yetmiş dört

399 31 1
                                    

tw: oruçlular son kısmı okumasın

"O yüzden yarın işim biterse dönebiliriz. İstersen bir gün daha kalırız, sana etrafı gezdiririm. Kampüsü görmüş olursun." Taehyung ve Jungkook, akşam üzeri yola koyulup Jungkook'un kampüsüne geldiler. Taehyung söz verdiği gibi onunla vakit geçirmek istiyor, yurttaki hayatını görmek için can atıyordu. Yemek yedikten ve biraz dolaştıktan sonra odasına geldiler. Jungook, yarın profesörüne göstereceği belgelerini ve çizimlerini düzenlerken Taehyung odayı inceledi. 

İki kişi kalıyorlardı, diğer öğrencinin makine mühendisi olduğunu söylemişti hyungu. Taehyung dolabını, çekmecelerini karıştırdı. Masasını, panosunu inceledi. Pansonun sol kısmında üçünün çocukluk fotoğrafı duruyordu. Eski parkta, dondurma yerken çekilmişti bu fotoğraf. Taehyung ve Jungkook kameraya gülümserken Namseon dondurması yere düştüğü için ağlıyordu. Bu fotoğrafın varlığını bile bilmiyordu Taehyung. Burada, kendisinin de olduğu bir fotoğrafı görmek onu feci bir şekilde şaşırtmıştı. Jungkook'un yıllar boyunca onu sevmiş olması, bunu içinde yaşaması, vazgeçişi ve sayesinde yeniden yeşertmesi inanılır gibi değildi. Hiç tahmin etmezdi oysa, Jungkook hiç de ona aşık olabilecek biri gibi değildi. Ama şimdi, yatakta uzanırken bu loş ışık altında ona bakınca, ondan başka biri ile olabileceğini bile düşünemiyordu.

"Olur, hepsine uyarım ben." Jungkook başına yasladığı dirseğini indirip Taehyung gibi yattı ve ona döndü. Kaç gün olmuştu, kaç kez öpmüş, sarılmıştı ama hala gerçekliğini sorguluyordu. Taehyung benimle, diyordu kendi kendine. Taehyung benimle, beni seviyor, bana bakıyor, elimi tutuyor, nefesini nefesimden ayırmıyor. 

"Temmuz bitti, yakında okullar açılacak." Taehyung dudaklarını büzdü.

"Okul açılınca sen çoğunlukla yurtta kalıyorsun."

"Sık sık gelirim." Jungkook, usulca Taehyung'un saçını okşarken Taehyung yüz üstü yatıp ellerini çenesine dayadı.

"Hani yol uzun geliyordu? Uzun zaten, her zaman gelmene gerek yok. Bakma bana."

"Geleceğim. Gelip seni görürüm, beni öpersin ve dönerim." Taehyung bunu duyunca kıkırdadı ve hyungunun yanağını öpüp eski yerini aldı.

"Hyung, söylesene, beni sevdiğini ne zaman anladın?" Jungkook sırt üstü yattı ve Taehyung'u kendine çekti bu defa.

"Hm... Biliyor musun, yine Temmuz zamanlarıydı. Ben liseye başlayacaktım, o yaz yeni birileri taşınmıştı ve sen hep onların çocuğu ile oynuyordun. Bizimle bisiklet sürmeye bile gelmiyordun." Taehyung düşündü biraz.

"Dawoon."

"Evet, adı her neyse. Bir gün Namseon ile iddiaya girmiştik. O, senin bisikletinin zincirlerini bozarsak sen buna kızmazsın demişti. Ben Taehyung o kadar kızar ki kesin ağlar demiştim. Ama sen o gün bisikletine bakmadın bile, Dawoonlara yatıya gittin. O gece  kadar sinirli ve üzgündğm ki hiç uyumadım. Biraz da ağladım galiba."

"Hyung..." Taehyung bunu duyunca Jungkook'un belindeki elini daha da sıktı.

"Sonra sana küstüm ama senin haberin yoktu. Birkaç gün gelmedim size, Namseon fena trip atmıştı. Seninle tekrar nasıl barıştığımı hatırlamıyorum ama bir akşam baban bizi yemeğe götürdü. Tepede bir yerdi, hatırlıyor musun? O akşam ben çok üşümüştüm, ateşim varmış meğer. Eve döndüğümüzde gelip bana sarılmıştın, sıcaklığın ne güzel demiştin." Taehyung buna biraz güldü. O anı hatırlıyordu. Sıcak şeyleri oldu olası çok sevmişti, elbette ona sarılacaktı.

"Kalbim o kadar hızlı atmıştı ki. Hep Dawoon yüzünden bizimle oynamadığın için sana kızma provası yapmıştım ama unuttum gittim her  şeyi. Dawoonlar okulun ikinci dönemi taşınıp gitti, zaten siz öncesinde küsmüştünüz. Ben hep bana sarıldığın o akşamı düşündüm. Yine ateşim çıksın diye uğraştığımı bile biliyorum."

temmuz ve bisikletHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin