| 8 | 16'lık

471 32 4
                                    

Ben doğum günlerimi severim. Jongin'in ne hediye aldığıyla ilgili bir hafta öncesinden kıvranmaya başladığım bir gün sonuçta. İçinde Jongin olan her şeyi sevmemden kaynaklı da olabilir bu sevgi, bu heyecan, bu- hadi lan pastayı getirin artık.

Jongin'le yaşlanmayı dileyip mumları üflemek için sabırsızlanıyordum. Bu yüzden pasta önemli etkendi. Zaten annemle ablam mutfağa sıvışmışlardı ve gelmesine bir iki dakika kaldığı belliydi. Yanımda abim ve Jongin vardı. Davetlimiz yoktu yani, davet etmek istediğim biri de yoktu. Babam işi yüzünden aramızda değildi. Bu etken beni hüzünlendiriyordu. İç çekmeme 1,111 saniye kalmıştı ki çıkış noktası ablamın ağzından olan doğum günü şarkısı eşliğinde pastam içeri girmeye başladı. Mutlulukla ayaklandım. Hep bir ağızdan iyi ki doğduğumu söylerlerken altında bulunan samimiyet içimi sıcacık ediyordu. İşte davetlim, iyi ki doğduğumu yalnızca formalite icabı söyleyen bireyler olmaması için yoktu. Pekâlâ, çok ince bir detay ama öyle.

Ellerimi çenemin altında birleştirirken gözlerim ışıl ışıldı. Pastanın üstündeki 16 sayısı en çok annem için bir anlam ifade ediyor olmalıydı. Her biri içten bulunan gülümsemelerin odak noktasıydım. Şarkıları dinmişti ve gözlerim eş zamanlı olarak kapanmıştı. Dileğimin baş rolü olan şahıs yanımdaydı. Her daim yanımda kalmasıyla ilgili olan dileğimi diledim ve mumları üfledim. Küçük bir alkış tutarlarken kıkırtıları doldu kulaklarıma. Gözlerimi açar açmaz Jongin'e bakıp kocaman gülümsedim ve annem başta olmak üzere herkesle teker teker sarıldım. Tekrar pastamın başına geçtiğimde bana hediye veren ilk kişi annem oldu.

"Bu aslında hepimizin hediyesi," dedi. "yani baban, ben, abin ve ablanın."

Tuhaf bir bakış attım. Bu işte bir terslik yok muydu? Hep birlikte alınan hediyenin genelde pahalı olunması gerekirdi ama önümdeki kutu küçücüktü. Pahalı olan şeyler benim algılarımda büyük şeyleri ifade ediyordu.

"Fikir babamdan çıktı." diye konuştu ablam. Hediye paketini alıp açmaya başladım. Babam ne kadar aramızda bulunmasa da varlığını en iyi şekilde belli ediyordu. Tahminlerim yoktu fakat beni mutlu edecek bir şey olduğuna emindim.

"Harçlıklarımı-"

Abimin cümlesi annemin göğsüne doğru dirsek atmasıyla yarım kaldı. Cümlenin "senin için harçlıklarımı biriktirdim" gibi bir şey olduğuna emindim. Abimin bu tür parasal muhabbetlerine alışıktım.

"Fikir babamdan çıktı ama annemin onay vermesi biraz zaman aldı Sehunnie. Biz,"

Ablamla kendisini gösterdi.

"ikna ettik, bize borçlusun."

Kutunun kapağını kaldırırken söylediği cümle üzerine ağzım açık kaldı. Ne demeye çalıştığını şimdi anlıyordum. Hadi ama! Cidden, yani cidden, BENİM DE ARTIK TELEFONUM MU OLACAK YANİ?

Yerimde zıplayıp sevinç çığlığı atarak abimin üstüne atıldım. Mutluluktan havaya uçmak deyimi bu olsa gerekti. Asla hediye olarak telefon alacaklarını düşünmüyordum, abime bile 16 yaşında alınmamıştı. Babamın ince düşünceli oluşunu, annemin bir yargısını kırışını, benim de artık telefonum oluşunu, Tanrı'm, artık Jongin'i aramak için kendi telefonumu kullanabilecek olmayı ve ayrı kaldığımız zamanlarda sürekli konuşabilecek olma lüksünü elde ettiğim için kanatlarım çıkmış olabilirdi! Ablama ve anneme tekrar sarılırken sürekli teşekkür edip duruyordum. Jongin'in önünde durduğumda beni yarım ay halini alan gözleriyle izlediğini gördüm. İçimde öyle bir mutluluk vardı ki, dışarıya onu öpüp durarak atmak istiyordum.

"Artık geceleri uyumamaya başlar bu çocuk. Acaba akşam 10'da telefonu elinden al-"

"Anne!"

Ablam ve abimin bir ağızdan yaptığı uyarıyla sustu kadın. Cidden ama, sussundu.

Arzuhâl |KaiHun| Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin