Aceleyle arabadan çıkmış ve eve doğru koşmaya başlamıştım. Oğlumun attığı mesajdan sonra endişem giderek artmıştı, eşime işte kalmasını ve benim halledebileceğimi söyleyerek çıkmıştım işten.
Eve geldiğim zaman gördüklerim ise şoka girmemi sağlamıştı. Yirmi veya yirmi yıldan uzun bir süre sonra gçrdüğüm kadın ile durmuştum olduğum yerde. Ardından bakışlarım karşısında sinirle ona bağıran kızıma ve ablasını durdurmaya çalışan oğluma kaydı.
"NE İSTİYORSUN BİZDEN?!" diye bağırmıştı kızım, onun bağırmasıyla kendime gelmiştim ben de. "NE ANNELİĞİNDEN BAHSEDİYORSUN BANA?!"
Hızlı bir şekilde onların yanına gitmiş ve Yujin'in önüne geçmiştim. O ise derin bir şekilde nefes alıp vermeye başlarken ellerini saçlarından geçirmiş, sonra dolu olan gözlerini silmişti.
Ben de o sırada kısa süreliğine arkama dönmüş, mahçup bir şekilde bana bakan kadına bakmıştım kaşlarımı çatarak. Ardından önümdeki çocuklarıma dönmüş, özellikle oğluma bakmıştım.
Endişelendiği her halinden belli olurken ellerinin titrediğini fark etmiştim. Normalde konuşkan bir yapısı olmasına rağmen sessizleşmiş ve içine kapanmıştı. Vücudu ise hafiften titriyordu.
Kriz geçirmeye hazırdı, ne zaman kriz geçirecek olsa bu şekilde tepki veriyordu.
"Yujin, kardeşini al ve içeri geç." demiştim kızıma bakarak. O ise ilk bana, sonra kardeşine bakmıştı. "Onun sakinleşmesini sağla, sonra seninle konuşacağım."
"Sakinleştirdikten sonra geri gelsem?"
"Sadece içeri geç ve kapıyı kapa Yujin. Ben sana her şeyi açıklayacağım prensesim ama önceliğimiz kardeşin. Kriz geçirmek üzere, o yüzden onu sakinleştirmen gerek."
Dediklerim ile beraber bir süre durmuş, sonra da başını sallamıştı. Ardından kardeşini kucağına almış, içeriye geçerek evin kapısını kapatmıştı.
Onlar içeriye geçtikten sonra hala arkamda dikilen kadına dönmüştüm ben de. Duygu yüklü bir şekilde evin kapısına bakmış, ardından bakışları beni bulmuştu.
Ondan nefret ediyordum. Uzun yıllar karşıma çıkmamıştı. Şimdi ise en mutlu olduğum dönemde karşıma çıkarak ailemi mahvetmeye çalışıyordu.
"Uzun zaman oldu, Minho." demişti kısık bir sesle. Ardından boğazını temizlemiş, konuşmasına devam etmişti. "Hiç değişmemişsin-"
"Ne istiyorsun? Ne istediğini söyle ve git evimden Seojin."
Bir süre durmuş, ona karşı olan soğuk tavrıma şaşırmıştı. Ardından başını öne eğmiş, gözlerime bakmak yerine yere bakmaya başlamıştı.
"Sadece, onu görmek istedim. Sizi görmek istedim-"
"Eline ne geçti, ha?" demiştim sinirli bir şekilde. Kendimi kontrol etmeye çalışıyordum çünkü her ne olursa olsun karşımda bir kadın vardı. Sinirlenince kontrolden çıkabiliyordum, bu yüzden de kendimi kontrol etmek için çabalamaya başlamıştım. "Geldin ve gördün. Aynı zamanda da kızımın aklını bulandırdın. Amacın ne senin ya?"
"Minho-"
"Sen onu doğurduktan sonra gittin." demiştim sesimin titremesine engel olamayarak. O günler aklıma geldikçe ağlama isteğimi bastırmaya çalışmıştım. "Sen onu istemedin Seojin, beni de onu da istemedin. Def olup gittin hayatımdan, hiçbir şey de söylemedin. Altı yıl baktım ben ona, koskoca siktiğimin altı yılı ben ona hem baba hem anne oldum."
Gözlerimin dolduğunu hissettiğim zaman derin bir şekilde nefes alarak sakinleşmeye çalışmıştım. Titreyen ellerimle gözlerimi silmiş, karşımdaki kadına bakmıştım. Bir an olsun bana bakmamış, yere bakarak ağlamaya devam etmişti.
Aklıma gelen anılar ile beraber nefes alamadığımı hissetmiştim. Akciğerlerim göğüs kafesime baskı yapıyordu, her şey üzerime geliyor gibi hissetmiştim o an.
"Her gece kendimi suçladım ben Seojin. Her lanet gece kendimi suçlayarak ağladım ben. Neden beni terk ettiğini, neden kızımı daha o küçücükken bırakıp gittiğini sorguladım."
Ben konuşmaya devam ettikçe ağlamaya devam etmişti. Etrafa baktığım zaman eşimi görmüştüm. Bize fazla uzak değildi, büyük ihtimal konuştuklarımızı duymuştu çünkü gözlerinin kızardığını buradan fark etmiştim.
Onun ağladığını fark etmemle beraber, iyice nefes alamamaya başlamıştım.
"Sen, seninle beraber olduğum beş yılı kolayca çöpe atıp gidebildin ama ben senin kadar kolay bir şekilde bitiremedim." demiştim, dayanamamış ve gözyaşlarım akmaya başlamıştı. "Kızıma her baktıkça seni gördüm belli bir süre, daha çok ağladım. Her gece, her gün... Sensiz yapamayacağımı düşündüm ve her yerde seni aradım ben."
"Ama biliyor musun, iyi ki de hayatımızdan çıkmışsın Seojin."
Son dediğim cümle ile beraber başını kaldırıp bana bakmıştı ağlamaya devam ederken. Ben ise gözyaşlarımı silmiş ve biraz ilerimizde duran eşimi çağırmıştım yanıma.
O ise gözlerini silmiş ve hızlı bir şekilde yanıma gelmişti. Karşımızdaki kadın hem ona hem bana anlamamış bir şekilde bakmaya başlamıştı.
"Sen hayatımızdan defolup gittikten altı yıl sonra, bu adam hayatıma girdi." demiştim gülümseyerek eşime baktığımda. O da gülümsemiş, bir elimi tutarak bana destek olmuştu. Onun varlığıyla rahatlamaya başlamıştım. "İlk başta kızıma bakmak için gelmişti evime. Sonradan gelişti her şey, ona kapıldığımı fark etmemi sağlayan ise kızım olmuştu."
"Senin kalbimde açtığın o geçmeyecek olan yarayı sardı Jisung. O yarayı sardı ve iyileşmemde yardımcı oldu. Ben onun sayesinde atlattım seni, onun sayesinde bitirdim ilişkimizi."
"Minho, ben-"
"Üzgünüm Seojin, eğer bana geri dönmemi söyleyeceksen bunu yapmayacağım. Kendimden çok değer verip sevdiğim bir eşim ve ailem var. Ama Yujin ile görüşmek istersen, onunla konuştuktan sonra onun karar vermesini bekleyeceğim. Senden tek istediğim, eğer o seni istemezse yirmi yıl önce yaptığın gibi sessizce çık hayatımızdan."
![](https://img.wattpad.com/cover/243112412-288-k825501.jpg)