•Bölüm On•

149 6 46
                                    

Encre tavşan kümesinde yeni açtığı bir torba arpayı ve buğdayı yemliklere döktü. Tüm gün Réver'a gündelik işlerde yardım ettikten sonra bitap düşmüştü. "Ah bu da sonuncuydu." Ressam iç çekerek çimene uzandı. Sonunda o günün işlerini bitirdiğini Réver 'a haber vermek için eve girmesi gerekiyordu ama çok yorgundu.

Encre bir süre nemli çimenin üzeninde yatıp kuş seslerini dinlendi. En son ne zaman böylesine huzurlu olduğunu hatırlayamıyordu bile. Hayatı sadece birkaç ay içerisinde çok fazla değişmişti. Vampirler, konsey... ve Fallacy. Bir ve de tek vampirlerin kralı.
Encre artık bu yüzlerce yıl yaşamış kral için olan duygularını sonunda Réver ile konuşurken kabul etmişti ama bu konuda ne yapacağını bilmiyordu. Yani onu suçlayabilir misiniz? Fallacy ile o kelimenin tam anlamıyla farklı dünyaların iskeletleriydiler. Biri fakir ama onurlu bir ressam diğeri ise korkutucu, acımasız (ve yakışıklı) vampirler kralı!!

Encre, Fallacy'ın yüz hatlarını hatırlarken yüzünün sıcaklamaya başladığını hissetti. İç çekti ve çimlerden homurdanarak kalktı. "Şu an bunu düşünmenin sırası değil. Réver'a işimin bittiğini haber vereyim de bir an önce odama dönebileyim! Çok uykum var hemen uyumak istiyorum."

Réver, Encre odasına doğru geldiği sırada o hafta evine gönderilen mektupları ve evrakları kontrol ediyordu. "Boş, boş, önemsiz, önemsiz, ve.. önemsiz!" Réver iç çekti. Son zamanlarda işinin gitgide daha da sıkılaştığını hissediyordu. Sonuçta o diğer vampirler gibi değildi. Diğerleri hep vampir avcıları ile savaşıyordu hatta kendi kardeşi bile kendine savaşçı bir çete kurmuştu. "Ah Mauvais çok havalı!" Réver dudak büktü. Diğer vampirlere kıyasla kendini çok güçsüz hissediyordu, minik köşkünde yalnız olması da cabasıydı. Ama en azından şimdi Encre yanındaydı.

"Bana kalsa sınavı geciktirebildiğim kadar geciktirirdim böylece Encre hemen malikaneye dönmek zorunda kalmazdı." Réver kendi kendine mırıldandığı sırada kapısının çalınma sesi ile irkildi. Başını kapının olduğu yere çevirdi, olabildiğince sesli bir şekilde "G-Girin!" dedi.

Kapıdan içeriye Encre topallaya topallaya girdi ve kendini Réver'ın odanın bir köşesine koyduğu minik koltuğa kendini bıraktı. "ENCRE SEN İYİ MİSİN?!" Réver arkadaşının yarı baygın ve terler içerisinde koltuğuna yığıldığını görünce yerinden  sıçrayarak kendini koltuğun önüne fırlattı. Elleri ile de bir yandan Encre'ın hayatta olup olmadığını kontrol etmeye çalışırmışçasına onu dürtüyordu. Réver, Kısa boylu ressamın ağzından onun anlayamadığı bir kaç cümle dökülünce dürtmeyi kesti.

"Quel que soit l'architecte qui a construit cette maison, je... Je ne peux pas respirer... Pourquoi ces putains d'escaliers sont-ils si longs ? ! Je nettoie déjà un poulailler de lapins à 40 degrés !" (Bu evi hangi mimar yaptıysa ben onun... nefes alamıyorum... lanet merdivenler neden bu kadar uzun?! Zaten 40 derece sıcakta tavşan kümesi temizliyorum!)

Réver, Encre'ın ne demeye çalıştığını anlayamadığından başını şirince yana eğdi. "N-Ne dedin?" sonra ayağa kalkıp masasından  sürahiyi ve yanındaki bardağı aldı, su doldurarak arkadaşına  verdi.

Encre kana kana suyu içtikten sonra başını iki yana salladı. "Ö.. Önemli değil Réver, sadece işimin bittiğini sana haber vermeye geldim." Encre nefeslendikten sonra bardağının dibinde kalan suyu da kafasına dikti. "Ah vampirlerin su içmediğini sanıyordum? Siz su yerine kana susamıyor musunuz?"

"Ah evet vampirler su içmez.. şey aslında içtiğin suyla odamdaki bitkileri sulayacaktım o yüzden masamın üzerindeydi. Deve tabanı bitkisi günlük iki bardak su ister! ve avokado fidanı da bir bardak!" Réver tatlı tatlı gülümsedi. Encre ise ona boş bir surat ifadesi ile baktı. 'Az önce bitki suyumu içtim ben--'

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 07, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Dolunay Gökyüzüne Çıktığında...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin