BÖLÜM 12

99 8 2
                                    

Asel'in Ağzından...

Sessizlik. Bir gelinin, gelinliği kadar beyaz olan hastane odamda kendini bangır bangır belli ediyordu. Pencereden vuran güneş ışığı sessizliğe elini uzatmış, kendine bile parlak gelen ışığı yüzünden, gözlerini kısarak bakarken gelecek olan tepkiyi bekliyordu. En ufak bir ses duysa, sessizliği de yanında sürükleyecekti. Ama küçük bir rüzgarın bile sesi yoktu...

Ta ki gelen boğuk öksürük sesine kadar.

Kafamı kaldırıp bakmam gerekirdi belki de ama yapmadım. Kimin olduğu umurumda değildi. Ağlamaktan acıyan gözlerim dünden kalan bir insan görmek istemiyordu. Yara dolu bir yüzü daha kaldıramazdı bu sızlayan gözler.

"Merhaba?"

Tanıdık gelmeyen bir kızın sesiyle kaşlarım çatıldı. Kimdi bu?

Başımın ağrısına dayanmaya çalışıp hafifçe kafamı kaldırdım. Çatık kaşlarım, üçlü koltukta oturan esmer kızı görünce eski hallerine döndü. Kızın adını bilmiyordum ama kaza yerinde bana yardım eden kız olduğunu hatırlamıştım.

"Merhaba?" Diyerek onun gibi sorarak konuştuğumda ayağa kalkıp yanıma geldi. Çekinerek kısa bir süreliğine gülümsedikten sonra "İyi misin?" Diye sordu. Sonra da cevap vermemi beklemeden edişeyle "Beni hatırladın değil mi?" Diye devam etti.

Dudaklarımı zorla da olsa hafifçe yukarı yönlendirip gülümsedim ve "Hatırladım." Dedim. Sonra da ayıp olmasın diye yatağı dikleştirip, oturur pozisyona geçtim.

"Aslında ilk gün hastaneye geldiğimizde seninle kalmaya devam edecektim ama yanına gelen arkadaşın gerek olmadığını söyledi. Bende, bugün hastanenin önünden geçerken uğramak istedim." Yeniden çekinerek konuştuğunda, gülümsemem bu sefer gözlerime kadar ulaştı. Çok tatlı bir kızdı.

"Geldiğin için teşekkür ederim." Dedim içtenlikle. Çekinmesi bir an kayboldu, sonra da yeniden ifadesine yerleştiğinde "Rica ederim. Ee, şey... Ben Aslı." Diye mırıldandı.

"Asel," Deyip elimi uzattığımda, çekingenliğinden tamamen kurtulup elimi sıktı. Uzun, kıvırcık saçları yanaklarına dökülüyor, kahverengi gözleri soluk bir şekilde parlıyordu.

Bir kaç saniye öyle durduğumuz da yavaşça elimi çektim. Ayakta kalmaması için koltuğu gösterirken "Otursana?" Dediğimde kapı yavaşça iki kere çalındı, sonra da içeri yaralı yüzüyle Uras girdi.

Onu umursamadan Aslı'ya dönüp gülümsemeye çalıştım. Oturmak yerine hala ayakta dikiliyordu, muhtemelen Uras geldiği için oturacağı varsa da artık oturmayacaktı.

Uras kısık bir sesle "Asel?" Dedi ama onu takmadım. Aslı'ya yöneldim ve "Okuyor musun?" Diye bir soru sordum. Kısaca "Evet," Dedikten sonra "İstersen ben sonra da gelebilirim," Diye bir öneride bulundu.

Ben "Hayır," Derken, Uras aynı anda "Evet," Dediğinde kaşlarım çatıldı.

Aslı vereceğim cevabı beklemeden, üçlü koltuğa yönelip çantasını aldığında "Zaten buralarda oturuyorum, akşam hala hastanede olursan yine uğrarım." Dedi ve utangaçca gülümsedi.

Kapıya yöneldiğinde, hızlıca "Hayır, gitmene gerek yok. Kal lütfen, isterse Uras gidebilir." Dedim ve umutlu bir şekilde ona baktım. Şuan ne Uras'la konuşmak istiyor, ne de onun yaralı yüzünü görmek istiyordum. Ayrıca akşama hastenede kalıp kalmayacağım da belirsizdi. Muhtemelen bu akşam çıkarılırdım.

"Asel yapma ama böyle, bir on dakika konuşsak yeter," Uras'a hala bakmıyordum ama yatağın sağ tarafına iyice yaklaştığını hissedebilmiştim.

RÜYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin