Nerede kalmıştık yıldızlarım?🫶
~~~~~~~~~~
Şaka gibi gelen şeyler olur insana. Şaka olsun istersin. Şaka desinler ve güleyim dersin ama şaka değildir. Eşek şakası bile değildir. Keşke eşek şakası olsaydı da şaka diyebilsek diyorduk.
Ama ne şaka oluyordu bu durumlar ne de eşek şakası. Ve kimse gülmüyordu.
Ben gülmüyordum. Tam tersi sinirliydim. İlbey'in böyle bir şey yapmış olduğuna hala inanamıyordum. Nasıl olur da bizim düşmanımıza yardım edebilmişti aklım almıyordu. Bunu öğrenemeyeceğiz zannedip yaptıysa en büyük hataydı zaten. Çünkü ailemi tanıyordu. Ailemin kimlerden oluştuğunu çok iyi biliyordu. Ailemden kişilerin sektörün en güçleri olduğunu biliyordu. Ve buna rağmen burnumun dibine kadar girip, bize bunu yaptıysa ben onu hayatta tutmazdım. Ama öldürmezdim de, süründürürdüm. Hem de öyle bir süründürürdüm ki onu öldürmem için bana yalvarırdı. Keza süründürecektim de. O an o evden nasıl çıktığımı idrak edememiştim. Şu an arabadan nasıl indiğimi idrak edemediğim gibi. Onun evinin binasına girdiğimde asansörün es geçip merdivenleri son hız çıkmaya başlamıştım. Beşinci kata geldiğimde tam kapısını çalacaktım ki belimden tutulup geriye çekildim. Tam elimi arkaya atıp vuracaktım ki arkamdaki kişi kollarımın etrafına kollarını dolayıp ellerini ortada birleştirdi. Beni sıkıca tutarak merdivenleri inmeye başladığında sessizce bekledim. İki kat aşağı indiğimizde dayanamayarak başımı arkaya atıp arkamdaki kişiye kafa attım. İnleyerek beni bırakmasıyla hızla arkamı dönüp ona baktım.
"Asilkan?"
"Öyle kafa mı atılır Afra ya! Kokumdan da mı anlamadın ben olduğumu?" Burun kemerini tutarak başını hafifçe eğdiğinde ona yaklaşarak omzunu tuttum.
"Ne yapayım Asilkan. Bir anda tuttun inip duruyorsun sıkıldım kollarının arasında. Kim olduğunu anlamayınca da kafa attım. Başka türlü kurtulamazdım o tuttuğun şekilden, biliyorsun sen de." Omzundaki elimi tutarak başını kaldırdığında diğer elini burnundan çekti. Kanamıyor olması içimi rahatlatırken elimi bırakmadan merdivenlerden aşağıya ilerledi. Bense ondan nasıl kurtulup yukarıya geri döneceğimi planlıyordum.
"Geri dönmeyi aklından bile geçirme. Plansız bir şekilde İlbey gibi bir ajanın evini basamazsın. Bunca zaman Cihan'la olan olayı gizleyebildiyse evinde ne kadar gizli şeyler vardır kim bilir. Ayrıca şansımıza İlbey evde değil." Haklılığıyla oflayarak planlarımı beynimden sildim. Beraber binadan çıktığımızda arabasının yanında duran Vera'yla göz devirdim.
"Bu kadın neden götünden ayrılmıyor?" Oflama sırası Asilkan'a geçerken beni kendi arabasına doğru çekiştirdi.
"Afra'nın arabasıyla bizi takip et." Asilkan, bir şey dememe müsaade etmeden arabasının kapısını açıp beni içine fırlattı. Yaptığı şeyle şaşkınlıkla ona bakakalırken kapıyı kapatıp kendi tarafına ilerledi. Şaşkınlıkla karışık gülümsememle arabaya binip gaza basmasını izlerken o bir kez bile olsun yüzüme bakmamıştı.
"Asil-"
"Evde konuşacağız." Sözlerimi sertçe kesmesiyle alt dudağımı ağzımın içine yuvarlayarak önüme döndüm.
Sonunda sokağa gelebildiğimizde arabayı binanın önünde sertçe durdurduğu gibi kendimi dışarı attım. Arabanın önünden dolanırken kolumu tutma çabasını boşa çıkartarak hızla binaya girdim. Annemlerin evine girip salona geçtiğimde herkesin koltuklarda olması şaşırdığım bir durum değildi. Hepsinin yanından geçip içki şişelerinin olduğu dolaba ilerlediğimde üzerimdeki bakışları hissediyordum. Çünkü ben evde içkiyi sadece gerçekten sinirli olduğumda içerdim ve bu durumlar fazlasıyla nadir olurdu. Dolabın kapağını sinirle kendime çektiğimde kapağın elimde kalmasıyla kısa bir an kapağa baktım. Koca kapağı nasıl yerinden sökebilmiştim ben?
"Durup beni dinlemeyi ne zaman düşünüyorsun?" Duyduğum sesle düşüncelerimden sıyrılsam da elimdeki kapağı bırakmamıştım.
"Dinlemek isteseydim, durup dinlerdim zaten." Elimdeki kapağı daha sıkı tutarken içkilerden birine uzanıp tek elimle kapağını açtım. Şişeyi sıkıca tutup kafama dikerken boğazımın yanması, umursadığım bir şey değildi.
"İÇMEYİ BIRAKIP YÜZÜME BAK!" Asilkan'ın öfkeli bağırışına masaya vurması eklenirken hızla ona dönüp elimdeki kapağı ona fırlattım. Eğilerek kapaktan kurtulduğunda şişeyi de fırlattım. Omzuna çarparak parçalanan şişe bile sinirimi azaltmazken hızla ona doğru ilerledim.
"BANA SESİNİ YÜKSELTİP ELİNİ MASAYA VURAMAZSIN! BANA EMİR VEREMEZSİN! BEN SENİN KUKLAN DEĞİLİM, SEVDİĞİN KADINIM! KENDİNE GEL!" Asilkan'ın dibinde durup onu geriye iterken elime bulaşan kan bile beni kendime getirmeye yetmemişti.
"SANA BAĞIRIYORUM ÇÜNKÜ KENDİNDE OLMAYAN SENSİN!" Kollarımı sıkıca tutarak beni durdurduğunda nefes nefese birbirimize baktık bir süre. İki yandan onun karnına tutunan ellerimde hissettiğim kayganlıkla kendime gelirken ellerini hafifçe benden çekti. Bir şey dememiş olmam, ona ne hissettirdi bilmiyorum ama geri çekildi birkaç adım. Yüzünü öyle bir hissizleştirdi ki gözlerinden bile hiçbir şey anlamadım ya da anlamak istemedim. Sessizce başını eğip arkasını dönerek koltuklara ilerlemesini bile durdurmadım. Omzundan akan kanlar elinden yere damlamaya başlarken elini üstüne silip Merih'in yanına oturdu.
"Mehir buraya gel." Bay D'nin sesiyle bakışlarım bir kez olsun televizyona dönmedi. İnatla Asilkan'a bakmayı sürdürdüm ama o bir kez olsun ne dönüp bana baktı ne de omzunu tuttu. Muhtemelen sinirinden hissetmiyordu bile ama benim canım yanıyordu. Çünkü sevdiğim adamın canını yakmıştım, hem de bilerek.
"Mehir?" İren'in seslenmesini beklemeyen bedenimle irkilirken kimseye bakmayıp mutfağa ilerledim. Mutfaktaki ilk yardım çantasından cımbız, pamuk, batikonlu pamuk, gazlı bez ve sargı alıp salona geri döndüğümde üzerimdeki delici bakışları yeniden hissettim. Tek kişi hariç herkes bana bakarken Merih usulca yerinden kalkıp başka bir yere geçti. Bense onun bıraktığı boşluğa oturarak Asilkan'ın tişörtünün yakasından çekip yırttım.
"Herkes beni dinlesin." Bay D'nin sesiyle üzerimdeki bakışların çekildiğini hissederken pamukla etrafındaki kanları sildim. Omzuna saplanan cam parçalarıyla karşı karşıya kaldığımda gözlerimin dolduğunu hissettim. Bunu ona ben yapmıştım.
"Peki bu nasıl oldu? Nasıl onun tarafına geçmiş?" Yazmira'nın sorusu bile dikkatimi çekmezken çıkarttığım camları bacağımın üstüne koymaya devam ettim. Sonunda hepsini çıkarttığımda batikonlu pamukla yarasını temizleyip biraz bekledim. Bir kez olsun bana dönmeyen gözleri içime öküz oturmasına sebep olsa da temiz pamukla batikonları silip gazlı bezi yarasının üstüne koydum. Sargıyı açıp, gazlı bezin üstünden başlayarak önce omzunun etrafına sonra da göğsünün etrafına iyice doladım. İşim bittiğinde sargıyı sabitleyerek bacağımdaki camları ve çöplerimi elime alıp ayaklandım. Kimseye bakmadan salondan çıkıp mutfağa geçerek elimdekileri çöpe attım. Elimde kalan camları çırpmak gibi bir şeyde boş bulunduğumda avucumu kesmiştim. Küçük bir kesik olduğu için elimi suya tutarak peçete kopartıp avucuma bastırdım. Arkamı döndüğümde burnumun dibinde olan Asilkan'la karşı karşıya kaldım.
"Bağırdığım için kusura bakma." Dudaklarını alnıma yaslayarak derin bir öpücük bıraktığında ellerimi beline dolayarak ona sıkıca sarılıp boynuna sokuldum.
"Omzun acıyor mu?" Başıma derin bir öpücük daha kondurduğunda geri çekilip elalarına diktim siyahlarımı.
"Önemli değil, hak ettim." Gözlerim yeniden dolmaya başlarken kolları arasından kurtulup hızla mutfaktan çıktım. Koşturarak evden fırlayıp merdivenleri çıktığım gibi kendimi evime attım. Kapıyı çarparak koridoru aşıp odama girerek balkon kapısını da kapatıp kilitledim. Odamdan çıkıp kendimi banyoya atarak hemen suyu açtım. Kıyafetlerimle suyun altına girdiğimde hiçbir şey düşünmüyordum. Ne kadar süre öylece durduğumu bilmezken sonunda suyu kapatıp kıyafetlerimi çıkarttım. Hepsini bir kenara atıp havluma sarılarak odama geri döndüm. Kıyafet odasına geçip siyah bir tayt ve koyu yeşil bir tişört giyerek saçlarımı gelişigüzel bir topuz yapıp odama döndüm. Kendimi yatağıma atarak üzerimi örttükten sonra gözlerimi kapatıp kendimi uykuya bıraktım.
Çünkü uyanık kalırsam, her şeyi berbat edebilecek bir deliydim.
• • •
Asilkan'dan
Afra, omzuma attığı şişenin parçalarını temizledikten sonra mutfağa gidince dayanamayıp peşinden gitmiştim. Elini çok az da olsa kesmesi benim canımı acıtırken yanına yaklaşmıştım. Döndüğünde beni görmek onu şaşırtsa da ben onu her deliliğiyle seviyordum. Yanımdan çekip gittiğinde peşinden gitsem de sonradan vazgeçmiştim. Biraz dinlenmeli ve kafa dinlemeliydi. Ataman'a özellikle bir yere gitmemesini içeren tehditli bir mesaj yolladıktan sonra rahatça evlerinden çıkıp arabama ilerlemiştim. Vera'nın burada olduğunu unuttuğumu da o an fark etmiştim.
"Gitmeni bekliyordum."
"Gitmedim." Başımı sallayarak arabama ilerledim umursamazca. Peşimden gelip arabaya bineceğini biliyordum nasılsa. Keza öyle de oldu. Birlikte arabaya bindiğimizde kemerimi takıp arabayı çalıştırdım. "Evde neler oldu?"
"Eve girseydin görürdün Vera." Gaza basıp siteden çıkarken ofladığını duydum.
"Kime bu sinirin? Bana mı yoksa muhtemelen omzunu bu hale getiren Mehir'e mi?" Gaza yüklenmem artarken araçları sollayarak hızlandım.
"Sevdiğim kadının, hak ettiğim şeye verdiği karşılığa öfkelenmem. Sana sinirliyim Vera. Çünkü babamın neden sana karşı bu kadar nefret dolu olduğunu anlamıyorum. Düşünüyorum, düşündükçe kafayı yiyecek gibi oluyorum ama asla bir cevap bulamıyorum." Ellerim direksiyonu daha sert kavrarken evin yoluna keskin bir dönüş yaptım. Kemerini takmadığı için Vera'nın biraz savrulduğunu bilsem de şu an umursadığım bir durum değildi.
"Ne bu? Sana söylemeyeceğimi düşünüp ölüme mi sürüyorsun?" İbre giderek yükselirken evin tam önünde ani bir frenle durdum. Ellerini torpidoya koyup ön cama çarpmayı engellediğinde dönüp ona baktım. "Delirdin mi?!" Korkuyla karışık siniri bir taraflarımda olmazken sol kaşımı kaldırıp omuz silktim.
"Deli bir sevgilim var. Bence gayet normal. Şimdi... Seni dinliyorum." Bıkkınlıkla nefes alıp verdikten sonra sırtını kapıya yaslayarak bana döndü.
"Eskiden senden hoşlanıyordum." Konuya giriş cümlesi beni şaşırtmasa da itiraf etmesini beklediğim söylenemezdi. "Seninle ilgilenmekten, derslerimi ve eğitimlerimi aksatıyordum. Sen gittikten sonra da bunlar değişmeyince Bay D'nin tavrı değişti beni düzeltmek için. Sonra bende değiştim ve her eğitimi eksiksiz tamamladım. Ama verdiğim kararlar beni Bay D'den uzaklaştırdı. Hiç olmayacak insanlara bulaştım, uy-uyuşturucu kullandım." Sesi titrerken bakışlarını kaçırdığında şaşkınlıkla kalakaldım. "Ama bunların suçlusu sen değilsin tabii ki, benim. Bağımlı oldum sonunda, beklenildiği gibi. Bay D, tedavime çok uğraştı ve beni o bataklıktan kurtardı. Ama bana karşı davranışları tamamen değişti. Eskisi gibi bana güvenmedi ve sürekli peşime birini takarak kontrol altında tuttu. Hala da devam ediyor bu durum. Ben bir hata yaptım, hayatıma mâl olacak bir hata. Ve şimdi, onun sonuçlarına katlanmak zorundayım. Çünkü benim Bay D'ye bir can borcum var ama onun bana yok. Bana bir borcu olmadığı halde beni kolluyor, her ne kadar onun tavırları boktan hissettirse de hayattayım sonuçta." Omuz silkerek buruk bir gülümsemeyle arabadan indiğinde onu izledim sadece. Çocukluk arkadaşım neler yaşamıştı böyle? Hiçbirinden haberim bile yoktu ve belki de en acı vericisi buydu.
Zorlukla arabadan inebildiğimde aracın önünde duran Vera'ya yaklaştım. Geldiğimi duyduğundan olsa gerek hemen kendini toparladı. Bakışlarımız buluştuğunda gözlerinin doluluğu altında eziliyor gibi hissettim. Bugün, herkesi ağlatmıştım anlaşılan. Burnumun ucunda hissettiğim sızıyla hızla onu kendime çekip göğsüme bastırdım başını. Kolları belime dolanırken bende kollarımı etrafına dolayarak ona sıkıca sarıldım. Bir abinin, koruyamadığı kardeşinin acısına sarılır gibi... Derin nefesler alarak sakinleştiğime inandığımda usulca ondan uzaklaştım. Kollarını hafifçe sıvazlarken bakışlarını benden kaçırıp etrafta dolandırdı. Üzerinde, itirafının etkisi vardı belli ki. Ellerimi ondan çektiğimde sesli bir soluk verip yanından geçerek evin bahçesine ilerledim. Peşimden gelecekti nasılsa. Tam bahçeye gireceğim anda duyduğum silah sesiyle hızla eğilip bahçe duvarının arkasına koşturdum. Duvara yaslandığımda belimdeki silahı çıkartıp çektim. Başka bir silah sesi duymamış olmam tetikte olduklarını düşündürse de motor sesiyle hızla duvardan ayrılıp yola fırladım. Son gazla uzaklaşan motora birkaç el ateş etsem de hızla gözden kaybolmuştu. Adamlardan birkaçı kendi motoruna atlayıp peşinden giderlerken küfür savurarak arkamı döndüm ama keşke dönmeseydim.
"Vera?" Göğsünden akan kanlarla bana bakan Vera'nın yanına çöktüm hemen. "Vera! VERA BANA BAK!" Gözlerini zorlukla açıp kapatıyor olduğunu görünce hemen onu kucaklayıp arabaya koşturdum. "KAPIYI AÇ!" Adamlardan biri yan kapıyı açarken onu koltuğa bırakıp kendi tarafıma geçtim hızla. Arabayı çalıştırıp gaza basarken gözüm bir yandan da Vera'daydı. "Sakın uyuma tamam mı? Geldik sayılır! Yaşayacaksın!"
"S-seni vu-racaktı." Zorlukla çıkan sesi sinirimi daha da zıplatmaya yeterken gaza biraz daha yüklendim.
"Konuşma! Sakin ve uyanık kal! Bak geldik!" Hastanenin aciline direksiyonu kırıp sertçe önünde durduğumda hızla arabadan indim. "SEDYE GETİRİN!" Haykırışımla bana dönen bakışları umursamadan onun kapısını açıp hemen kucağıma aldım. Arkamı döndüğümde koşturarak bana doğru getirilen sedyeye usulca onu bıraktım.
"K-kendine... Dik-kat et." Elimi tutarak söylediklerini ciddiye almadım çünkü yaşayacaktı. Koşturarak ameliyathaneye ilerleyen sedyeyle beraber ilerledim. İçeri girmem engellendiğinde ellerimiz usulca ayrıldı ve o içeri gitti. Bense dışarıda kalmıştım.
"Yaşayacaksın Vera! Duydun mu beni? Yaşayacaksın!" Ameliyathaneye bakarak dizlerimin üzerine düştüğümde öylece durdum orada.
Boş bakışlarım sürekli kapıdaydı. Yerimden bir saniye olsun kımıldamamıştım. Beni bıraktığı gibi bulsun istiyordum. Çocukluk arkadaşımın yaşayacağına inanıyordum. O bana geri dönecekti ve ben önüme atlamasının hesabını ona soracaktım. Kaybetmek istemediklerim listesinde ilk beşteydi Vera. Uzun zamandır onu görmesem de bende yeri ayrıydı. Sinirliydim ona, söylemediklerinden dolayı. Ama yine de onu kaybetmek istemiyordum. Uzun zaman sonra daha yeni görüyordum onu ben. Şimdi kaybetmek istemiyordum. Olmazdı. Olmamalıydı... Bir anda omzumda hissettiğim elle hızla arkamı döndüğümde Afra'nın siyahlarına çarptı elalarım. Yanıma çömelip başımı göğsüne yaslandığında sadece sarıldım ona. Ağlamayacaktım, çünkü Vera yaşayacaktı. Ağladığımı duyup dalga geçsin istemiyordum.
"Az önce gelen hastanın yakınları mısınız?" Duyduğum sesle Afra'dan uzaklaşıp ayaklanmaya çalıştığımda uyuşan bacaklarım yüzünden kalkamamıştım.
"Durumu nasıl?" Doktorun, yerde duran bedenime attığı bakışlarından anlamaya başlamıştım her şeyi. Dudaklarında beliren o 'maalesef' ifadesi bile bana yeterken bakışlarım açılan kapıdan içeriye kaydı. Ne görmeyi bekledim bilmiyorum ama umduğumu bulamamıştım. Karşımda sadece bir duvar vardı çünkü.
"Masaya aldığımız anda kalbi durdu. Geri döndüremedik. Başınız sağ olsun." Duyduklarım beynimdeki her bir duvara çarpıp yeniden bana döndü. O yıkım tokadını peş peşe yedim zihnimde. Etrafıma dolanan kollar bile yetmedi tokatları durdurmaya. Ve en sonunda, duyduklarımı tamamen idrak edebildim.
"VERAAA!" Afra'nın kollarından kurtulmaya çalıştım ama beni tutan kollar arttı. Çırpındım kurtulmak için, başaramadım. Bir sürü ses duydum çırpınırken fakat idrak edemedim. Boynuma saplanan bir şeyle hareketlerim yavaşlarken gözlerim usulca kapandı ama o sırada bile bakışlarım kapıya takılı kalmıştı.
