Hergün yatağınızdan kalkıp hergünün aynı olmasına lanet ettiniz mi?
Ben hiç etmedim.. Kendinizi bir anda bir rüyanın, evrenin, gerçek olması imkansız biryerin içinde bulsaydınız ne düşünürdünüz ? Ben korkuyorum.. Ben o sıkıcı hayatımda mutluydum. Kendi kurduğum dünyanın içinde huzurluydum. Neden şimdi buradayım ? Bunu bilmek için herşeyimi verirdim..
Bana o şaşkınca bakan gözlerini dikmişlerdi. Telefonun ne olduğunu yada ne işe yaradığını bilmiyorlardı bile..
"A-anlıyorum.. Peki başka neler hatırlıyorsun. Bize bildiğin herşeyi anlatabilirsin Emma."
Dedi Erwin güven veren bir ses tonuyla. Ona güvenmek istiyordum. Buradaki emirleri o veriyordu. Gözlemlerim bana bunu söylüyordu.
"Daha çok şey var. Büyük ekran televizyonlar, akıllı saatler, tanletler, mağzaların üstündeki renkli reklam tabelaları, sinemalar, kulaklık ve daha nicesi var. Bunların hepsi bize kolaylık sağlıyor. Benim açımdan bana zaman kazandırırlar. Bazen sırf keyif için bile zaman geçirdiğim oluyor. Hepsi hayatımızın olmazsa olmazlarından. Ama burada bunların hiçbiri yok."
Son söylediklerimde sesim yavaş yavaş alçalmaya başladı. Kafamı biraz önüme eğdim. Ve parmaklarımla oynamaya başladım. Stresli olduğumda yada korktuğumda hep bunu yapardım. Ben başka bir evrendeydim.. bambaşka bir dünya. Bu bir hayal değil. Emindim artık. Bu düşüncelerden beni uzaklaştıran omzumdaki el olmuştu. Bu el Erwinindi.
"Hâlâ tam kendini toparladığını düşünmüyorum. Seni çok zorlamıyacağım. Sadece merak ettiğimiz zoruları sorucağız. Endişe edecek birşey yok. Nereden geldiğini çözüceğiz."
Dedi ve beni rahatlatmaya çalıştışını anlamıştım. İyi bir adamdı hange den sonra ona güvenebileceğime karar verdim.
"Kulaklık nedir?"
Diye sordu Petra onunda dikkatini çektiğini anlamıştım. Erwin yavaşça elini omzumdan çekerken gözüm Levi ye kaydı. Ona baktığımda onunda bana baktığını anladım. Ürkütücü bakıyordu. Ruhsuz, hayattan hiçbir umudu kalmamış gibi.. o an küçüklüğüm gözlerimin önüne geldi...
Ama bunları düşünmekten hemen vazgeçtim ve bakışlarımı Petraya çevirdim. Meraklı birşekilde ne dememi bekliyordu. Onu daha fazla bekletmemek adına hemen konuşmaya başladım.
"2 küçük hoperlörün kullanan kişinin kulağına yakın yerde durmasını sağlayan bir cihaz. İnsanları rahatsız etmemek, dışarıdaki gürültüyü önlemek için. Sesi daha iyi duymak veya algılamak için kullanılıyor. Ben çoğu zaman müzik dinlemek için kullanıyorum."
Bu söylediklerime herkes can kulağı vermişcesine dinliyordu. Gerçekten bu kadar basit cihazların onların bu kadar dikkatini çekiceğini hiç düşünmemiştim. Benim çağımda bunları neredeyse herkes kullanıyordu.
" Peki ya akıllı saat nedir?"
Dedi bir adam onun adını bilmiyordum. Ama galiba bu gece çok fazla meraklı gözler göreceğime emindim. Ve bana dünya kadar soru soracaklarını..
Aradan geçen 1 saat içinde hepsiyle kaynaştığımızı fark ediyordum. Çekinmeden cevap vermeye başlamıştım bile ve onlarda aynı ilgi ile beni dinliyorlardı. Ama artık uykum gelmeye başlamıştı bile. Bugün çok gezmiştim ve biraz bile olsun dinlenemedim. Hange bunu fark etmiş olsa gerek
"Bugünkü toplantımızı bitirelim bence herkes yeterince merakını almış gibi görünüyor."
Erwinde onu başıyla onayladıktan sonra ayağı kalktı. O kalktıktan sonra tüm askerler ayaklanmaya başladı. Bende artık uyuyacağımı düşünerek hayallere dalmaya başlamıştım bile. Uykuyu çok severdim. Hergün yatıp sıcacık yatağımda dinlenmek, kitap okumak, müzik dinlemek ve gene uyumak isterdim. Bu hayallerimi bozan gövdeye baktım.
"Hâlâ sana güvenmiyoruz bunu sakın aklından çıkartma. Aklından ne gibi planlar geçiyor bilmiyorum ama burada son kandıracağın kişi bile değilim. Ayağını denk al"
Dedi levi "kaptan". Bu adam benden ne istiyor anlamıyorum. Ben burada ölmüşüm başka bir evrende uyanmışım bu adam bana bizi kandırma diyor. Ne yaşıyorsun sen?
