Of. Of. Offffff.
Lanet olasıca uyku neden bana uğramıyor, beynim neden gün boyu düşündüğüm yetmiyormuş gibi Jongin'i düşünmeye devam ediyor. Bir de yatakta tepinip durmam var tabii, çünkü şeyime dokundu!
Tanrı beni kahretmesin ya nasıl izin verdim ya nasıl açtırdım şeyimi kabak gibi. Of ya.
Sessizce çığlık atarken yastığı yumrukladım.
Söylediği cümleler var bir de, hakkında seksi diye düşünmek bile utandırıyorken yanında olduğumda kendimi nasıl teslim ediyorum ama. Çıldıracağım ya şeyimden akan şeylerin eline bulaşmasına kadar hatırlıyorum ve biraz daha uykumu kaçırıyorum.
"Offf."
Yatağa gireli bir saat oluyordu ve o tarafa dön bu tarafa dön bilincim hâlâ açıktı. Gözlerimi birkaç saniyeliğine kapalı bile tutamıyordum. Bir şeyler içimde kıpır kıpırdı. Jongin beni kendi elleriyle 'rahatlattıktan' sonraki gün, yani bugün, onu görmeyerek gece etmiştim. Görmeme sebebim kaçıp durmamdı, kendi çıplaklığıma alışık değilken onun kucağında mahrem bölgemi açmak, dokundurmak, hatta çekmesi, ULAN BOŞALTMASI!
Hiddetle üstümdeki yorganı tepikledim.
İmdat yani, imdaaatttt.
Sırf bu yüzden doğru düzgün bir şey de yiyememiştim. Abim "aşık mı oldun lan ergen" diye dalga geçmişti. Sonra annemin şüpheyle süzen bakışlarına maruz kalmıştım ve ne aşkı diye cırlarken neredeyse ağlayacaktım. Ama cidden, ne aşkı? Jongin'i düşünmeden saniye geçiremezken, yaptıklarımızı düşünürken, yapacağımız yeni şeylerin hayalini kurarken ve aynı vakit yüz yüze gelmemek için kendimi eve kapatmışken, yaklaşmakta olan doğum günümde ne alacağını merak ederken ve onu çoktan özlemişken, öpücüklerinin ıslaklıklarını yüzümde hissetmeyi yeğlerken ne aşkı? Aşk ne?
Of sıcaklık bastı ya.
Artık bir şeyi yapmadan önce iki kere düşünmem gerekiyordu. Bunu geceleri rahatça uyuyabilmek için yapmalıydım, aksi halde tam uykuya dalacakken beynim oyununu oynayıp en utandığım, en saçmaladığım, en "of ne malmışım" dediğim anların kolajını önüme seriyor ve böyle uykum kaçıyordu.
Ne malım.
İç geçirerek hareketsiz durdum dakikalarca. Gözümde gram uyku yoktu, gram. Görüş açımdaki tavanda bile uykumu kaçıran baş kişinin silüeti vardı. Acaba onu gün boyu görmediğim için mi uyuyamıyordum? Sesini de duymamıştım. Öpücük almamıştım. Kokusunu çaktırmadan içime çektiğim herhangi bir an da yoktu. Dokunamamıştım! Jongin bana bir şeyler yapıyordu ve yeterince uykusuzdum. Ama uykumu biraz daha kaçıracak bir ses duydum.
Yüzümü sesin geldiği yöne çevirdim direkt. Kapalı tül ve camın oradan geliyordu. Bir hırsızımız eksik diyecektim ama birkaç saniye almadı cama tıklatılması. Lan dedim içimden. N'oluyor? Ayaklanıp temkinli adımlarla o tarafa yürüdüm. Parkenin hafiften gıcırdaması sinirimi bozdu bi', başka bir sorun yoktu. Hayır bir dakika, asıl sorun Jongin'in camımın önünde olmasıydı!?
"Ne işin var senin burada?!"
Tülü ve camı şaşkınlık içinde nasıl açtım bilmiyorum. Bir an beynimin bir oyunu mu diye düşünmedim değil, kafayı yemiş bu çocuk. Kanlı canlı çizgili pijamalarıyla karşımdaydı. Kafamı pencereden uzatıp aşağı baktığımda duvara merdiven dayadığını görmüştüm. Hiç mi korkusu yok?!
"Civcivin teki gün boyu beni ne aradı ne sordu, ne de yanıma geldi."
Alıngan bir ses tonuyla konuştu. Tanrı'm!