3rd of december

263 19 2
                                    

Conan Gray'in Heather şarkısından esinlenilmiştir.                     

                        Conan's Diary                       

3 Aralık


Sevgili Aptal Günlük,
Bu günün benim için büyük önemi vardı. Onunla geçirdiğim normal günlerden farklıydı. "Bir şeyler" oldu ama gerçekten ne olduğunu anlayamıyorum. Olması gereken buydu belki de. Kafamın içinde yaşadığımız anların tekrarlanıp durması ne kadar güzel olsa da eninde sonunda bu anıların detaylarını unutacağım ve bu hiç hoşuma gitmiyor. Bu yüzden anlatıp bu anıları ölümsüzleştirmek istiyorum.

Bu gün Noah ve diğerleri ile buluştuk. Hava karadıktan sonra parka gittiğimiz için kimse yoktu ve zaman hızlıca geçmeye başlamıştı. Normalde yaptığımız şeyleri yapıp saatlerce konuştuk. Saat dokuzu geçmeye başladığında diğer ikisi ayrılmak zorunda kaldı. Eliot sözde kendini hasta hissediyormuş ve Jess de onun tek başına gitmesini istemiyormuş. Yalancılar, her şeyin farkındalar. Yani böylece koskoca parkta Noah ve ben eski  kaydırak ve gıcırdayan  salıncaklarla birlikte yalnız kaldık. Bankta oturup bu parktaki çocukluk anılarımızdan konuşmaya başladık. Daha doğrusu ortam bizi buna itti. Ne de çok anımız vardı burda. Benim salıncaktan düşüp dizimi incittiğim gün, parkta durmaksızın öpüşen o çifti yakaladığımız gün... İşte tam da o gün hoşlanmaya başlamıştım ondan. Onu öpmenin nasıl bir hoş olacağını düşünmüştüm. Ve o anda tüm vücudumda dolanan kelebekleri hissetmiştim. Yıllarca kendimi onu sevmediğim hakkında ikna etmeye çalıştım. 

Noah bu anıları anlatmayı çok seviyordu. Ben Noah'ya göre daha sessiz bir insanım. Konuşmayı pek sevmem. O anlatıyordu ben dinliyordum. O hoş sesi adeta tüm vücudumu delip ruhuma işliyordu. Gariptir ki benden çok daha fazla şey hatırlıyordu.
O kadar heyecanlı bir şekilde anlatıyordu ki kendimi onu izlemekten alıkoyamıyordum.
Yine o heyecanla anılarımızdan birini   anlatırken sebepsizce dikkatimi çeken  kırmızı salıncak güçlü bir rüzgarla haraket etti. Yeteri kadar kalın giyinmediğimi fark ettim. Soğuğun içime işlediğini hissettim. Noah da anlamış olmalıydı. Üzerindeki ceketi çıkardı.

"Eve gidesiye kadar giy en azından."

"Önemli değil idare edebilirim. Böyle olursa da sen üşürsün durumu pek değiştirmez."

"Bir şey değiştirmiyorsa giy o zaman. Hem sende bende durduğundan çok daha güzel duruyor. Bu değiştirir." diye cevap verdi Noah.

Göz göze geldik. Bana bakışlarını asla unutmayacağım. Sanki beni seviyormuş gibi baktı aptal günlük. Sanki o an zaman durmuştu. Ne o iğrenç dünya ne de zalim insanlar artık o kadar kötü gözüküyordu. Sadece biz vardık. Her ayrıntısını hatırlıyorum. Karşımda bağdaş kurmuş bir şekilde oturmuş ve gülümseyerek bana bakıyordu. Mavi gözleri ise ısrar ediyordu. Elindeki ceketi aldım. Üzerinde okul takımının logosu olan soluk renkli kalın ceketi üstüme geçirdim. Soğuğu engellemişti. Ve onun kokusunu hissediyodum.

Eve gitmek için ayağa kalktık. Aramızdakileri fark edip etmediğini anlamak için Noah'ya baktım. Sonra da kendi kendime gülümsedim. Hani birinin yanında ona anlatamayacağın bi şey aklına gelir. Anlatmak için can atıyorsundur ama bunun kötü sonuçlar dolduracağını biliyorsundur. Önce üzülürsün ya da kayal kırıklığına uğrarsın. Sonra da kendine biraz acırsın. Üzgünlüğünü dışarı belli ederek ironik bi şekilde gülümsersin. İşte tam da böyleydi. Bilerek böyle yaptım çünkü bir şey oldugunu anlayacağını biliyordum. Bana döndü o anda. Refleks olarak yaptığını sanmıştım ve bir tepki vermedim. Tam o sırada bana gülümsedi. Kahretsin normalden farklı bir şey vardı bu sefer. Ve öylece kalbim deli gibi atmaya başladı. Öyle atıyordu ki zaten sessiz olan sokakta duyabilirdi. Ona bakmak veya bir şey söylemek ise şu anki heyecanıma bakılırsa imkansızdı ve anı yanlışlıkla bozarsam bundan çok pişman olurdum. O yüzden sadece yürümeye devam ettim. Aynen onun yaptığı gibi

Evi benim evimin arka sokağındaydı. Sokak lambasının zorlukla aydınlattığı karanlık sokaklardan geçerken ikimiz de bir hayli sessizdik. Belki aramızda olanları kabul etmek istemiyordu belki de sadece anın tadını çıkarmak istiyordu. Ne düşündüğünü bilmiyordum ama her ne düşünüyorsa benim hakkında olması için Tanrı'ya yalvarıyordum. Uzaktan Evime gördüğümde içimden birkaç küfür savurdum. Bu ondan ayrılma zamanımın geldiğine işaretti. Ben bunları düşünürken kapımın önüme gelmiştik bile. Kapıyı açarken ceketini ona vermeyi  unuttuğumu fark ettim. Ona seslenmek için arkamı döndüğümde artık çok geçti. O gözden kaybolmuştu. Bunun beni mutlu etmemesi gerekse de içten içe ceketini unutması beni mutlu etmişti.

Bu satırları yazarken üstümde onun ceketi var. Okyanus kokusu üstüme tamamen sinmiş biçimde. Sadece bu anıları düşünmek bile beni delirtiyorken onunla birlikte olmanın ne kadar harika bir şey olacağını hayal bile edemiyorum. Her istediğimde ona sarılmak hoş bir şey olsa gerek.

I still remember the third of December, me in your sweater
You said it looked better on me than it did you
Only if you knew how much I liked you

heatherHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin