BÖLÜM 1

732 26 11
                                    


İnsan hiç uyumaktan korkar mı? Kafamda bu soruyla uykumun gelmesine rağmen uyumamak için bir o tarafa bir bu tarafa dönüp duruyordum. Uyumam gerektiğini biliyor ama uyumamak için adeta direniyordum. En son otuz iki saat önce uyumuştum. Belki de bu yeni rekorumdu tam emin olamıyordum ama göz kapaklarım giderek ağırlaşıyordu. Hayır, uyumamalıydım. Kabus görmek istemiyordum.

"Lütfen, lütfen, lütfen.."

Bu kadar acizleşmiş miydim? Resmen kendi kendime yalvarıyordum.

"Korkma." Diye fısıldadım kendime. Korkacak ne vardı ki? Korkmamalıydım. Sonuçta her kabusun bir sonu vardı. Ayrıca arada güzel rüyalarda gördüğüm oluyordu.

Göz kapaklarım yavaş yavaş kapandığında yorganıma iyice sarıldım ve kendimi uykunun kollarına bıraktım. Bu sefer bu kolların güvenli bir liman olmasını diliyordum.

Yem yeşil bir orman...
Muhteşem görünüyordu. Çimlerin kokusu burnumu dolduruyor ve beni rahatlatıyordu. Bu muhteşem hissi tüm hücrelerimde hissedebiliyordum.

Ormanın içine doğru ilerlerken bir gölge gördüm. Ona doğru ilerledikçe gölgenin bir insan vücuduna dönüştüğünü fark ettim. Uzun boylu yüzü belli olmayan ama erkek vücudu olduğu açıkça ortada olan biriydi. Önceden de gördüğüm bir görüntüydü. Aslında çoğu rüyamda gördüğüm bir görüntüydü. Ne zaman ona yaklaşmaya çalışsam sürekli bir şey beni engelliyordu. Kabuslarımın sebebi de engellenmemdi.

Kafatasıma bir hançer yemek, silahla tam kalbimden vurulmak ya da boğuluyormuş gibi hissetmek pek tercihim değildi ama ona yaklaşmadan bu rüyadan kurtulamıyordum.

İlk kez hiç yapmadığım bir şey yaptım. Arkama doğru bakıp gördüğüm gölgeden uzaklaşmaya başladım. Ona yaklaşmak rüyamı kabusa çeviriyorsa bekli de uzaklaşmak en iyi çözümdü.

Yürüdüm, yürüdüm ve yürüdüm... Kendimi ormanın güzelliğine bıraktım.

Uzun bir ağaç bulup tırmandım. Etrafa yukardan bakmak istiyordum.

En tepeye geldiğimde durdum ve kelimelerle tarif edemeyeceğim manzarayı izledim. Muhteşem kelimesi buraya göre oldukça soluk kalıyordu.

Ne çok uzak ne de çok yakın diyebileceğim bir mesafede büyük bir göl vardı. O kadar büyüktü ki sonunu göremiyordum.

Baktığım yerin tam tersi yöne kafamı çevirdiğimde dağlar gördüm. Sıra sıra dizilmiş olan dağların eteklerindeki karlar harika duruyordu. Bulutların üstünde kalan zirveleri dağların ne kadar yüksek olduğunun göstergesiydi.

Bu harikalığı izlemenin rüyamı güzelleştirdiğini düşünürken birden hava kararmaya başladı. Kara bulutlar tüm gökyüzünü yavaş yavaş kaplıyordu. Rüyamın kabusa dönüşeceğini anladığım anda gözlerimi kapayıp "Uyanmak istiyorum, uyanmak istiyorum, uyanmak istiyorum..." Diye mırıldanmaya başladım.

Bam. Şiddetli bir gök gürüldemesi kulaklarımı doldurdu. Ardından da üzerimde hissettiğim su damlacıkları vücudumu gıdıkladı.

Cesaret edip gözlerimi açtım ve etrafıma bakındım. Her an üzerime bir şimşek düşebilir diye ağaçtan inmeye çalışırken tam yanımda onu gördüm.

Yüzünü hiçbir zaman göremediğim o gölgeyi şimdi tam yanımda görüyordum ve artık bir gölge olmaktan çıkmıştı.

Kumral teni, açık kahverengi saçları, yeşil gözleri ve uzun yüzüyle beni izliyordu. Tam ona kim olduğunu soracakken ellerini omuzlarıma yerleştirip beni aşağıya itti.
Yere çakıldığım sırada gözlerimi açtım.

Ter içinde kalmış saçlarım yüzüme yapışmıştı. Soluklarım o kadar hızlıydı ki bir an kalbimin duracağını düşünmüştüm.

Yataktan kalkıp odamdaki tuvalete doğru yürüdüm. Odaya giren güneş ışığı sayesinde gecenin bittiğini ve yeni bir güne başladığımızı fark ettim.

Aynada kendimi görmemle kısa süreli bir şok yaşadım. Kızarmış yüzüme yapışmış olan saçlarımın pek hoş göründüğünü söyleyemezdim.

Soğuk suyla yüzümü yıkayıp odama geri gittim.

Rüyamı düşünmeye başladığımda ilk kez onun yüzünü gördüğümü hatırladım. İlk kez belirgin bir şekilde onu görmüştüm ve ondan uzaklaşmama rağmen benim peşimden gelip yine rüyamı kabusa çevirmişti. Neredeyse her gece onu görüyordum. Peki ama neden? Psikolojimin bir etkisi miydi bu? Rüyalarım yüzünden zaten psikolojik destek alıyordum. Doktorumun verdiği uyku hapları bile beni bu rüyalarımdan uzaklaştıramıyordu. Nadiren gördüğüm güzel rüyalarım bile beni yeterince yorarken kabuslarım sayesinde kendimi bir boks maçında dayak yiyen taraf olarak hissediyordum.

Derin bir iç çektim ve düşüncelerimden uzaklaşıp üzerimi değiştirdim. Odamdan çıkıp annemin yanına gittiğimde kahvaltıyı hazırladığını gördüm.

"İyi uyuyabildin mi?" Diye sordu ben tezgaha otururken.

"Bu sefer yüzünü gördüm anne." Diye mırıldandım. Gözlerini doğradığı domatesten alıp bana çevirdi. "Peki bu iyi bir şey mi?" Merakla sorduğu soru karşısında gülümsedim. Bu konu hakkında bana destek çıkmasını hoşuma gidiyordu. İnsanın destekçisi olduğunu bilmesi güzel bir şeydi.

"Emin değilim." Derken suratımı astım. Gülümsedi ve "İyi olacağına eminim tatlım." Diye beni teselli etti. Bu sözünün üzerine tekrar gülümsedim ve kahvaltı için ona yardım ettim.

Babamın da uyanmasıyla ailecek kahvaltımızı yaptık ve herkes gitmesi gerektiği yere dağıldı.

Üniversitede ilk yılımdı. İstediğim bölümü seçmiştim ve bu seçimimden dolayı çok mutluydum. İnsanın istediğini yapabilmesi kadar güzel bir şey yoktu. Edebiyat fakültesi benim hayalimdi ve onca hayalimden birini gerçekleştirmek muhteşemdi.

Kampüste ilerledim ve ilk dersim için gitmem gereken sınıfa girdim. En yakın arkadaşlarım olan Derin ve Uras'ın yanlarına oturduğumda sıradan konulardan konuştuklarını fark ettim. En yakınlarım olmalarına rağmen rüyalarımdan onlara bahsetmemiştim ve bahsetmeyi de düşünmüyordum. Anlatırsam bana farklı tavsiyeler verebilirlerdi belki ama yinede buna pek niyetim yoktu.

"Okumazsan okuma. Sen okur musun Asel?" Uras'ın yönelttiği soru karşısında dikkatimi onlara verdim. "Neyi?" Diye sorduğumda Uras gözlerini devirdi, Derin ise gülmeye başladı. Kaşlarımı kaldırıp ikisine de sorarcasına baktım. "Denememi." Diye söylendi Uras, sonra da "Derin okumuyor, sen okur musun? Yorumlara ihtiyacım var." Diye ekledi. Kaşlarımı normal haline getirdim ve "Tabi. Bana mail at." Dedim. Kafamı dağıtacak her türlü şeye ihtiyacım vardı.

"İşte gerçek arkadaş. Aselden bir şeyler öğrenmelisin Derin." Uras'ın bu sözleri karşısında gülerken Derin yüzünü buruşturmakla yetindi.

Dersler çok çabuk geçmişti. Eve gelmiş, yemeğimi yemiş, televizyonumu seyretmiş ve günümü bitirmiştim. Normal insanlar çoktan uyumuşlardı ama ben uyumamak için direniyor, müzik dinliyor, kitap okuyor, yazı yazıyor ve her hangi başka bir şey yapıyordum ama nedensiz bir şekilde şuan uyku o kadar ağır basıyordu ki dayanamayacağım bir evreye gelmişti. Yatağa girdim ve kapanmak için çırpınan göz kapaklarımı kapadım.

En son hatırladığım şey, rüya görmemek için dua mırıldandığım sesimin tınısıydı.

RÜYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin