Her şey çok garip bir şekilde ilerliyordu uyanmadan önce bir kamyonun bana çarpıyor ve ölüyordum. öldüğümü zannediyordum ama şuan nefes alabiliyorum. Garip giyinişli bir grup insan bel bölgelerindeki o garip alet çok tuhaf gözüküyor. Cidden...neredeyim ben. Zorda olsa yatakta dik durmayı başardım. Canım feci yanıyordu. Uzatıp elini nazik bir şekilde tuttum "Adım Emma Carter" dedim kısık ama bir o kadarda anlaşılır bir şekilde. Neler olduğunu öğrenmek istiyordum. Hem de biran önce...
"Bu kız çok tatlı"
dedi gayet sevecen ve güler bir yüzle, adının hange olduğunu öğrendiğim kadın. Galiba onu sevecektim. Çok samimi duruyordu.
"Acaba...ben neredeyim, neler oluyor."
Dedim kaşlarımı çatarak. Bana korkarak bakıyordu sapsarı saçları,mavi gözleri ile ürkek bi tipe benziyordu.
"Asıl sen neden buradasın. Söyle seni kim gönderdi."
Dedi sandalyede oturan adam. Kahverengi gözleri, saçları siyah, kahve tonuydu çok ciddi bir surat ifadesi takınıyordu. Biran korkmadığımı söyleyemem.
"Beni kimse göndermedi. Buraya nasıl geldiğimde bilmiyorum."
Dedim gayet ciddi bir şekilde. Hala bana o bol gözler ile bakıyordu. hange bir anda söze atıldı.
"Buraya nasıl geldiğini hatırlamıyorsun ama adın aklında kalmış değil mi? Bize kendin hakkında bir şeyler anlatır mısın? Mesela nereden geldiğini, neden bir anda gökyüzünden düştüğünü."
Dur...gökyüzü mü? Bu nasıl mümkün olabilir. Buranın hastane olması gerekiyordu. Ama bir odanın içinde bu yatağın içinde uyandım.
"Gökyüzü derken ne demeye çalışıyorsunuz. Nasıl gökyüzünden düşebilirim. Bunun mantıklı bir açıklaması bile yok."
Dedim katı çıkan sesimle. Bu insanlar delirmiş. Önce bana seni kim gönderdi diyorlar. Ardından gökyüzünden düştüğümü söylüyorlar. Ve bu kıyafetler.. Bu düşüncelerin arasında kaybolurken. Kapının açılma sesini duydum. içeriye uzun boylu sarışın, mavi gözlü bir adam girdi.
"Demek bunu da hatırlamıyorsun...o zaman bize nereden geldiğini söyle. O yer hakkında bilgi ver bize"
Dedi sakin bir şekilde. Asıl onlar bana söylesin ben sizin uşağınız mıyım ne dediyseniz yapayım.
"Bir kamyon...hatırlıyorum! Bir kamyon bana çarptı. Evime gidiyordum ama bir anlık dalgınlık ile. En son gördüğüm şey yerin kan oluşuydu....Ama siz bana gökyüzünden düştüğümü söylüyorsunuz. Aklınızı mı kaçırdınız! Benim hastanede gözlerimi açmam gerek ama neden buradayım? Bana biri açıklama yapsın."
Kurduğum uzun cümle nefesimi tekrar almama yol açtı. Bana bunların hepsini açıklamaları gerekiyor beni buraya onlar getirdi. O zaman onlar cevap versin.
"Şimdi siz cevap verin.. Neredeyim ben neden böyle kıyafetler giyiyorsunuz. O taktığınız şeyler..."
Dedim bir anda. Dışarıyı görmek istiyordum. Aklımı kaçırdığını düşünmeye başlamıştım.
"Biraz sakin ol Emma bizde hiç bir şey bilmiyoruz sana sadece seni o çıkardıktan sonra tedavi ettik. Bu oda dinlenmen için sen kafanı topladıktan sonra bir daha konuşacağız."
Dedi hange gerçekten beni sakinleştiriyordu bu beni birazda olsa sevindirmişti.
"Aptal gibi bakmayı bırak sana soru sorduk sende cevap ver. Seni beklemeye zamanımız yok."
Diye beni azarlamaya başladı birden. Çok ciddi görünüyordu gözlerinin önüne gelen kısacık saçlar onu çok daha iyi gösteriyordu. Ama boyu beninle aynı gibiydi. Tam bilemiyorum ama çok katı biri bunu biliyorum..
"Hadi ama levi biraz daha kibar olmayı dene. ahh bu adam hiç gülmeyi öğrenecek."
Dedi hange sol kolunu levinin sağ omzuna atarak. Gerçekten hiş gülmüyordu bu biraz sinirimi bozuyor .Ciddi insanların yanına hiçbir zaman rahat olamadım. Bu sinirle hemen söze atıldım.
"Sana hiç bir şey açıklamak zorunda değilim. Seninle muhatap bile olmak zorunda da değilim. Sen kimsin ki bana emir veriyorsun!"
Diye çıkıştım hemen bana kimse emir veremezdi. Canım isterse yaparım istemezse uğraşmam bile neden onun dediklerini yapayım. Şuan onların bana anlatacaklarına ihtiyacım var. Buranın neresi olduğunu hâlâ bilmiyorum. Bu sitemimden sonra sanki yanlış bir şey demişim gibi bakmaya başladılar. Sadece kendimi savundum. Bu benim hakkım ve bunu sonuna kadar savunurum. Levi hâlâ bana o ifadesiz yüzü ile bakıyordu ama şaşırdığını anlayabiliyordum o kadar salak değildim.
Levi: "ne istersen onu yap, umurumda değil."
Deyip dışarı çıktı yanlış bir şey söylemedim ben. Hange'ye döndüm oda live'ın arkasından bakıyordu. Sonra bana doğru döndü. Yüzündeki gülümsemeyi yine suratına geçirdi.
"Artık dışarı çıkalım Emma dinlensin bu kadar macera yeter. Ama önce çocuklar kendinizi tanıtın misafirimize kabalık etmeyelim."
Hange bunu dedikten sonra ilk yeşil gözlü, kahve rengi saçlarıyla âdeta ben buradayım der gibiydi.
"Adım Eren Jeager, eğer bir şeye ihtiyacınız olursa çekinmeden söyleyin."
Dedi adının Eren olduğunu söyleyen çocuk. Ve sonra sarı uzun saçları masmavi gözleri ile bir adım öne çıktı.
"Armin Arlert, emrinizdeyim."
Deyip hafifçe eğildi bu hareketi gerçekten çok hoşuma gitmişti. Ve ardından bir kız saçları kısa kendinden emin duruyordu.
"Mikasa Ackerman."
Hepsi birbirinden mükemmel duruyorlardı. Kendilerini tanıtmaları bittikten sonra herkes dışarı çıktı. Hange çıkmadan önce..
"İyice dinlenmeyi unutma."
Dedi gülerek çok samimi geliyordu. Bunu sevmiştim. Ama....hâlâ hiçbir şey bilmiyordum üzerimde büyük bir yorgunluk vardı. Yorgun olmaktan nefret ederdim. Kendimi uzun bir uykunun ellerine verdim...
679 kelime
~~Yeni bölüm biraz kısa oldu ama olsun 3.bölümü 1500 kelime yapmayı düşünüyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LEVİ ACKERMAN ♤
Novela JuvenilBaşka evrenlerden olan 2 insanın aşkı..Ölüm azrail gibi peşlerinde ne zaman yaşayacaklarını ne zaman öleceklerini bilemeyen bi dünyada bu iki insanın kalbi..