Yılbaşı özel
*tamamendüzyazı*Hürkan, ellerini nereye koyacağını bilemiyor gibiydi. Hafiften titriyor ve sadece bir hafta içinde gerçekleşmiş olan bu "gönül işlerini" düşünüyordu. Birazdan bir sokak ileriye yürümek için arabasından inecek, cesaretini toplayamayıp geri binecekti. Ve belki birkaç kere tekrarlanacaktı bu hareket. Hürkan'ın işleri belli olmazdı. Aşk ve öfke dışındaki her duygusu anında değişkenlik gösterirdi Hürkan'ın. Örneğin; bir an aşırı mutlu iken ve karşısındaki kişiyi seviyor iken çok hızlı mod değiştirebilirdi. Tabii bu çoğu insan için böyleydi. Sadece belirli bir kısım öfkesini bu kadar sert ve inançlı yaşardı. Gerçi, bu duygular onun için birbirine "nötrdü". Kısaca, Hürkan aşık olduğunda içinde öfke falan kalmazdı; ki bundan oldu olası hiç hoşlanmazdı. Ve tam şu anda da birbirini nötrleyen bu duygular yüzünden şüphe duymaya başlamıştı.
Arabadan inmiş ve dişlerini sıkarak buz gibi havada ve gecenin bir saatinde üç gün önce görüldü atıp çıktığı çocuğun çalıştığı mahalledeydi. Her şeyi hızlı yaşardı, Hürkan. Hızlı sever, hızlı öfkelenir, hızlı bağlanırdı ve hızlı tutunurdu bazı kişilere. Şu anda da yarı mutlu olmasının sebebi buydu. Evet, belki çok büyük bir şey yapmayacaktı; ama güzel geçeceğini umduğu bu yıla en azından onu görmeden girmemeliydi.
Arabanın kapısına bir bakış daha attı ve titreyen elleri ile kararını verdi. Buradan basıp gitmeden önce hedefine ulaşacaktı. Dişlerini sıkarak hoş elleri ile sertçe bastı arabanın anahtarına. Kendi zihnine göre yerleri inlettiğini düşünen adımlar ile ilerledi.
Oldukça karizmatik görünüyordu dışarıdan. Attığı her adımda Emre'yi kendine aşık eden bir büyü yapıyor gibiydi çünkü son on beş dakikadır zaten Emre sadece onu izliyordu. Buraya geleceğini düşünmezdi. Geldiğini de şans eseri görmüştü tabii. Balkona biraz hava almak ve düşüncelerini sakinleştirmek için çıkmış, eli ayağı birbirine dolaşarak arabasına binip inen genci izlemeye başlamıştı. Yanaklarının soğuktan mı yoksa hızlı hızlı kan pompalayan kalbi yüzünden mi kızardığına emin olamıyordu.
Olduğu yere adımlayan Hürkan'ına bakarken içeriden seslenen Mert'i nam-ı diğer Muzo'yu duymuyordu bile. Üzerinde gri atleti ve kalın eşofmanı ile yarı kış yarı yaz modundaydı ve bu umarım onu hasta yapmazdı. Çünkü buz gibi soğukta içini ısıtan tek şey; Biricik'inin kapısını çalıyor ve olduğu yere geliyor oluşuydu.
İçeriden "Hişt, alooo?" diye bi bağırışın gelmesinin ardından; koşarak salonuna girdi ve Mert'e baktı. Mert çalan zile rağmen tek bir kılını kığırdatmadı ya da kıymetlisini kaldırıp açmaya tenezzül etmedi. Sarıdan zorla açık kahveye boyatılan saçlarını büyük bir zevkle savurdu ve PC4 üzerinden açtığı oyununu oynamaya devam etti.
"Baksana lan kapıya, vik vik vik vik!"
Emre, kalakaldığı birkaç saniye sinirle ve heyecanla Mert'e baktı ve koşarak gitmek üzere olan Hürkan'a kapıyı açtı.
Okuduğunuz için teşekkürler. Biraz geç bir bölüm oldu, farkındayım. En içten şekilde özür dilerim. ( ꈍᴗꈍ) Son zamanlar mental olarak çok düzensizim. Neyse, umarım beğenmişsinizdir, iyi yıllar. (≧▽≦)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Keko musun, ya? / mengola
FanficKlasik bir keko ve elit gülü hikayesi. Keko Emre ve elit gülü Hürkan. -hişt babbua -baksana hele ~Kimsiniz, pardon? ~Tanıdığım birine benzemiyorsunuz. -tanışırız cnm Eğlenceli olur mu, bakacağız.