• • •
İki gün sonra
Kaybetmiştim. Çocukluk arkadaşımı kaybetmiştim. Şaka gibiydi ama güldürmüyordu. Vera, artık yoktu. Dün gömülmüştü İtalya'daki aile mezarlığına. Bugün ise onu öldüren herifi bulmuştum. Şu an ise tam karşımda duruyordu. Afra'ya, Cruel maskesinin ardında acımasızım demiştim ama şu an kendi dediğime tezat şeyler yapacaktım. Karşımdaki herif, arkadaşımı öldürmüştü. Bense onu öldürecektim ama önce, neden beni öldürmeye çalıştığını öğrenmen gerekiyordu. Sonuçta bunun gibilerin ipini tutan birileri oluyordu. Ve bende o ipi tutan kişinin ismini istiyordum. O ismi duyduğumda ne tepki vereceğim umurumda bile değildi. Şu an tek düşündüğüm ismi duymaktı.
"Konuş." Tekdüze çıkan sesimle adam başını kaldırıp ifadesizce bana baktı.
"İsim istiyorsan, alamayacağını unutma." Bıkkınlıkla soluk vererek arkama yaslandım.
"Sende benim, bugüne dek istediğim her şeyi elde ettiğimi unutma. İster kolay yoldan ister zor yoldan." Gözlerinden kısa bir anlığına geçen korkusu bana yeterken sandalyeden kalkıp odadaki masaya ilerledim.
"Ne duymak istiyorsun?" Masadaki iğnelerden birkaç tane alarak arkamı dönüp sandalyeye yürüdüm.
"Seni kimin tuttuğunu ve neden beni öldürmen gerektiğini." Sandalyeyi tutup onun arkasına çekerek oturduğumda başını çevirip bana bakmaya çalıştı ama göremiyordu. "Cevap ver."
"Seni öldürmem gerekiyordu çünkü çalıştığım kişinin yoluna çıkıyormuşsun. Onu engellediğin için o da seni aradan çıkartmamı istedi." Sözleri mantıklı gelirken iğnelerden birini alarak bağlı olan elini tuttum. "Ne yapıyorsun?" Kıpırdanıp arkaya bakmaya çalışsa da sonuç başarısız olurken iğneyi tırnağıyla eti arasındaki boşluğa batırdım bir anda. Acı dolu bağırışı odada yankılanırken durmayıp ikinci iğneyi orta parmağına aynı şekilde batırdım.
"İsim istiyorum." Haykırışları devam eden adam başını iki yana sallarken omuz silkip yüzük parmağına batırdım bu sefer iğnemi.
"YAPMA!"
"İsim ver bana." Donuk sesim onun cevap vermesine yetmezken serçe parmağına, elimdeki iğneyi diğerlerine göre daha sert bir şekilde geçirdim. "İSİM VER!" Bağırışım odada yankılanırken sakinleşmesini bekledim.
"İlbey! İlbey istedi bunu!" Duyduğum isim sinirlerimi zıplatırken sandalyeden kalkıp hızla önüne geçtim.
"Sebebi neydi?" Nefes nefese kalmış olan adamdan bakışlarım çekilmezken zorlukla başını kaldırıp bana baktı.
"Mehir, seninle sevgili olduğundan beri fazla değişmiş. Önceden onu telefonla bile kontrol edebilirken şimdi Mehir'le konuşamıyormuş bile. Bunun biletini de sana kesti anlayacağın." Adam yutkunup sakinleşmeye çalışırken saçlarımın arasından parmaklarımı geçirip ofladım.
"İlbey. İlbey. İlbey... Sen canına susamışsın belli ki ama ben senin susuzluğunu gidereceğim. Sen hiç merak etme."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dikiş İzi (Kehkeşan 1)
Teen Fiction• • • Kimdi bu? Altı farklı kumaş ipliğini bir birine düğümleyen acemi terzi miydi? Yoksa işini çok iyi yapan, kimsenin gücünün yetmeyeceği düğümü atan usta terzi miydi? Kaybolanlar, kaybedilenler, ellerinden kayıp gidenler... İnsan ellerinden kay...