Uykulu geçen bir okul günüydü, Jongin Bey eksik olmasın. Sayesinde okula giden yolu esneye esneye tamamlamıştık. Kendisi biraz gitmeyelim diye kıvranmıştı ama gitmezsem ne olacağını da biliyordu. Beni orama burama dokunarak kandırmaya çalışsa da annem tarafından bana zarar gelecek bir şey olduğundan pek sürüklememe gerek kalmıyordu. Manyak çocuk ben olmasam o yataktan asla kalkmazdı. Ve bu durumu uykuya karşılıksız bir sevgi besleyen esmer üzerinden düşününce yerimde debelenerek mutluluğumu paylaşmak istiyordum. Bir yerden çıksa boynuna atlayarak paylaşacaktım. Ahmak oğlan yirmi dakikadır görüş açımda değildi. Özlemiştim.
Beden eğitimi dersindeydik ve öğretmen serbest bırakmıştı. Esmerim de dahil olmak üzere birkaç arkadaş voleybol oynarken, esmer lavaboya gideceğini söyleyerek gitmiş bir daha da dönmemişti. Yani düşününce, esmerimi tuvalet canavarı esir almış olabilirdi, lavabodaki tüm cansız varlıkları canlandıran bir ruh oluşmuş ve esmerimin yüreğine inmiş de olabilirdi. Daha kötüsü... Daha kötüsü ise! Esmerim kabız olmuş olabilirdi. Ühü.
"Jongin?"
Tuvaletteki tüm kabin kapılarını tıklattıktan sonra, ses de gelmeyince, burada olmadığını anlayarak koridora çıktım. Bomboş koridorda sınıfa doğru yürürken ciddi manada meraklanmaya başlamıştım. Esmeri sınıfta sırasına yatmış, karnını tutar halde görmek istemiyordum. Belki problemi uykusuz kalmasıyla ilgiliydi, bilmiyorum. Bir an için zihnimde öyle canlanınca içim sızlamıştı. Benim yüzümden uykusuz kalmıştı bir de... Ama çok güzeldi. Açık olmak gerekirse böyle bir hilekârlık, düzenbazlık ve fesatlık yaptığım için pişman olasım gelmiyordu. Tüylerim şu an bile diken dikendi yahu. Yüzüne baktığımda içim titriyordu, bunu da yeni huy edinmeye başlamıştım. Gözlerine bakınca pırıl pırıl hissediyordum. Saçları uzamıştı bir de, kahküllerinin ucu gözlerine batışıyordu. Bu çocuk gözlerime ayrı bir güzel gelmeye başlamıştı şu sıralar. Minik burnunu tutup sallasam keşke. Elimi tutup indirse sonra öpse o. Belime sımsıkı sarılsa.
Hugh.
Esnemek için açılan ağzımı sınıfa girmek üzereyken elimle kapattım. Tam kendimin ayı gibi göründüğünü düşünüyordum ki adımı duyunca ani bir frenle durdum.
"Olum sen neden böyle Sehun'u öpüp duruyorsun lan?"
Bir adım geriye çıkıp kulak kabarttım hemen. Sınıfın aralık kapısından sesin sahibini seçmeye çalıştım.
"Bilmem, hoşuma gidiyor."
Canımın içinin sesini duyunca gülümsedim bir an. Sesi düşündüğüm kadar kötü gelmiyordu. Ve görünüşe göre beni fark etmemişlerdi.
"Yahu sevgili falan yap onun yerine, onu öp. Sehun'un nesi hoşuna gidiyor?"
Piç kurusu.
"Harbi ama Jongin."
Delirtmek istiyorlardı sanırım beni.
"Biraz tuhaf görünüyorsunuz."
Tuhaf... Duymaktan nefret ettiğim bir kelime haline gelmişti.
"Bence biraz dışardan nasıl göründüğünüzü önemsemelisin."
Kaşlarım çatık, gözlerimle yeri delmeye başladım. Beynime bir sinir pıhtısı sıçramıştı ve yumruk haline getirdiğim elimin boğumları beyazlamıştı.
"Biraz iğrenç duruyor."
"Bir de yanlış anlaşılmaya çok meyilli."
"Yani biz seni biliyoruz Jongin, homo olmadığına eminiz ama arada bi durup düşünmüyor değiliz."
"Aynen kanka, Sehun için aynı şeyi söyleyemeyeceğiz ama. Biraz kızsal hareketleri var onun. Çok hassas bir de."
Susmak bilmiyorlardı.