elli yedi

607 66 5
                                    

Taehyung, hyungunun eve vardığını bildiren mesajını görür görmez kendisini karşı dairenin kapısının önünde buldu. O kadar heyecanlı ve o kadar özlem dolu hissediyordu ki içindeki tüm hisler birbirine girmiş gibiydi. Hala o geceyi düşünüyor, gerçekliğini sorguluyordu. Ama gerçekti, Jungkook ile bir şansları vardı artık. Ona sarılmalı mıydı, yalnızca gülümsemeli miydi bilmiyordu ama bir an önce görmek istiyordu, hemen!

Çaldığı kapı nihayet açıldığında hafifçe zıpladığı yerde öylece kalakaldı. Jungkook'u ilk kez görmüştü sanki, ilk kez bakmıştı gözlerine. Karşısında ona gülümseyen hyungu, aklını yitirmesine neden olacaktı.

"Hyung..."

"Taehyung, gel içeri hadi." Heyecandan ayağına terlik bile giymemişti, şu kısacık mesafe için gerek duymadı. Girdi, Jungkook'u takip etti ve koltuğa oturdular. Jungkook'un söylediği gibi evde kimse yoktu. Ailesi sabahtan çıkmıştı. Aslında Jungkook daha da erken gelebilirdi fakat öğle saatlerine kalmıştı. Koltuğa yan oturup başını yatırdı, Taehyung ise ona dönüp bağdaş kurmuştu. Ne diyeceğini hiç bilmiyordu, daha önce hiç böyle olmamıştı.

"Hyung, nasılsın?" Jungkook gülümsedi ve arkasına iyice yaslanıp biraz gözlerini yumdu ve tekrar Taehyung'a döndü.

"Şu an çok iyiyim." Taehyung, ani gelen cesaret ile uzanıp sıkıca sarıldı ona. İkisi de o an üzerlerindeki tedirginliği, ikilemliği attı. Taehyung sarılırken, Jungkook usulca saçlarını okşadı gözlerini yumarak.

"Seni çok özledim."

"Ben de, Taehyung." Bir süre öyle kaldıktan sonra Taehyung geri çekildi. Jungkook, saçlarındaki ellerini Taehyung'un yanaklarına getirip güzelce sevdi onu. Ona her şeyi anlatacağını söylemişti fakat nereden başlayacağını bilmiyordu bile. Gözlerine baktıkça daha da çok heyecanlanıyordu.

"Halbuki bir hafta öyle çok uzun bir zaman dilimi değil. Ama sana yemin ederim sanki yıllar geçmiş gibi, inanamıyorum kendime hiç. Çok mutluyum şu an." Taehyung bu haline inanamıyordu. Yıllardır, her gün gördüğü biriydi oysa Jungkook. Şimdi nasıl oluyor da onu ilk kez görmüş gibi bakıyordu gözlerine?

"Bir de bana sor." Hep böyle söylüyordu Jungkook ama Taehyung pek anlayamıyordu doğrusu. Her şeyi başlatan, bu hisleri hisseden kendisiydi ama Jungkook hep sanki o da aynıymış gibi konuşuyordu. Bu sebeple oturduğu yerde biraz dikleşti ve hyungunun ellerini tutarak söze girdi.

"Bak, sen bir şeyler anlatacaksın biliyorum ama lütfen önce benim konuşmama izin ver." Jungkook bir şey demedi, konuşmasına izin verdi. Taehyung ise ikisinin birleşmiş ellerine bakıyordu cesaret almak için. Derin bir nefes aldı ve bakışlarını Jungkook'un gözlerine çıkardı.

"Seni seviyorum. Biliyorum, birden böyle büyük bir duyguyu yaşamam tuhaf. Belki de inanmayacaksın çünkü ben de inanamıyorum hala ama olan bu, hyung. Seni gerçekten çok seviyorum. Daha önce yaşadığım hiçbir şeye benzemiyor çünkü bu. Başta hiç ciddi değildim, o konuda haklıydın ama ben, huh, söyledim işte. Bir kez daha söylersem bayılırım şuraya."

Jungkook, duyduklarına inanamıyordu. Her gün, Taehyung onu öptüğünden beri her gün bu gerçek mi diye sorup duruyordu kendisine. Ama gerçekti, kendi hisleri gibi. Onu kendisine çekip alnına yaslandı.

"Ben de seni seviyorum, Taehyung."

"Ne?"

"Tahmininden de daha önceden beri, seni seviyorum." Taehyung duyduklarına inanamadı. Geri çekilip Jungkook'a baktı.

"Nasıl yani?"

"Tamam, daima seni sevdim dersem yalan olur. Ama Taehyung, inan bana bir zamanlar seni çok sevdim ve şimdi sen o hisleri tekrar uyandırdın. Hala inanılmaz geliyor her şey bana." Taehyung, onunla tatlı bir gülümseme eşliğinde konuşan hyunguna baktı şaşkınlıkla.

temmuz ve bisikletHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin