Hiç alışmadığım yerlerde uyuyamıyordum. Gece geç yatmış sabah da güneş doğmadan uyanmıştım. Biraz korku birazda heyecan vardı üzerimde. Kimin olmazdı ki.
Acaba yapacağımız işten sonra beni bırakacaklarmıydı? Belkide yakalanırdım. Peki bundan sonra daha fazla belaya girersem ne olacaktı? Kafamda deli sorular.
Kapının öküz gibi açılmasıyla kafamı o tarafa çevirdim. Hiç tanımadığım bir çocuk elinde boya kutularıyla dikiliyordu. Boya kutularını bıraktıktan sonra yanıma geldi. "Devrim getirmemi söyledi" Kıvırcık saçları ve renkli gözleri vardı. Tatlı duruyordu. Ona bakmaya devam ettiğimi anlamış olacak ki elini uzatıp "Ben gökdeniz" dedi. Gök? Deniz? ne tuhaf. ama hoş bir isim.
Elini tutup "Bende didar" dedim. Elimi bırakmayıp beni ayağa kaldırdı. "Diğerleriyle tanışacaksın" dedikten sonra beni çekelemeye başladı. Beyaz boyanmış bir odanın içine gelmiştik. Beyaz koltuk ve kanepelerin üstünde duran kırmızı yastıklar çok tatlı duruyordu. Birkaç aksesuar siyah ve gri ydi. Tanrım Beşiktaşlı birisinin sahip olmak istediği tarzda biryerdi.Yani benim isteyeceğim.
İçeriye girer girmez herkes bize bakmaya başladı. Gökdeniz beni oturtuktan sonra yanıma oturdu. Devrim birbimize kenetlenmiş ellerimize çatık kaşlarla bakıyordu.
"Ben Cenk Kara" cenke baktığımda bana gülümsediğini gördüm.
"Ben Cem Urgancı"
"Ben Yiğit Badem"
"Ben Huri Köse"
"Ben Gökdeniz Baro" Dedikten sonra kolunu omzuma atıp bana sarılan gökdenize gülümsedim. Devrim'in çatık kaşları daha da çatılmış. Gözleri hemen şuanda birisinin kafasını koparabilirmiş gibi bakıyordu.
" Bende Devrim Cihan" keskin sesi ne kadar sinirli olduğunu belli ediyordu. Cenk, Gökdeniz ve huri sırıtırken. Cem, Yiğit ve aiden ne yapacağına karar verememiş gibiydi.
Devrim ayağa kalktıktan sonra beni kaldırdı ve "Biz didarın odasını boyuyoruz kimse gelmesin. Özellikle sen!" Gökdenize karşı söylediği sözden sonra beni çekmeye başladı. İçeriden kıkırtılar geliyordu. Hiçbir şey anlamamıştım.
İçeri girdikten sonra "Üstüne eski bir üst giyin. Dolapta vardı" Dolabın yanına gidip kapağını açmıştım. İçinde bir sürü kıyafet vardı. bir tişört seçip dolabın yanındaki boy aynasına koydum. Üstümü çıkarıp tişörtü giydim. Devrimin yanına gittiğimde bana koyulaşmış gözleriyle bakıyordu. Bir sorun mu vardı ki acaba?
Kızım salak mısın, yoksa salak numarasımı yapıyorsun. Demin önce bir erkeğin yanında üstünü çıkardın.
Hayır alakası yok diyerek iç sesimi susturdum. "Eee ne yapıyoruz?" diyerek devrime döndüm. Gözlerini kırpmadan bana bakıyordu. Bu ne ya! bu çocuk wattpad erkekleriyle kendini bir tutuyor heralde. "Wattpad erkekleri kim lan!" şaşkınlıktan açılan ağzımı kapadıktan sonra "Wattpad diye bir site var. Amatör insanlar kitap yazıyor. Ve sen erkek karakterler gibi davranıyorsun" ve ben neden dışımdan düşünmüştüm bunu?!.
"Ben onlara benzemem güzelim. Anladınmı?" Dedikten sonra. Boya kutularını açtı ve elime tutuşturdu. Hadi bakalım sana kolay gelsin didar.
Fırçayı boyaya batırdıktan sonra boyamaya başladım. "Hangi takımlısın?" kendi kendime sırıttıktan sonra "Beşiktaş" dedim. O da hafifçe kıkırdadı ve işine devam etti.
Selam arkadaşlar votelerinizi ve yorumlarınızı bekliyorum :D
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Soygun Sonrası
Teen FictionHiç çaresiz kaldığınız zamanlar oldumu? Yada olsa ne olacak ki? Didarın çaresiz kalmadığı bir zaman yok. Fakat çaresine çözüm de bulamıyor. Belki hayatı birisi ile değişir.