Daniel Lavoie - Tu vas me détruire
Zamanın hiçliğinde savrulurken saniyelerin, dakikaların, saatlerin bir anlamı kalmadı. Kırık kalbimi hangi usta tamir edebilir söylesene. Yara bandı iyileştirir mi? Kabuk bağlayacak mı bir süre sonra? Keşke çocuk olsaydım. Annem öpünce geçerdi. Aslında geçmezdi, yalan söylerdim. O üzülmesin diye. Biri benim için yalan söyleyebilir mi? Üzülmeyeyim diye...
Zamk mı var mı ayaklarımın eteğinde? Neden hareket edemiyorum? Arkasından bakakaldım hareketsizce şu upuzun koridorda. Yanımdan insanlar gelip geçti. Kaç dakika öylece durdum bilemiyorum. Kulaklarıma ilişen tiz okul ziliyle geldim kendime. Birer birer adım atarak hızlandım.
Sınıfın kapısı açıktı. İçeride öğrenciler uğultulu bir gürültüyle konuşuyordu. Ön sırada oturan kıza yaklaştım. Yanındaki arkadaşıyla konuşuyordu fakat ben sıranın önünde durduğumda yüzünü bana çevirdi.
"Merhaba. Neresi boş acaba?"
"Merhaba." dedi samimi olduğunu düşündüğüm gülümsemesiyle. "Şu sıra boş." Gösterdiği yer cam kenarında, en arka sıranın bir önündeydi. "Yeni mi geldin?"
"Evet. Bugün başladım."
"Hoş geldin." Birbirimize gülümsedikten sonra boş sıraya doğru ilerledim.
'İyi insanlar hala var olmalı'
'Saçmalama! Senin nasıl biri olduğunu bilmiyor da ondan böyle davrandı'
Günün nasıl biteceğini düşünürken hoca sınıfa girdi. Kendi halinde bir sınıfa benziyordu. En azından bir sorun çıkmayacağını umarak içimi rahatlattım. Hoca yoklama alırken kapı çaldı. İçeri girdiler. Vücudumun ısısı arttıkça arttı. Neden Tanrım? Neden o burada?
"Özür dileriz hocam. Gelebilir miyiz?" dedi benim burada olduğumdan habersiz neşeli bir şekilde.
Sırasına doğru ilerlerken gözleri bana deydi. Yüzünde mimik oynamadı. Belki de tahmin etmişti ama ihtimal vermememişti.
Yüzümü cama doğru çevirdim. Burada bulunmamam gerekiyordu.
Zorunluluklar, sorumluluklar insanın paçasına yapıştığında aç köpek gibi, en çok o zaman zorlanıyor insan hayatta. Mezun olmam gereken bir okul vardı ve ben buradan da ayrılmayacaktım.
Öğle arasında kantine indim. Sıcak bir tostun allak bullak olmuş mideme iyi geleceğini umarak sipariş verdim. Tostumu alıp arkaya döndüğümde yine oradaydılar. Grupça bir masaya oturmuş sohbet ediyorlardı. Ama bu sefer durgundu Ateş.
Boş bir masaya sandalye çekerek oturdum. Buranın tek dezavantajı onların masasını tam ekran görüyor olmasıydı.
Birkaç lokma sonra tostumun yarısına geldiğimde elimdeki telefondan gözlerimi ayırarak karşıma baktım.
Keskin bakışlarıyla karşılaşmayı beklemiyordum elbet. Tüm dikkatiyle bana bakıyor, gözlerim onda olmasına rağmen bakışlarını benden çekmiyordu. Rahatsız olup başımı eydiğimde daha fazla yiyemeyeceğime karar vererek masadan kalktım.
Kantinin çıkışına doğru ilerlerken "Mert!" diye seslendi biri arkamdan. Kalbim ağzıma gelirken büyük bir gerginlikle arkamı döndüm.
"Mert'ti değil mi?" diye konuştu yumuşak sesiyle. Bu Ateşin yanındaki kızdı.
"Evet."
"Bizimle oturmak ister misin?" diye sordu. Bu soruyu beklememiştim.
Gözlerim Ateş'e kaydı. Sırtı bana dönük bir şekilde oturmaya devam ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECE YARISINDAN SONRA / bxb
Fiksi RemajaGece çok daha başkaydı gündüze kıyasla. ××× Onu ilk gördüğüm anda anlamıştım başıma iş açacağını. O bir belaydı ben ise ona tutunmak istiyordum. Nefesim kesilene kadar ona bağırmak, 'Neden?' diye sormak istiyordum. İşte yine buradaydı. Kar...