VI

194 12 2
                                    

29 Cemaziyülevvel

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

29 Cemaziyülevvel

Daha güneş doğmadan hemen evvel bir ulak dayandı kapıya bu sabah. Babamı da aldı payitahta doğru yola revan oldular. İşittiğim kadarıyla padişah hakkın rahmetine kavuşmuş.

saatler sonra

Daha gün aymadan aldığım bu havadis beni secdeye mecbur etmişti. Nice vakittir kah rahlemin başında kah seccademdeydi meçhul varlığım.

Saçlarımdan topuğuma üşüyordum. Vücudumda bir ince titreme mevcuttu zira ellerim yüce kitabın sayfalarını çeviremiyordu. Güneş bu denli tepedeyken bir zemheri sarıyordu dört bir yanımı.

Ola ki talihsiz bir kader buldu bizi, diyelim ki şehzade ağabeyiniz çıktı tahta... Bağışlayın lakin cümlelerim burada küsüyor bana, zira bir sarmaşık dolanıyor ellerime; zehirli bir sarmaşık. Mürekkep ve kağıt düşman oluyor, bu koca dağın başı varlığıma dar geliyor.
En fenası ise içime itina ile ektiğim ümit tohumları filizlenmek adına sancılanmıyor.

Boğazımda belki de sizin mübarek boynunuza sarılacak kayışın onlarcası dolanıyordu. Nefes almak dahi ne zor üstelik artık bildiğim bütün dualar karışıyor birbirine.

Belki bir yararı olur diye adımımı dışarı atıyordum, zararı dokunuyor divanhaneye dönüyordum.
Bir müddet de böyle deli divaneler gibi hanede dolaşmış ardından huzura tekrardan dışarıda rastlamıştım.

Sırtıma evvelden sizin üzerinize örttüğüm kalınca bir örtü, elimde mübarek ellerinizin değdiği kitap...
İtina ile alnı kırçıl bir atın gelişini bekliyordum.

Ne denli acınası halde olduğuma şahitti güneş. Bana bir müddet refakat etmiş ardından o da gitmeye koyulmuştu. Şimdi yapayalnız kalacaktım bu ağaçlıkta, karanlık çökecek ve yüreğimin taşıyamayacağı kadar ağır bir yükle cehennemden hallice bir ateşte yanmaya devam edecektim.
Ben bir kış günü size tutulmuş, sevdanızı bu bahara dek muhafaza etmiştim, her ne kadar yalnız yansam da bu ateşte, ömrüm izin verdikçe bu sevdanın esaretinden kurtulmayacaktım.

Vakit ilerlerken güç bela doğruldum. Sizden bir havadis geleceği yoktu. Tam adımımı hanemde doğru atarken iki atın dolu dizgin geldiğini işittim.

Bütün varlığımı bir titreme sarmıştı evvelki bitap halimden eser kalmamıştı şimdi. Bu sesleri yüreğimin acısına dayanamayan aklım mı icat etmişti bilmiyordum.

Gözlerim bir akbaba timsali uzakları hararetle incelerken mevsimlerce beklediğim o mübarek ata rastladım.

Bunun mümkünatı dahi yoktu zihnim bana alçakça bir oyun mu ediyordu, sahiden Mecnun mu olmuştum yoksa?

Eğer ki bu bir düşse ne güzel bir düştü ve madem bu bir hayaldi o hayale koşmamak ayıp düşmez miydi?

Sırtımdaki örtü yerle yeksan olurken koşmaya başladım o mübarek hayale. Ben koştukça düşüm de bana kavuşmak için süratini arttırıyordu.

Semender 'Tamamlandı' Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin