Ah ah mazi.
Buharı tüten americanomdan bir yudum aldım. Bu dersler sonum olacaktı. Mezar taşıma "Üni aldı canımı aney!" yazsınlar teşekkürler.
Radyo televizyon seçen aklımı sikeyim. Senarist olacağız diye öğrenmediğim-öğrenmeye çalıştığım bok kalmamıştı. Kendi kendime söylenirken gördüğüm kıvırcık saçlar ile seslendim.
"Hop! Mecnun!" Bir yetmişlerinde ki -yeni kankam, bana döndükten sonra gülümseyerek yanıma doğru ilerledi.
"Hayırdır lan Leyla olmuşsun. Dibimizden geçip bizi görmüyorsun." Ne kadar gülümsese de kırgın ve yorgun olduğunu bas bas bağıran gözleri ile kendini oturduğum banka attı.
"Leyle deme bana aga. Sikip attılar kalbimizi Leyla mı kaldı." Ooo. Ben bu işi bilirdim. Elimde ki yarıya inmiş kahve bardağını ona uzattığımda hiç yadırgamadan alıp bir yudum içti.
"Vukuat mı var?" Başını olumlu anlamda sallayıp arkasına yaslandı.
"Anladıysan sorma kardeşim seni de sıkmayayım." Başımı iki yana sallayıp onun gibi sırtımı yasladım.
"Derdini dert edineceğimi düşünüyorsan doğru düşünüyorsun. Sen dök bakalım hele sonra da biz dökeriz. Ödeşmiş oluruz hm?" Sıkıntılı bir nefesi havaya salarken gözleri uzaklara daldı. Anlatacağını fark ederek dikkat kesildim.
Yaklaşık bir saat boyunca dinledim onu. Nasıl güzel sevdiğini ve nasıl bir muameleye maruz kaldığını. Onunla birlikte hüzünlenip onunla birlikte sinirlendim. Aynı kişilere sövdük beraber. O rahatlayana kadar destek oldum ona. Kanımın sinirden kaynadığını belli etmeden.
Yanımda oturan şu kıvırcık herifin çok güzel bir kalbi vardı. O kadar güzeldi ki, kederle yüzüne çöken karanlık bile kalbinin ışığını yüzünden alamamıştı. Yüreğimde bir yer sızlarken sözleri bitti.
Ne onun konuşacak tek bir kelimesi ne de benim telafi sözcüklerim kalmıştı dudaklarımızdan dökülecek.
Bomboş iki herif olarak oturduğumuz banktan bize iyi gelecek tek şey ile ayağa kalktım.
"Kalk lan içmeye gidiyoruz. Benden." Acı bir şekilde gülüp o da ayaklandı.
"O iş öyle olmaz aslanım. Anca beraber kanca beraber. Hesap ortaksa gelirim yoksa tozumu bulamazsın." Gülüp kolumu omzuna atıp otoparka doğru yürümeye başladım. Haliyle benimle birlikte yürümek zorunda kaldı.
"Bakarız. Atla bakayım aslan sütü içmeye gidiyoruz." Kolumu omzundan çekmem ile şaşkın bir şekilde bana bakmaya başladı.
"Lan!" Gülüp kilidi açtıktan sonra sürücü koltuğuna kuruldum. Bir dakika kadar boş boş bekledikten o da binince aracı çalıştırdım.
"Oğlum bak şunu yapıp durma. Sana aslan diyoruz sen aslan sütü diyorsun." Piç bir şekilde sırıtıp yola çıktım.
"Rakı demek istedim bro sen ne anladın ki?" Bana hassiktir oradan bakışı atarken cevap verdi.
"Siktir lan. Fesat herifin tekisin bilmiyoruz sanki. Ben gayım diye bağırıyorsun. Süt diyince ne anlamış olabilirim acaba?" Dudaklarımı yalayıp göz ucuyla ona baktığım da... Kızardı mı o?
"Kaplana bak sen neler de bilirmiş." Alayla çınlayan ses tonum ile ciddileşip sert bir ifade takındı.
"Bu ne amk aslan, kaplan. Hayvanat bahçesine döndük iyice. Sen karışma benim neler bildiğime. Aklın almaz aslanım yazık olur sana." Bak sen şuna. Onunla daha fazla uğraşma isteğimi kabarttığının farkında bile değildi.