BÖLÜM 16

61 5 1
                                    

Atlas'ın Ağzından...

Çıkışı olmayan bir yerde kapana kısılsanız ne hissederdiniz? Korku? Endişe? Heyecan? Ya da başka bir şey? Hepsi olabilirdi. Sanırım karşımda duran Asel de bu duygulardan birini hissediyordu. Ağırlıklı olarak korku duygusunun üstün geldiğini düşündüğüm koyu kahverengi gözleriyle bana bakıyor, canını acıtıp acıtmayacağımı kendi kafasındaki terazide tartıyordu. Ama tuhaf bir şekilde diğer rüyalarına rağmen daha rahat görünüyordu. Yüzünde her zaman gördüğüm o endişe artık daha azdı. Hatta yok bile diyebilirdim.

Oluşturduğum, kapısı olmayan, içinde sadece kahverengi üçlü bir koltuğun olduğu ve pencereleri demir parmaklıklara kaplı olan bu odada benden en uzak köşede duruyordu. Yanıma geleceğini düşünmediğim için koltuğun sağ tarafından geçip ona doğru ilerledim. Ben ona yaklaşır yaklaşmaz, uzaklaşıp odanın başka bir köşesine geçti. Artık gözlerindeki korku daha da belli olur hale gelmişti. Yeniden eskisi gibi olmuş, ilk geldiği rahat halinden eser kalmamıştı. Bunu sadece ufak bir hareketimle yapmış olmak beni şaşırttı. Bu kızda o kadar büyük bir etkim mi vardı? Benden o kadar mı korkuyordu?

Onu korkutmak istemediğimi belli edercesine ağır adımlar attım. Tekrar benden uzaklaştı. Çabasının boşuna olduğunu kendisi de biliyordu ama denemektende geri kalmıyordu.

Gözlerimi kıstım ve yeniden ona doğru ilerledim. Hızla geri geri gidip duvara tosladığında suratını astı. Köşeye sıkışmak istemediği belli oluyordu.

Aramızdaki mesafeyi fırsat bilip sırtını duvardan ayıracağı sırada hızlanıp önüne geçtim. Kaçmasına izin vermeyecektim. Ki izin vermemiştim de.

Panikle ellerini öne uzatıp ona yaklaşmamı engellemeye çalıştı. Ellerini omuzlarımın üstüne koymuş, beni itmeye çabalarken aramızda kısa bir mesafe bıraktım. Üzerine gelmediğimi anladığında kollarını indirip iyice arkasında ki duvara sindi.

İfadesiz bir suratla "Neden sadece senin rüyalarına girebiliyorum?" Diye sordum. Karşımda duran bu kızdan başka kimsenin rüyasına giremiyordum. Bunu, şuan onun rüyasında olmamla test etmiştim. Ne Kuzey, ne annem, ne de bir başkası, korkudan duvara sinmiş olan şu kızdan başka kimsenin rüyasına giremiyordum.

"B-ben bilmiyorum." Dedi. İlk kelimesinde sesi çatladığı için boğazını temizlemek zorunda kalmıştı.

Kaşlarımı yavaşça çattım ve kızın tüm ayrıntılarını inceledim. Boyu ortalamadan daha uzundu ama yine de aramızda bir karış vardı. Alnı çeneme gelirken yüzüme bakmak için kafasını kaldırması gerekiyordu. Şuan da kafasını kaldırmış ne yapmaya çalıştığımı anlayamazken benden bir tepki bekliyordu. Bense onu izliyordum. Gözlerim küçük burnuna ve çok da ince olmayan dolgun dudaklarına kaydı. Odaklanmamam gereken noktalar olduğu için hızla bakışlarım koyu kahverengi, badem şeklindeki gözlerini buldu. Göz rengi saçlarının koyu tonuyla uyum içindeydi. Kaşları ince değildi ama kalın oldukları da söylenemezdi. Kilosu ise... Normaldi. Aşırı zayıf bir kız değildi, kilosu yerindeydi ve gerçekten iyi görünüyordu.

"Neden öyle bakıyorsun?" Kızdan gelen bu soruyla düşüncelerimin içinden çıktım. Sahiden, neden kızı inceliyordum ki?

"Buğra'nın ilk başta sana neden asıldığını anladım." Diye homurdandım. Bu söylememem gereken bir şeydi ama umursamadım.

Biçimli kaşlarını çatıp "Nedenmiş?" Dediğinde ifadesizliğimi koruyup "Güzel olduğun için." Dedim. Gözleri hiddetle parlayıp eli yeniden bana tokat atmak için havalandığında, onu bileğinden yakaladım. Bileğini sertçe duvara dayayıp "Eğer bana bir daha tokat atmaya kalkarsan gerçekten canını yakarım. Attığın ilk tokat için bir şey yapmadığıma şükretsen iyi edersin." Diye sessizce fısıldadığımda gözlerinde kendi öfkeli yansımamı gördüm. Ben kötü biri değildim ama Kuzey'in de dediği gibi bu kızda kendimi kaybediyordum. Yaptığım hareketin yanlışlığını kavradığımda sertçe tuttuğum bileğindeki elimi gevşettim.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 24, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

RÜYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin