E başta söylediğimiz gibi, Tuna artık sıradan bir lise öğrencisi olarak kabul görmeyecek kadar olgun bir karakter geliştirir oldu. Eskisinden çok daha farklıydı, arkadaşlarıyla görüşmez olmuştu. Uzun süredir defterin kapağını dahi açmıyordu çünkü o defter Tuna'ya zarar veriyordu.
Yine bir haftasonu öğleden sonrasında uyanan ve güneşin odasını dolduran onlarca ışın saçmasına engel olamayan perdelerine isyan ederek gözlerini açmış, etrafına şöyle bir göz gezdirip kaldırdığı kafasını sertçe yastığa bırakmış ve tekrar uykuya dalma çabası içerisine girmişti. Aslında uyumak istemiyordu. Ama yataktan kalkmakta istemiyordu. Beyaz tülün arkasından sarımtrak gün ışığını odasına dolduran güneşe lanet edip yatağından kalktı. Elini yüzünü yıkadıktan sonra annesinin işe gittiğini anlayacak bilince sahip olmuştu. Alt kata doğru bir iki adım attı fakat hemen ardından da vazgeçip odasına yöneldi. Çalışma masasının çekmecesine oluşturduğu gizli bölmeden defteri çıkarttı. Gördükçe kalbine sanki iğne saplanır gibi olan defteri alıp mutfağa geçti. Annesinin en erken 3-4 saat kadar sonra geleceğini düşünen Tuna dolaba yönelip içinden tam yağlı bir peynir kalıbını ve oldukça taze duran zeytinleri aldı, hemen yanına da ekmeği kapıp yemek masasına oturdu. Bu sırada defteri açtı ve boş boş sayfalara baktı. Kalemini yanına almayı unutmuştu bu yüzden hemen üst katta ki odasına çıktı ve kalemliğinden, sadece defter için kullandığı, siyah kaplamalı Faber Castel kalemini aldı. Tam o sırada kapı zili çaldı ve birden eli ayağına dolandı. Bir an duraksadı ve "Tuvaletteyim!" diye merdivenden aşşağı bağırdı. Bu ona defteri yerine koymak için gereken süreyi verecekti. Taa ki kapı kırılana kadar. Ne olduğunu şaşıran Tuna hemen aşşağı koştu ve içeri şık, takım elbise giyen, gözlerinde güneş gözlüğü olan ve tek tip giyinen iki adam gördü. Adamlar oldukça yapılıydı Tunanın bu adamlarla başa çıkması bir karıncanın file kafa tutmasından farksızdı. Adamlardan biri gayet sakin bir tavırla "Kapı için üzgünüm evlat fakat işimiz biraz acele. Merak etme masrafı karşılarız." dedi. Tuna hemen sesini yükselterek konuşmaya başladı "Napıyosunuz lan siz? Bu kapı ne? Parasını versen ne yazar?! Bunu annem gelmeden önce nasıl tamir ettiricem lan ben?! Anneme ne diycem? Kimsiniz siz ya? Bu ne biçim tipler! Mafya falan mısınız? Bizim hiç öyle şeylerle işimiz olmaz ama..." şeklinde söylenmeyi kesmiyor, susmak bilmiyordu. İki adam da sakinliğini koruyor Tuna sanki orada yokmuş gibi davranıyorlardı. Evi inceliyorlar ve kesinlikle konuşmuyorlardı. Tuna ne sorarsa sorsun adamlar yanıt vermiyordu. Tuna aslında kargaşa yaratmak ve bundan istifade ederek defteri bir yerlere saklamak istemişti fakat adamlar öylesine umarsızdı ki kargaşa yaratmak bir yana ev yansa umurlarında değildi. Yavaşça yemek masasına doğru ilerliyor bu sırada söylenmeyi kesmiyordu. Adamlarsa dolapları nazikçe karıştırmakla meşguldü. Nazikçe derken ciddi anlamda bir naziklikten bahsediyorum. Nedense evi dağıtmak istemiyor gibi bir halleri vardı. Sanırım kırılmış bir kapıyla kotayı doldurmuşlardı. Tuna bu sırada defterin yanına doğru minik adımlarla ilerliyordu. Kalbi neredeyse bir arının kanatlarını çırpması kadar hızlı atıyor ve bu tüm vücudunun kontrolünü elinden alıyordu. İstemsizce elleri, ayakları titriyor içinde gereksiz bir koşma isteği beliriyordu. Vücudu akıl almaz derece de adrenalin salgılıyor ve Tuna bu hormonun tüm hücrelerinin çekirdeğine kadar etki ettiğini hissediyordu. Kalp krizi geçirmek üzereydi. Ardından garip sesler duydu, zaman yavaşlatılmış gibiydi. Hey şey çok net ve anlaşılırdı. Sanki Max Payne oyununun içerisinde bulmuştu kendini. Beyni saniyede 357 basit matematik işlemi yapabilir hale gelmişti. Bulunduğu durum içinde tüm seçenekleri belirlemişti. Artık kaçmayı değil adamları yere sermeyi planlıyordu. Bunu yapabilirdi. Normal bir zaman diliminde olsa yapamazdı fakat bu bi rüyaydı... Tuna bir rüya da olduğunu bu ana kadar bilmiyordu fakat birden farketti. Rüyasını nasıl bu kadar iyi kontrol edebildiğini düşünüyor lakin bununla ilgili hiç bir bilgi beyninin ücra köşelerinde dahi bulunmuyordu. Duyduğu sesler biraz daha anlaşılır hale geldiğinde kulak astı. Biri ona "Uyan!" diye bağırıyordu. Tuna her yeri titrek ve terli bir şekilde uyandı. Karşısında annesi vardı ve korku dolu gözleri Tuna'ya kilitlenmişti.
"Anne?" dedi Tuna şaşkın şaşkın bakarak.
"İyi misin sen?!"
"İyiyim, anne. Ne oldu?"
"Deli gibi terliyodun ve garip garip sesler çıkarıyodun, uyanmadan önce titremeye başladın!"
"Kötü bi rüya gördüm sadece anne, merak edilecek bi şey yok"
"kötü bi rüya gördüğün için mi deli gibi titriyodun? İniltiler çıkartıp terliyodun?!"
"Evet anne. Bi şeyim yok merak etme." Tuna annesini sakinleştirmeye çalışıyor aynı zamanda kendi kalp atışlarını yavaşlatmak için uğraşıyordu.
"Tuna..." dedi ve durdu annesi. Acır gibi baktı oğluna. Sanki çok kötü bir şey olmuştu ve bunu ondan saklarcasına sürekli gözlerini kaçırıyordu. Tuna meraklı gözlerle annesini dinliyordu. Annesi devam etti.
"Tuna sen... Uyuşturucu kullanmıyosun di mi? Bana doğruyu söyle lütfen."
Tuna gülerek doğruldu ve annesine bakarak daha çok gülmeye başladı.
"Saçmalama anne!" dedi gülerek. "Tabii ki kullanıyorum!"
Annesi bir an duraksadı. Yüzü soldu, rengi attı.
"Dalga mı geçiyosun sen benimle Tuna! Öldürürüm seni!" dedi katil gibi bir bakış atarak.
"Şaka yapıyorum be! Sende hemen ciddiye alıyosun!"
"Yapma bana öyle şakalar! Kalpten gidersem eğer, sen katil olursun, gitmezsem de ben katil olucam! Ona göre! İşe gidiyorum ben. Dolapta var bi şeyler. Ayarlarsın işte kendine. Şimdi uyuyo musun napıyosan yap! Gülme bi de pis pis kafanı kırarım senin!" dedi ve Tuna'nın gülüşleri eşliğinde odadan çıktı. Sertçe kapıyı çarpmayı ihmal etmedi tabii...
Sessizlikten istifade rüyayı düşündü Tuna. Her karesi, her milisaniyesi aklındaydı. Ama sonu bulanıktı. Sonunu hatırlayamıyordu.Belki de beyni, ölümünü ona hatırlatmak istemiyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Defter
Science FictionHayatımıza giren her insanın, adını öğrendiğimiz her kişinin, bütün bilgileri bi' deftere yazılsaydı ve bu defter şans eseri genç bi çocuğun eline geçseydi neler olurdu? Herkese adınızı söyleyebilir miydiniz? Not : Hatalarımı, isteklerinizi, beklent...