-Toriel'den-
Olay yerine geldiğimde onlar olayı çözmüştü bile. Bu yüzden birlikte eve dönmek için taksideydik.
Telefonun çalmasıyla yüzler bana döndü.
Hemen açtım.
-Toriel acilen karakola gelin!
Daha cevap vermeden telefon kapandı.
Hemen taksiye yönünü değiştirmesini söyledim.
-Ne oldu, dedi John şaşkınlıkla.
-Bilmiyorum... Dedim sadece.
**
-Paket sana Sherlock, dedi ve paketi Sherlock'a uzattı Letrade.
-Bomba yok, diye ekledi.
Sherlock dikkatle paketi açtı ve içinden pembe bir telefon çıktı.
-Pembeli kadının telefonu, diye atıldı John.
-Pembeli kadın? dedim sakince.
-Sana anlatmıştım, Sherlock'la çözdüğüm ilk dosyadaki kadın. İşte onun telefonu, diye cevapladı John.
Hatırladığımı belli etmek için kafamı salladım.
"Bir adet yeni mesajınız var" diye bir ses geldi telefondan. Ardından ise bütün odayı beş 'bip' sesi doldurdu.
-Bu kadar mı? dedi John.
-Hayır bu kadar değil, dedi Sherlock.
Telefonun ekranında ki fotoğrafı bize gösterdi.
-Bundan ne çıkarmamız gerkiyor?
-Burayı biliyorum, dedim.
Herkes bana dönünce devam etmem getektiğini anladım.
-Bayan Hudson taşımadan önce bana bir yer daha göstermişti. Rutubetli olduğu için şu an oturduğum yeri tercih etmiştim, diye tamamladım sözlerimi.
**
-Buraya bakmamışmıydın zaten Toriel.
-Bu kapı yakın zamanda açılmış, diye söze girdi Sherlock.
-Hayır, imkansız. Başka anahtar yok, dedi Bayan Hudson.
İçeri girdik boş odanın ortasında bir çift ayakkabı duruyordu.
Sherlock tam ayakkabıya yaklaşmıştı ki telefon çaldı. Hemen telefonu açtı ve sesi dışarı verdi.
-Alo, dedi Sherlock tedirgince.
-Me-merhaba... Yakışıklı...
-Kimsiniz?
-Sana... küçük bir bulmaca gönderdim. Böylece... Böylece tanışmış oluruz.
-Kiminle konuşuyorum? Neden ağlıyorsunuz?
-Hayır. E ben ağlamıyorum. Yazı yazıyorum ve bu aptal kadında yazdıklarımı okuyor.
-Perde şimdi açılıyor, dedi Sherlock.
Sesi fısıltıdan biraz yüksek çıkmıştı.
-Ne? dedi John.
-Yok bi şey.
-Hayır ne demek istedin?
-Bir süredir bunu bekliyorduk, dedim lafa girerek.
-Bulmacamı çözmek için 12 saatin var Sherlock. Yoksa haylazlık yapmam için hiç bir engel kalmayacak, dedi kadın.
Zeten sonrada telefonu kapattı.
**
Laboratuvarda Sherlock ayakkabı ile uğraşıyordu. Bende sıkıldığım için eve dönüyordum. Yürürken bir şarkı mırıldanmaya başladım.
"Because
ÇünküWhen the sun shines, we'll shine together
Güneş parlayınca, beraber parlayacağızTold you I'll be here forever
Sana sonsuza kadar burada olacağımı söyledimSaid I'll always be your friend
Her zaman arkadaşın olacağımı söylediTook an oath, I'ma stick it out 'til the end
Yemin ettim, sonuna kadar devam edeceğimNow that it's raining more than ever
Şimdi her zamankinden daha fazla yağmur yağıyorKnow that we'll still have each other
Bil ki hala birbirimize sahip olacağızYou can stand under my umbrella
Şemsiyemin altında durabilirsin "-Kendi şemsiyemi tercih ederim.
Arkama dönüp konuştum:
-Şarkının senle ilgili olduğunuda nerden çıkardın, Mycroft.Bana yetişip yanımda yürümeye başladı.
-Kimle ilgili peki?
-Bilmem, bunu şarkıyı yazana sor.
Evin kapısına geldiğimizde kapıyı açtım ve yukarı geçtik.
-Evet Mycroft dinliyorum, buraya çay içip sohbet etmek için gelmediğin belli.
Ve ekledim:
-Yoksa birbirimizin gününün nasıl geçtiği hakkında konuşan yakın arkadaşlarızda benim mi haberim yok.-Senden Sherlock'un yaptıkları hakkında bana bilgi vermeni istiyorum.
-Niye?
-Onun iyiliği için.
-Ne zamandan beri koruyucu abi rolünü üstleniyorsun Mikey.
-Başından beri.
-Bak bu ilginç. Peki, neden böyle bir şey yapayım?
Ceketinin iç cebinden meşhur çek defterini çıkardı. Kalemle yazmaya başladı.
-Evet, ne kadar lazım? 5 bin yeter mi? Diyip gözlerini bana çevirdi.
-Çek defteri sende, ne kadar istersen.
Bir şeyler daha yazdı ve çeki bana uzattı.
-John'a sorduğumda rakamı beklemeden reddetmişti.
-Benim bu dünyada sevdiğim iki şey var: 1.si para 2.si de para, diyip kapıyı açtım.
-Seni bilgilendiririm.
-İyi günler, Val.
-İyi günler, Mikey.
**
-Öldüğünüzü düşünmeye başlamıştım, dedim kafamı kitaptan kaldırmadan.
-Sanada merhaba Toriel, dedi John paltosunu asarken.
Sherlock lafa daldı:
-Sevgili(!) ağabeyim ne zaman geldi, dedi ve koltuğa uzandı.-Bir saat önce.
-Ne istiyormuş.
-Ona senin hakkında bilgi vermem için para teklif etti, dedim ve ayağa kalktım.
-Kabul ettin mi?
-Evet, diyip çeki ona uzattım.
-Bu kadar ettiğimi bilmiyordum, dedi alaycı bir tonda.
-Ciddi misin? Diye lafa girdi John.
-Ona bilgi vermemi istedi. Doğru veya yanlış bilgi demedi.
Sırıtıp geri yerime oturdum.
-Siz ikinizde çatlaksınız, dedi John.
-Yeni mi anladın? Dedik Sherlock'la aynı anda.
Oy verip yorum yapmaya unutmayıınn
Mutlu günlerr🍫