkasına alarak yürümeye devam etti düzlük boyunca. Aslında herkes tatil yapmak için sahili tıka basa doldurmuştu.

Genç kızlar ve takıldıkları arkadaşları, teknelere binmiş eğleniyorlardı, çocuklar kumdan kale peşine düşmüş, kimi yaşlılarsa şezlong üzerine öylece uzanmıştı.

Cetelin attığı her adımda kalbinin bir tık daha hızlı atmaya başladığını hissetti. Bunun neden olduğunu bilmiyordu, en sonunda dayanamayıp 'Jackine' yazılı bir tabelanın önünde durdu. Orta yaşlı bir kadın ona bakıp gözlerini büyüttü. "İyi misin?" diye sordu çekingen bir tavırla. Cetelin derin bir nefes almaya çalıştı ama içine çektiği havayı ciğerlerine ulaştıramadan geri solumak zorunda kaldı. Elleriyle kendini serinletmeye çalıştığında kadının kırlaşmış saçlarına bakıp gülümsedi. "Florida'nın bu kadar sıcak bir yer olduğunu bilmiyordum," dedi dudaklarını kıvırarak. Ardından içtenlikle tebessüm edip bakışlarını başka yöne çevirdi. Yoluna devam etmek üzereydi ama kır saçlı kadın onu bir şeyler içmek için küçük dükkanına davet etti. Cetelin bu teklifi kıramayıp, Jackine'nin Mağarasına Hoş Geldiniz yazılı tabelayı okuduktan sonra içeriye girdi.

Kadın tezgahın arkasına geçtiğinde gülümsemesini bozmadan eline gri renkte bir kumanda aldı. Girişin üzerindeki klima saniyeler içinde çalıştığında Cetelin kadına bakıp gülümsedi. "Aslında faturalar çok fazla geliyor," kadın içten bir kahkaha attığında Cetelin bu durumun ona verdiği mahcuplukla kızardı. "Buna hiç gerek yoktu," dedi tıknazca.

Kadın elindeki kumandayı bira bardaklarının yer aldığı koyu rafın üzerine yavaşça bıraktı. "Bugün gelen ilk misafirimsin," gözleri parlamıştı kadının. "Geç şöyle otur," dedi karşıda yer alan masayı gösterdiğinde. Cetelin adımlarını özenle süslenmiş masaya doğru çevirdi o sıra. Giriş boyunca sıralanmış kitap rafları, antika saatler ve bu tarzı hoş yansıtacak güzel bir yakamoz mavisi renkle karşı duvara asılmış büyük bir uskuna tablosu görünüyordu. Duvarın üzerine ince motiflerle kimi sözlerden alıntı yapılmıştı. Cetelin bir sandalye çekmeden önce rafların çekiciliğine dayanamayıp kitapların yanına yaklaştı.

Kalın, ciltlenmiş bir kitap, altın rengi motiflerle süslenmişti. Üzerinde Robert Browning yazısı dışında hiçbir şey yazmıyordu. Cetelin dikkatle tozlu sayfaları karıştırmaya başladı. Rastgele açtığı yetmiş üçüncü sayfada birkaç satır okumaya istemeden odaklanmıştı.

YAĞMURU ATEŞE VERDİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin