Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Yorum yapmayi unutmayin lutfen 🤨
"Hâlâ utanıyor musun gerçekten?"
İkili kafede ki yakınlaşmalarına devam ederken Delta'nın annesinin onları 'Oğlum her yeri feromonunuz sardı ben bu kokuyla dükkana müşteri alamam! Çıkın hadi nerde yiyişiyorsanız yiyişin burası uygun değil' diyerek neredeyse yaka paça dışarı atıvermişti.
Ki sorun buyken bile omega olan kendilerine söylenen 'yiyişin' kelimesinden sonra hâla kendisine gelememişti. Utanmıştı iste ne yapsın? Hem, Delta'sı eğer patronu onlara mani olmasaydı gerçekten kendisini öper miydi ki? Eğer öpse bile Jeongguk anın şokuyla karşılık bile veremezdi.
Zaten patronunun söylediği yiyişin kelimesiyle bile bu halde yanakları kıpkırmızıysa, eşinin onu öptüğü anı düşünemiyordu bile.
"Efendim?"
Düşünceleri arasından Delta'nın ona sorduğu şeyi duyamamıştı bile.
"Jeongguk sen etrafa böyle masum masum bakıp, bana karşı tatlı tatlı konuşmaya devam ettikçe sana karşı dayanamayacağım."
Omega olan eşinden duyduğu kelimelerle boğazına bir yumru oturuvermişti. Eşi kendisine dayanamıyor muydu gerçekten? Sadece Delta olanın söylediği kelimeyi düşünceleri arasında olduğundan ötürü duyamamıştı. Eşi ona en küçük hatasına bile tahammülü yoktu sanırım.
Elinde olmadan minik dudaklarını büzmüştü Jeongguk.
"B-ben özür dilerim. Gerçekten dalmıştım, az önce duyamadım seni. Söz bir daha yapmam. Sinirlendirdiysem de özür dilerim. Dayanılamayacak kadar kötü biri miyi-"
Ve ani bir fren sesi.
"Sikeyim."
Arabanın ani durması yüzünden yerinden sarsılan Jeongguk daha bu şoku atlatamamışken, ehliyet kemeri aniden çözülmüş, belinde ve bacaklarında hissettiği güçlü ellerin hemen ardından kendini eşinin sıkı baldırlarının üzerinde yan bi şekilde otururken bulmuştu.
Yere düşmemek için ellerini eşinin omuzlarına yerleştirmiş, minik parmaklarıyla elinin altındaki gömleği avuçlarının içine alıvermişti.
Bakışlarını eşine çevirdiğinde ise, gördüğü siyah irisler yutkunmasına neden olmuştu. Eşi neden kendisine öyle bakıyordu ki? Yoksa iyice sinirlendirmiş miydi onu?
"Jeongguk, yaklaş."
"Ha?"
"Jeongguk, güzelim yüzünü yaklaştır."
Omega olan hipnoz olmuşçasına, eşinin dediklerini yerine getiriyor, yüzünü yavaşça Delta'sının yüzüne yaklaştırıyordu.
Gözleriyle odaklandığı siyah irisler sanki kayboluyormuş gibi hissettiriyordu kendisine. Sıklaşan nefesleriyle bile yanlış bir şey yapacağından endişeleniyordu. Ve o sırada streslendiği zamanlarda yaptığı şeyi istemeden yapıverdi.
