"çalışmlarınızı bekliyorum."
Herkes hocanın son sözleriyle ayaklanmış ve geniş salonu terk etmişti. Taehyung hariç."hocam benimle konuşmak istediğinizi söylemiştiniz?" hoca gözlüğünün arasından kendine seslenen öğrencisine bakmış ve içtenlikle gülümsemişti.
"Biliyorsun bu sizden ilk istediğim heykel çalışması değil fakat en önemlisi, ve kesinlikle masraflı bir iş. Eğer malzeme sıkıntısı çekersen bana söyle. Veya bir başka hocana. Biz bu yüzden burdayız." Tae başını onaylarcasına sallayıp gülümsedi. Ardından ise kol çantasını sıkıca tutup salondan çıktı.
Taehyung diğer öğrenciler gibi zengin bir aileye sahip değildi. Hatta bir aileye bile sahip değildi, ne yazık ki. Bunu umursamıyordu. Sonuçta hiç görmemiş ve hiç hissetmemiş olduğu aile sevgisini nasıl özleyebilirdi ki? Küçük yaşta ailesini kaybetmesi üzerine, babaannesi ona sahip çıkmıştı. Ta ki, lise sona kadar... Babaannesini kaybetmesiyle yıkılmıştı Taehyung, ama onun hatrına çok çabalayıp yüzde yüz bursla bu üniversiteyi kazanabilmişti.
Tae bölümüne de bağlı biriydi. Killerle uğraşmak ona terapi gibi geliyordu. Vede hocalarının ona heykel için gereken şeylerde yardım etmesi biraz gücüne gitsede, eksik olan sevgi bağını tazeliyordu onun için...
Bugünlük dersinin bu kadar olmasıyla hızla okuldan uzaklaşmaya çalıştı Tae. Zira okuldaki kendini bir bok sanan zorba kişilikliler ona sataşabilirdi. Ve bu onun son isteyeceği şey bile değildi.
"Heyy Tae!! Nereye böyle?" yanına gelen Jimin ile gülümsedi Tae. Burda tek tük dosta sahipti. Jimin'de onlardan biriydi.
"bugünlük derslerim bitti. Eve geçip heykelimin taslağını kararlaştıracağım. Sen? "
"Bende gidip bir kaç yeni mutfak seti alacağım. Tencere, büyük bıçak, mutfak m-"
"saymana gerek yok" deyip gülmüştü Tae. Jimin de ona katılmıştı ardından. Ve beraber okuldan ayrılmıştılar.
_______________
"Ahh çok yorgun hissediyorum kendimi" Tae kendini çalışma odasındaki sandalyeye atmış ve çantasını yere fırlatmıştı.
Jimin ile alışverişe gitmişti. Arkadaşı mutfak araç ve gereçlerine bakınırken, kendisi heykel için keskin şeyler bakınmıştı, ilgili mağazalarda. Ve şimdiyse evdeydi. Vakit kaybetmeden çalışma masasının önüne kurulmuş, nasıl bir heykel yapması gerektiğini düşünüyordu.
Odanın her bir noktasında gezindi gözleri. Askılıkta, pencerede, tekli koltukta, tozlu yerde, dağınık kitaplarda. Masasının üstündeki kalemlerde, çizimlerde. Duvarlardaki resimlerde, fotoğraflarda...
Gözüne ilişen fotoğrafı eline alacakken gelen bildirim sesi ile elini çekti.
Bilinmeyen numara
-Benimle bir oyun oynamaya var mısın TaeTae?
Merakla kaşları havalanmıştı.
-Ne oyunu?
-sırlar oyunu... İsteklerime karşılık, sırların.
-çok güzel bir oyun değil mi?Tae gözlerini devirmişti yalnızca.
-hemde nasıl, bilemessin...
-bu katılacağın anlamına mı geliyor?
-evet
-güzellll
-o zaman sonra görüşürüz ^^Tae telefonu masaya gelişi güzel fırlattı ve gözlerini masanın üstündeki oyma bıçaklarına dikti.
Güzel heykelleri...
][][][][][][][][][
Erkenden atıyorum bölümleri, yazup yazıp atmayı unutmamak için...
Umarım güzel birşey çıkar.
İyi okumalar...
(Dikkat edin. Uzun saçlı tae içerir. Ben uyardım.)
(atmassam olmazdı)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Secrets Game
FanficBilinmeyen numara -Bir oyun oynamaya var mısın? ______________ Görmek ve bakmak bir değildir. Anlayabilmek için görmek gerekir...