|Joonseo|
Odadaki koltukta otururken sevgilimden bir an olsun ayırmıyordum gözlerimi. O ise kaşlarını çatmış bir şekilde kardeşinin yanında oturuyor, bir elini de onun saçlarında gezdiriyordu. Gözlerindeki yaşlar tekrar akmaya başladığında kalbimin acıdığını hissetmiştim.
Onu bu şekilde görmek canımı yakıyordu.
Ayağa kalkmış, yatağa ilerleyerek bir elimi omzuna koymuştum. Dolu olan gözleri ile bana baktığında gözlerini silmiş, alnından öperek fısıldamaya başlamıştım.
"Gel kardeşin biraz dinlensin, biz içeri geçelim."
Başını sallamış, son bir kez kardeşinin saçlarını öptükten sonra benimle beraber odadan çıkmıştı. Kapıyı yarım açık bırakmış, elimi tutarak salona doğru ilerlemeye başlamıştı.
Onları getirdiğimde yalnız kalmalarını istememiş ve ben de onlarla beraber eve girmiştim. Babamlara haber vermiştim burada kalacağımı, onlar da kabul etmiş ve bir şey olduğunda aramamızı birçok kez tembihlemişti.
Yujin ailesi ile beraber konuşurken ben de erkek kardeşini yıkayıp giyindirmiştim. Sonra onu yatırmış, vücudunun belirli yerlerine ıslak bez yerleştirerek ateşinin düşmesi için çabalamıştık.
Ateşi düşse bile kalkacak hali yoktu. Ablasına neden kötü olduğunu anlattığında tekrar ağlamaya başlamış, ağlarken uyuya kalmıştı. O zamandan beri ablası da sinirinden ve endişesinden dolayı ağlıyor ve ailesine bir şey belli etmemeye çalışıyordu.
"O çocuğu geberteceğim."
Koltuğa oturduğumuzda mırıldanmam ile beraber bana bakmıştı. Ben de ona baktığımda başını iki yana sallamış, ardından bana doğru sokularak sarılmıştı. Bir kolumu vücuduna sarmış, saçlarından öptükten sonra başımı başına yaslamıştım.
Jinha, kimlere bulaştığını kesinlikle bilmiyorsun aslanım.
"Kardeşime umut verip ardından gözü önünde başkasını öpmüş." diye mırıldandı duyabileceğim şekilde. Ben ise kapalı olan televizyona bakarak onu dinliyordum. "Ondan sonra Yeonhwa ile alay etmişler resmen. Minik bebeğim zaten ona üzgünmüş, bir de spordan sonra yıkanmış ve kısa kollu giyince soğuk bir yerde kalmış."
"Bir de kardeşini sevdiğini söylemişti. Onu cidden geberteceğim Yujin."
Bir elimi tuttuktan sonra bakışları beni bulmuştu. Ben de ona bakmaya devam ederken parlamasını sevdiğim siyah gözleri artık parlamıyordu. Kardeşinin olayı ve hasta olması onu üzmüş ve endişelendirmişti. Bu yüzden gözlerindeki parlaklık sönmüştü.
"Kimlere bulaştığını bilmiyor o, Joonseo. Ama ona Lee olarak ailemizden birini üzmek neymiş göstereceğim. Sen karışma lütfen."
Tam itiraz edeceğim sırada telefon çalmıştı. İkimiz de arayan kişiye baktığımızda sinirlerimiz tavan yapmıştı resmen. Telefonu sevgilimin elinden almış, aramayı açarak sinirli ses tonu ile konuşmaya başlamıştım.
"Madem oyun oynayacaktın, neden minicik çocuğu üzüyorsun Jinha? Neden onun duyguları ile alay ediyorsun? Neden onun kişiliği ile alay ediyorsun?"
"Ben-"
Yujin'in telefonu elimden alması ile beraber şaşkın bir şekilde ona bakmıştım. O ise telefonu kulağına götürmüş, sinirli olduğu açıkça belli olacak şekilde konuştuktan sonra telefonu kapatmış ve tekrar bana sarılmıştı. Lee ailesi kesinlikle bulaşılmayacak bir aileydi, özellikle birini üzdüyseniz, kendinizi bitmiş olarak bilmeniz gerekirdi.
"Bana bak, kardeşimi üzmek neymiş sana göstereceğim. Babamların şu anlık haberi yok. Ama seni bundan sonra ne kardeşimin ne de bu evin etrafında göreceğim. Zorunlu olmadıkça karşımıza çıkmasan iyi edersin."
