Geç geldiği için söverek, sonunda geldiği için överek okunacak bir bölüm bırakıyorum huzurlarınıza... İyi okumalar! 💃
---Jongin'in iç sesime karşılık verişi ve benim ona küçük bir buseyle karşılık verişimin ertesi günü, ondan sonraki günü ve ondan sonraki günü bana dil darbeleri olarak geri döndü. Artık bir yerde baş başa kaldığımız an dudaklarımıza yapışıyorduk. Yetmediğinde ise baş başa kalacağımız alanlar yaratıyorduk. Tıpkı şu an olduğu gibi.
"Ihmm! Acıdı..."
Alt dudağımı ısırarak sıyırdığında verdiğim küçük bir tepkiydi bu. Dudaklarımızın arasındaki rekabet bazen öpüşmek eylemini geçip ısırmaya dönebiliyordu. Gerçi anneme onlarda kalacağımı söyleyip esmerin odasına damladığım andan beri başıma gelecekleri biliyordum.
"Yemek istiyorum dudaklarını Sehun."
Yiyorsun zaten şapşal cümlesi aklımdan geçti, ancak dudaklarıma ulaşmak için esmer bedenden önce davranamadı. Öyle ki düşmana saldırır gibi saldırıyordu dudaklarıma, şerefsiz. Bende aşağı kalmıyordum tabii. Daha doğrusu aşağı kalmamak için çaba gösteriyor, çaba gösterirken alevler tarafından sarılıyor ve sonra kendimi delice şeyler isterken buluyordum.
Yine de Jongin'in hızına yetişemiyordum. O günden beri bana, adını koyamadığım bir tutkuyla bakıyordu. Onu durduramayacağımı bildiği için aynı tutkulu bakışlarla yüzüme yaklaşıyor, dudaklarımı minik minik öpüyor, yavaşça kendisine karşılık vermemi sağlıyor ve sonra dilini ortak ediyordu. Dilini ortak ettiği her an kandırılıyormuş gibi hissediyordum ama doğrusu, kanmaya açıktım. Çünkü dilinin ağzıma bıraktığı tat bambaşkaydı.
Yine aynı senaryo tekrarlanmıştı ve ben, çok fena bir durumdaydım. Yanıyordum, ki ince bir pikeye sahiptik üzerimizde, onu da iki saniye önce üzerimizden atmıştık. Konunun pikeyle mikeyle alakasının olmayışı ise dank edecek bir konuydu, ayrı mesele. Jongin bacaklarım arasında yer edinip üzerime uzanmışken ve beni öperken anlayışınıza sığınırım ki düşünemiyorum. Yaptığım hareketler ve yaptığı hareketler ne acemice ne de profesyonelce hissettiriyor ama olan her şey olağan akışında, ve akışında güzel.
Dilimi emerken özellikle güzel.
Kısık bir inlemeyle dilimi geri çekip dudaklarına ıslak bir buse kondurdum. Kulaklarının dibindeki saçları severek parmaklarımı boynundan ensesine doğru gezdirdim. Gözlerimi aralayıp sarhoşumsu çehresiyle içimi titrettim ve gözlerim kapanırken tekrar dudaklarımızı birleştirdim. Onu dudaklarından bir kez öpmek, bin yıl yaşamayla eş değerdi. Onun dudakları yaşam gibiydi. Yaşıyordum. Öpüştüğümüz tüm süreç boyunca yaşarken hissettiğim tüm duyguları azar azar hissediyordum. Dudaklarımız ilk an birbirine değdiğinde korku, ilerisinde utanç, ilerisinde şaşkınlık, ilerisinde güven, ilerisinde şehvet; dudaklarımızın nefes almamıza müsaade etmediği anlarda ölüm.
Dudaklarına biçilmiş bir yaşamım vardı ve yeni tadıyordum.
Dilimi dili üzerinden kaydırarak bana uyguladığı hamleleri ona tekrarladım. Dilini içime çekercesine emdim. Bacaklarım belinin iki yanında durmaksızın kıvranırken dilinin altına dilimi sürte sürte emdim. İstekten kıvranıyordum. Ne istediğimin adını tam olarak koyamıyordum ama bazı anlarda dudaklarını hoyratça emdikçe istediğime ulaşacağım gibi hissediyordum ve böyle anlarda ensesini severek kendime bastırıyor, çene kaslarının öpüşürken hareket edişini hissetmeyi dahi seviyordum.
Özellikle de dilinden aldığım naneli tat belamı veriyordu. Zaten temizliğine dikkat eden biriydi ama şu sıralar buluşacağımız her vakit ne diş fırçalamasını ne gargarasını ne de yanından naneli şekerini eksik etmezdi. Çocuk diş ipine bile başlamıştı. Bir anda kendine bakmaya absürt derecede ilgi gösteriyordu. Nemlendiriciler, yüz maskeleri, saçlarını her gün tarayıp çıkmak yerine farklı model yapmaya başlamalar, giyiniş tarzında belirli değişiklikler... Dolayısıyla bunun sadece ben değil, annesi de farkındaydı. Yanıma geldiği her an müthiş erkeksi kokular sürünmüş oluyordu. Annesi bunun nedenini yavaş yavaş büyüyor oluşuna verirken ben sadece biraz daha hayran kalıyor ve kendimi pasaklı hissetmekten alıkoyamıyordum. Daha doğrusu esmerin bana dünya güzeliymişim gibi bakıp dudaklarımı öptüğü anlar ve o anların etkisinden çıktığım kısacık anlarda bunları düşünüyordum. Şu an ise bunları düşünmenin ne yeri ne zamanıydı çünkü ahh... Esmer için deliriyordum.