Son zamanlarda ismi haberlerde sık duyulur olmuştu. Tyr lakabıyla ünlenmişti, çünkü kanla etrafa bunu yazdığı oluyordu. İş arkadaşları arasında gündem buydu. Şuanlık işleri bu konu üzerine olmasa da, sohbetlerin baş konusuydu ve işkolik arkadaşlarının dikkatini oldukça fazla çekiyordu.
En son büro amirlerinin ziyaretine bu konu üzerinde kafa patlatırken yakalanmışlardı ve, amir hiçbir şey söylemeden oradan ayrılmıştı.
Eğer öğle paydosu sorunsuz geçerse yine bu konu ortada olurdu ve genel olarak soğukkanlılıkla(!) tartışılırdı. Yine o günlerden biriydi. Telefonunu çıkarıp arama motoruna girdiğinde karşısına çıkan haber kartları da bu olay ile alakalıydı. Belli belirsiz bir yüz ifadesiyle habere tıkladı. Tanımadığı bir adamın röportaj videosu vardı. Cengiz Demir isimli, emekli bir polis. Bu adamı daha önce hiç görmemişti. Ne alaka olduğunu sorgulamadan videoyu açtı ve telefonu diğerlerine tutar halde dinlemeye başladı. Diğerleri başına üşüşmüştü.
"Son zamanlarda ortaya çıkan bu zincir cinayetler hakkında ne düşünüyorsunuz?"
"Kimi zaman intihar gibi görünen vakalarda bile aklımıza onun yapmış olma ihtimali geliyor. Bana kalırsa bunu yapan kişi onları tanımıyor bile.Tüm bu kurbanların ortak yönü ise her birinin sabıkalı olması. Öyle hırsızlık gibi suçlar değil. Kasten öldürme, yaralama, çocuk istismarı, taciz, kadına şiddet vs ağır suçlar."
"Uyuşturucu satıcıları veya diğerleri peki?"
"Onlara henüz rastlanmadı, zanlının kadına, çocuğa ve hayvanlara karşı işlenen suçlara karşı özellikle zaafiyeti olduğu belli. Bunun altında kişisel bir neden olabilir"
"Bunu yapan kişinin bu işten iyi anladığı söyleniyor"
"Arkasında iz bırakmaması pek normal değil. Büyük ihtimalle dediğiniz gibi bir durum var. Hiçbir cinayet kusursuz değildir, derler ama ulaşabildiğim belgeleri incelediğim zaman küçük bir ipucu bile göremedim"
"Anladığım kadarıyla soruşturma kötü gidiyor?"
"Kesinlikle ilerlemiyor. Elimizde sadece Tyr kelimesi var, bunu bile duvarlara eldivenle yazmış. Daha sonra da onları yakıyor olmalı. Henüz hiçbir ipucu bulamadık"
"Son olarak, halkımıza söylemek istediğiniz herhangi bir şey var mı?"
"Normalde evinizden gerekmedikçe çıkmayın filan demem gerekiyor, ama orada da güvende değilsiniz. Sağlıcakla kalın"Spikerin sözlerini bitirmesini beklemeden telefonu kapattı ve bir şeyler söylemelerini bekler gibi kollarını kavuşturup imalı bir şekilde onlara baktı. Esra bu tavrı farklı ama doğru bir açıdan sezmiş olacak ki söz hakkı ister gibi el kaldırıp kendini düzeltti.
Esra: Bu bakışın tek bir anlamı olduğunu biliyoruz. Ee millet, ne düşünüyorsunuz? Bu ciddileşmeye başladı.
Berkay: Hep öyleydi be Esra'm.
Melih: Berkay babapro mod. Seri köz.
Eren: Aynen kardeşim benim. Bum bum
Esra: Artık konuyla alakalı bir şey deseniz diyorum nasıl olur?
Emre: Esra abla sinirli. Bir şey demeyecek misiniz hanımefendi?
Asya: Sesini kesmeni bekliyorum yoksa ben keserim bakışı bu.Forrest iç çekti ve hala sıcak olmayı başarabilen çayından bir yudum daha aldı. Kenardaki kaşıkla oynuyordu. Sinirine rağmen gülümseyerek onlara döndü.
Forrest: Neden hepiniz bana bakıyorsunuz?
Eren: Kim bilir. Demin videoyu gösteren sen olduğun içindir.Yüzünü bile ona çevirmeden yanında oturan Eren'in koluna dirseğiyle vurdu ve tekrar gülümsedi.
Eren: Ne vuruyorsun be.
Esra: Kim bilir. Belki demin kaşınan sen olduğun içindir.
Asya: Aman uğraşma şunla. Ahali deli aramayla bizde deli arabayla işte.
Melih: Şaka maka bu Tyr ne ayak da her yere yazıyor böyle?
Eren: İskandinav mitolojisinde...
Forrest:... bir tanrı. Savaş ve adalet tanrısı olarak geçer ve savaşlarda kritik zamanlarda ortaya çıkıp yardıma geldiğine inanılırdı. Tek eli ve tek gözü yok. Elini Fenrir'e kaptırdığı söylenir.
Emre: Bir çeşit Tanrı sendromunda mı yani?
Berkay: Sanmıyorum. Kendine ait bir adalet anlayışı var gibi gözüküyor, bu onun için bir çeşit ilham kaynağı olmalı.
Asya: Büyük ihtimalle.Bir süre sessizlik oldu, herkes masadaki farklı şeylere odaklanmıştı. Bu mezarlık ortamı, yanlarına Fırat komiser gelene kadar sürdü tabi. Üstlerindeki ölü toprağı dikkatini çekmiş, ve personeline verdiği önem açısından yanlarına gelmişti. Herkes onu farkedince ayağa kalktı. Gülümseyerek boş olan sandalyeye oturdu ve gözlüğünü düzeltti.
"Oturun, oturun. Şuan mesai saatleri dışındasınız. En azından ben gelince kalkmanız gerekmiyor"
"Evet efendim!"Yeşil, yorgun gözleri, işine olan saygısıyla birlikte hafiften yaşardı. Herkesten bir ümidi vardı, iyimser ve yumuşak huylu biri olduğu için onu tanıyan herkes tarafından sevilirdi. Tabi kendinden düşük rütbelilere karşı her ne kadar kendi çocukları gibi davransa da, başka yüksek rütbeli biri de yanlarında olunca disiplinden şüphe duyulmaması için bazen sert davranıyordu. Göz boyama gibi düşünün... Bu ülkeye çok faydası dokunmuş, daha önce gazi olup vurulmuştu. Hastanede geçirdiği günlerde bile çocukları olarak gördüğü insanların orada bulunması, belki de onun daha hızlı iyileşmesini sağlamıştı....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Polis Departmanı
Actionİstanbul'da yaşayan bir polis, aynı zamanda polis departmanı tarafından aranan bir katil. Ama kendine ait bir adalet anlayışı var ki, sadece suçluları öldürüyor.