•Bölüm Altı•

269 6 16
                                    




Fallacy, Berry ve Encre uzun ormanlık yolda yürüyorlardı. Yakında hava iyice kararacaktı ve koca ormanda karanlıkta olmak pekte iyi bir fikir sayılmazdı. Ama neyse ki bu iki kısa boylu iskelet tek başlarına değildi, çünkü yanlarında iki metreden bile uzun, iri kemik yapısı ve de kelimenin tam anlamıyla vampirler lordu: Fallacy vardı.

Fallacy Ormanda malikanesine giden yolu yavaş adımlar ile takip ederken bir yandan da arada sırada arkasına bakıyordu.

Encre ve Berry kol kola girmiş Fallacy'ı sorgusuz sualsiz takip ediyorlardı. Encre sadece yürüdüğü yolda ayaklarına baka kalmıştı. Surat ifadesinden gergin ve yorgun olduğu rahatlıkla okunabiliyordu. Fakat Encre'ın tam aksine Berry ise yürüdüğü ormana hayranlıkla göz gezdiriyordu. Daha önce Ormana girmeyi bırak kasabadan dışarı adımını atmıştı ve bu ormandaki saklı hayat cidden ilgisini çekmeyi başarmıştı.

Fallacy iskeletleri tekrar kontrol etmek için arkasına döndüğünde Berry'ın yıldıza dönüşmüş göz bebeklerini ve etrafa büyük bir ilgi ile bakdığını gördü ve kendini tutamayıp kıkırdamaya başladı. Bu kıkırdama ikisinin de dikkatini çekecek olmalı ki. Encre, Fallacy'ı baykuş gibi bakan gözleri ile süzdü. Berry ise Fallacy'ın ona güldüğünü anlamıştı ve hafifçe yanakları açık maviye döndü.

"Bakışlarından yola çıkarak daha önce hiç yasaklı ormana girmediğini var sayıyorum huh?"

Berry dilini alaycı bir şekilde dışarı çıkardı ve başını evet anlamında salladı. "Şey aslında bırak daha önce yasaklı ormana girmeyi, ormana bile adımımı atmadım! Bu yüzden biraz heyecanlıyım sanırım, Efendim!" Fallacy onaylarcasına başını salladı ve tekrar önüne döndü.

"Nası yani, sen oduncu değil miydin? Eğer ormana hiç ayak sokmadıysan nasıl odun alıp satabiliyordun ki?" Berry tekrar utandı ve bir kez daha yanakları mavileşti.

"Şey.. nasıl söylesem.. kardeşim genelde ormana gitme işini yapan olurdu. Ben ise daha çok oymacılık ve ahşap cilası yapardım.
Daha öncesinde onu beni de ormana götürmesini ona yardım edebileceğimi söyledim.. ancak o bana 'Sen sadece ayak bağı olursun, daha minicik boyunla balta bile kaldıramazken koca koca dalları nasıl taşıyacaksın!' demişti." diye mırıldandı Berry. Sanırım her ne kadar artık kardeşinden uzakta olsa bile kötü anılar hala onun peşini bırakmıyor gibiydi. Encre böylece arkadaşına kocaman sarıldı.

"Artık üzülmene gerek yok Blue! Artık onunla aynı kasabada bile yaşamıyorsun." Blue kafasını 'evet' anlamında salladı ve anlından akan terleri kolu ile sildi.
"Şimdi sen söyle bakalım Encre Sparks!"

"N-Neyi söyleyeyim?" Encre gerilmişti ve Berry'e baktığı zaman kaşkarının çatık olduğunu görünce bu gerginliği daha da arttı. Blue hızla arkadaşına yaklaştı ve normalde kulakının olması gereken kafatası kısımına fısıldadı. "Bana ne zaman Varpirlerin Kralı ile arkadaş olduğunu söylemeyi planlıyordun!" Encre bu söyler karşısında rengarenk kesildi, yanaklarını ovalayarak utançtan patlamamaya çalıştı.

"B-Biz onunla arkadaş değiliz! Sadece... bir şekilde bağlantımız var işte." Kısa boylu ressam 'puflamaya' başladı. Berry ise bunun karşısında sadece daha çok kaçını çattı. 

"Yani ne, karanlık bir gecede tanıştınız ve şimdi de aranızda geçen bir durumdan dolayı küstünüz mü? Kaç yaşındasınız siz, 6 mı???" 

"Hayır öyle tanışmadık.. Şey.. ben sizin oraya taşınmadan öncesinde Fall-- Yani Lord Fallacy'ın oğluna Fransızca derslerinde yardım ediyordum."

"..."

"SEN  VAMPİRLER  PRENSİ  İLE DE Mİ  TANIŞTIN?!?!" Encre hızla eliyle Berry'ın ağzını kapattı. "Şhhh sessiz ol!" Encre gergince kaşlarını çattı. Göz ucu ile öne baktığı zaman Fallacy'ın ona sorgulayan gözler ile baktığını oldukça rahat görebiliyordu. Encre tekrar arkadaşına baktığında nefesinin kesilmek üzere olduğunu gördü ve hemen elini ağzından çekti.

Dolunay Gökyüzüne Çıktığında...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin