Kurt lakaplı bu adam gülümseyerek kafasını çevirdi. Daha sonra açıklama yapma gereği duyar gibi cama baktı. Bulutlu havaya rağmen yüzü parlıyordu. Ağır ağır, keyifli bir sesle söze girdi.
K. Fırat: Bir aradayken bu kadar sessiz durmanız tuhafıma gitti doğrusu. Bu yüzden bir sorayım dedim.
Forrest: Aslında-Eren onu dürtüp susmasını işaret etti. Söylemek sorun çıkarabilirdi. Yani onun için olmazdı belki ama.... Durdurmaktan son anda vazgeçer gibi kolunu cimciklemeyi bıraktı ve arkasına yaslandı. O sırada Fırat Komiser ayağa kalkmış gitmeye hazırlanıyordu "Herhangi bir sorun olmadığına sevindim, iyi dinlenmeler. Bugün yarım günsünüz"
O gittikten sonra bile neler döndüğünü bir süre idrak edemedi Melih, dikkatini verememişti. Berkay'ın gözleri fal taşı gibi açılmış bir şekilde ona baktığını farketti. Saçma bir gülümsemeyle onu sarsıyordu.
Melih: Ne var lan ne var?
Berkay: Melih kafan mı güzel, bugün yarım günmüş....
Emre: E öyle yazmıyordu-
Asya: Kurt'un işidir.
Eren: Adam ya adam.
Esra: Ee, ne yapıyoruz?
Forrest: Ne yapıyorsanız yapın, ben gelmiyorum.
Eren: Neden?
Forrest: Yorgunum. Bu sabah nöbetim sizden önce başladı. 6'da buradaydım.
Esra: Mızıkçılığın sırası değil hanımefendi. Biraz gezeceğiz. Maaşlar da henüz yatmışken...
Asya: Faturaları ödediğin için kafan rahat ve ilk günden bitirmeyi planlıyorsun değil mi?
Berkay: O zengin çocuğu fazla sorgulama.
Esra: Sus Berkay sus.Asya imalı gözlerle Forrest'a baktı. Gelmesi için baskı uyguluyordu. Biraz yüzünü astı.
Asya: Yarın cumartesi zaten. İş zamanı yarım gün. Yarın dinlenirsin.
Forrest: Hay bin şeytan, rahat bırakmayacaksın değil mi?
Esra: Biz bıraksak bile başına Eren'i göndeririz. Susar mı sanıyorsun?
Eren: Hey, hey, hey.... Tabiki onu gelmesi için tehdit etmeyeceğiz. Yani en azından deniz kıyısına uğradığımızda bize ayak bağı olmaz.Forrest, yarı gülümsemeyle onun omzuna vurdu, ses tonunu toparladıktan sonra diğerlerine döndü. "Niye bu kadar büyüttünüz bilmiyorum. Sırf bu soğukta bu Eren denen deliyi hasta etmek için geliyorum"
Asya ve Esra birbirine baktı ve kıkırdadı. Esra'nınki daha sonra kahkahaya dönüştü, o ayrı mesele. Nefesini toparladıktan sonra gülmekten gelen gözyaşlarını sildi. Her duyguyu uçlarda yaşamayı seven bir kızdı.
Esra: Her hafta sonu böyle yapıyorsun çünkü. Ayrıca Eren'i hasta etmek nasıl bir bahane? Yine denizi işaret edip 'düşmanlardan' bahsedeceksin, değil mi?
Emre: Düşmanlar? Oh, şu takıntılı olduğu sahne. Anlıyorum
Forrest: Bunu yapmak hoşuma gidiyor bi' kere
Eren: Eğer tüm düşmanlarımızı öldürürsek, özgür olacak mıyız?
Forrest: Kim bilir... Bunun için en yakınlarımızdan başlamamız bile gerekebilir.
Melih: Neden bahsediyorsun?
Eren: Böyle bir replik olduğunu hatırlamıyorum, çakma savaşçı seni.
Forrest: Böyle bir replik olduğunu söylemedim zaten, çakma Eren.Emre bir kenarda tüm bunları izlerken gülme krizine giriyor gibi görünüyordu. Çakma Eren, lafını duyunca bu ikiye katlandı ve zor nefes alır duruma geldi. Eren sadece basit bir gülümsemeyle karşılık verdi. Kendi aralarında bir espri sayılırdı bu insanların arasında, çünkü yan masada oturanların neden bahsettiklerini biliyormuş gibi bir halleri yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Polis Departmanı
Actionİstanbul'da yaşayan bir polis, aynı zamanda polis departmanı tarafından aranan bir katil. Ama kendine ait bir adalet anlayışı var ki, sadece suçluları öldürüyor.