-Torielden-
Sabah uyandığımda ortalık çok sessizdi ki bu pek alışıldık bir şey değildir. Merdivenlerden çıkıp kapıyı açıtığımda montunu giymeye çalışan John'u gördüm.
"Günaydın John nereye böyle?"
John normale göre daha şık giyinmişti. Bir takım elbise değildi ama normal kıyafetlerine göre daha iyiyidi.
"Bir arkadaşımın yanına gidicem akşam dönerim. Sende Sherlock'a sahip çık duvarda biraz daha kurşun izi istemeyiz." dedi ve yanımdan geçip kapıdan çıktı.
Derin bir nefes verip arkasından kapıyı kapattım. İçerden duyduğum homurtu seslerinin Sherlock'a ait olduğuna emindim. Onun odasına doğru yürüdüm ve kapıyı açtım. Sherlock arkası dönük ve kendini battaniyeye dolamış şekilde yatıyordu.
"Kalk hadi Sherlock güneş doğdu." dedim perdeyi açarken.
"Ne yapayım fotosentez mi?"
"Bak bu iyi fikir belki bitki sanıp üstüne basarımda kurtulurum senden."
Sherlock homurdanarak kalktı. Üçümüzde yaşananlardan dolayı yorgunduk. Üstünü değiştirmesi için Sherlock'u yanlız bıraktım ve mutfağa gittim.
Buzdolabını açınca yenilebilecek tek şeyin yumurta olduğunu fark edince derin bir nefes aldım. Çaresizce yumurtaları tavaya kırdım ve pişirmeye başladım.
Yumurtayı tabağa koyduğum sırada Sherlock geldi.
"Sonunda uyanmışsın." diye takıldım ona.
Sherlock beni duymazdan gelip kendine kahve yapmaya başladı. Buna göz devirip masaya oturdum ve yumurtamı yemeğe başladım.
"Alışverişe çıkıcam, gelcek misin?" dedim yumurtamı yerken.
"Niye alışverişe çıkayım ki?"
"Bilmem sürekli aynı şeyleri giydiğin için olabilir."
Ne kadar homurdansada onu ikna edip alışverişe çıkmıştık sonunda.
"Hey Sherlock, sence bu mu yoksa diğeri mi?"
"Fark eder mi?"
Derin bir nefes alarak sabır diliyordum.
"Biliyor musun bir daha asla seninle hiçbir yere gitmeyeceğim."
Bütün gün Sherlock'u sinir ettikten sonra hepimiz oturmuş Bayan Hudson'ın kahveleri getirmesini bekliyorduk. Bende John'a Sherlock'a aldırmaya çalıştığım kaplan desenli gömleği anlatıyordum. Ben ve John ne kadar gülüyorsak Sherlock'ta o kadar somurtuyordu.
Kahveler geldii, dedi Bayan Hudson.
Hepimiz kahvelerimizi içip sohbet ediyorduk. Sherlock bile bazen bize katılıyordu -ki bunu normalde yapmaz-. Uzun süren muhabbetten sonra yatmaya karar verdim. Ayağa kalkıp kapıya doğru yöneldim.
Saat erken değil mi? Dedi John.
Fazla uykudan zarar gelmez, diyip aşağı indim.
Kendimi yatağın soğuk ama yumuşak yüzüne bıraktım.
**
Johnla beraber bir vaka için yola çıkmış ve varmıştık. Sherlock 'biz evde yokken' verdiği karar neticesinde bizi zorla vakaya yolladı. Evde oturmuş John'a bilgisayarı göle tutmasını söylüyordu.
Derin bir nefes alıp arabaya yaslandığım sırada helikopter sesleri duydum. Bizi 'kibarca' helikoptere bindirip bir sarayın önünde indirdiler.
Bugün daha kötü olmaz, dedim sinirli bir şekilde.