"Herşeyden önce laflarına dikkat et! Sen beni elinde kanıt bile olmadan suçluyorsun. Sanki ben size çok güveniyordum. Levi "kaptan"."
Kaptan dediğimde ellerimle tırnak işareti yaparak iğneledim cümlemi. Ne sanıyor bu beni işim gücüm yok sizin evreninize gelip sizin arkanızdan işmi çevireceğim bide. Yok aman kalsın.
"Senin çenen fazla laf yapmaya başlamış. Sadece uyarıyorum. Tehtid etsem böyle mi ederim?"
Dedi tek kaşını kaldırarak. O yakışıklı suratına bir tane geçiresim gelmişti. Ama bunu yaparsam elimden olabilirim diye düşünüp hemen bu fikirden vazgeçtim.
"Ay çok özürdilerim beyfendi çenemin kusuruna bakmayın arada kaçırıyor mu dememi BEKLİYORSUN?! "
Dedim alayla. Son dediğimde sesimi yükseltme gereği duydum çünkü bu adam o dilden anlıyor!
"Seni sadece uyarıyorum velet. Dediklerime uy! Ben senin öylesine dalga geçebileceğin biri değilim."
Dedi. Kendini beğenmiş pislik! Başka diyecek birşey bulamıyorum. Onu başımdan savmam lazımdı. Hemde hemen!
"Tamam anlayabiliyorum ben. O kadar aptal değilim ve bana sakın birdaha velet deme... Kendini beğenmiş ukala!"
Ne dedim ben? Kahretsin ne dedim ben... bu adam beni diri diri toprağ gömer be.
"Ne dedin sen?"
İşte şimdi işin bitti Emma bu 26 senelik hayatının son saniyelerine denk geldin. Seni çok severdik. Hep kalbimizde olacaksın..
"Hiçbirşey demedim ben."
Dedim ve hemen kapıya yöneldim. Buradan hemen çıkmam lazım. Hemde hemen! tam çıkacağım an kolumdan tutulmam bir oldu. O an ölüceğimi hissettim. Yüzünü yüzüne yaklaştırdı. Ve o tehditkar bakışlarını gözlerimin her zerresine kadar hissedebiliyordum. Öleceğim.
"Biraz önce ne dediğini sordum. Soruma cevap ver!"
İki kolumdanda tutuyordu. Ve giderek tutuğu kolumu sıktığını hissettim.
"Ağzımdan kaçtı gerçekten. Bazen tutamıyorum dilimi benim elimde olan birşey değil."
Dedim ellerimi kaldırarak. Yüzümün ne hal aldığını bile bilmiyordum. Tek bildiğim şey korkuyor olmam.
"O dilini kopartıp devlere yem etmemi istemiyorsan. O diline hakim ol!"
İşte şimdi tam anlamıyla pot kırmıştım. Daha yaşamak için çok gencim ben.
"Yok canım dilimi napacaksın. Lazım o bana yazık değil mi onada? Bak özürdilerim gerçekten birdaha olmayacak."
Ne diyorum ben? Korkudan ne diyeceğimi bile bilmiyorken bu adam gideceğim yolu tıkamıştı.
"Dua et ki bize lazımsın yoksa seni şuracıkta öldürmüştüm."
Son dediği kelimeden sonra kanım çekilmişti. Gerçekten öldür müydü?
Evet öldürürdü."Bak özürdilerim. Zaten çok yorgunum bırak dinleneyim."
Dedim hemen. Ölmek istemiyorum. Yüzünü biraz uzaklaştırdı. Ellerini gevşettiğini hissettim. Nasıl yani gitmeme izin mi veriyor?
Ona bakmaya devam ettim. Gözlerini bir santim bile kıpırdatmadan bana bakıyordu. Beni yiyecek gibi baktığını hissettim. Bu düşünceme gülmek istesemde karşımda böyle bir adam varken asla gülemezdi.
"Gidebilir miyim artık?"
Dedim. Gitmek istiyordum. Sonunda ellerini kollarımdan çektiğinde bir adım geri gitti. Bu evet oluyordu sanırım.
"Teşekürler."
dedim ve hızlı adımlarla o odadan çıktım. Odama hızlı bir giriş yaptım. Arkama bile bakma gereği duymadım. Bu adamdan uzak durmam gerek. Bu gece bunu anladım. Ama ondan önce...canım uykum. Özledin dimi beni.. ben seni çok özledim..
~~EMMA'NIN BU KOMİK HALLERİNİ SEVDİNİZ Mİ?
~YENİ BÖLÜMÜ YARIN ATARIM GÖRÜŞÜRÜZ♡♡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LEVİ ACKERMAN ♤
Novela JuvenilBaşka evrenlerden olan 2 insanın aşkı..Ölüm azrail gibi peşlerinde ne zaman yaşayacaklarını ne zaman öleceklerini bilemeyen bi dünyada bu iki insanın kalbi..