VİCDAN

41 4 0
                                    

Vicdan kimin peşini bırakmadı ki.Kimin ayağına bağ olmadı.Birisini sevginle öldürebilir misin?Birisini canını yakacak kadar sevebilir misin?     

    Ders bitmişti.İlk işim Burcunun olduğu kata çıkmaktı. Merdivenlerden çıkarken arkamda birinin yürüdüğünü hissettim. Kafamı çevirip baktığımda Sercan ve Burçay'ın çoktan beni aradıklarını fark ettim. Burçay "Burcu'yu da alıp kafeteryaya inelim." dedi.O sırada Sercan elimi tutmaya yeltendi.Bu sıralar aramız bozuktu.O bana her ne kadar yakınlaşmaya çalışsa da ben soğuk davranıyordum.Son zamanlarda çok fazla kavga ettiğimiz için onla barışmak istemiyordum. Bir an elimi tutmaya çalışması şaşırmama neden oldu. Yine de kendime hakim olup Burçay'ın yanına doğru yürüdüm. Bunlar olurken Burcu'nun sınıfının önüne çoktan gelmiştik. Anfinin kapısı kapalıydı fakat Burçay beklemeden sınıfa daldı. Tahmin ettiğim gibi hoca daha içeride ders anlatıyordu ve Burçayın kapıyı açmasıyla bütün sınıfın gözü bize döndü. O sırada gözüm direkt Burcu'yu aradı. En ön sıranın iki sıra arkasında oturuyordu. Onun yüzüne baktığımda Burçay'ın içeri girmesinden dolayı olacak ki oldukça kızarıktı ve gözleri açılmış bize bakıyordu. Neyse ki sınıftaki hoca anlayışlı biriydi ve dersi sonlandırıp öğrencilerin çıkabileceğini söyledi. Eşyalarını alıp sınıftan çıktı. Biz de Burcu'yu çağırdık. Hala afallamış görünüyordu. Hep beraber okulun kafeteryasına inmek üzere merdivenlere doğru yöneldik. Burcu, Burçay'a bakıp "Bir daha sınıfa dalarken kapıyı çal." dedi. Burçay sırıttı."Muhakkak bir dahakine de aynısını yaparım canım kardeşim"dedi. Burcu bu söylediğine sinirlendi ve  " Bana kardeşim demez misin Burçaycım?" dedi. Burçay pis pis sırıtarak " Bir yaşta  olsa ben senin ağabeyinim küçük kardeş." Burcu fazla uzatmadı. Çünkü kendisinden bir yaş büyük olan "ağabeyiyle" laf yarışına girmek istemiyordu. Bunun sebebi Burçay'ın herşeyi dalgaya vurarak Burcu'yu sinir etmesiydi.Aralarındaki atışma bittiği için adımlarımı daha hızlı attım.                                                                                                                                                                            

Kafeteryaya vardığımızda koltuğa ilk zıplayan Burçay oldu -her zamanki gibi-. Sonrasında herkes sırayla koltuğa oturdu. Yanıma Burcu oturdu. O sırada bir iki saniyeliğine Sercan'ın yüzünü gördüm. Yanıma oturamadığı için olsa gerek yüzü asılmıştı. Ama sonra Burçay'ın yanına oturdu. Bir iki dakikalık kısa bir sohbetin ardından Sercan "Siparişlerinizi alıyım." diyerek ayağa kalktı. Önce Burcu'ya sonra  Burçay'a ne içmek istediğini sordu. Sıra bana geldiğinde daha cevap vermemi bile beklemeden "Her zamankinden değil mi?" dedi. Yüzüne şaşırmış bakıyordum. Aslında "hayır" diyecektim ama arkasını dönüp beklemeden gitmişti.İki dakika sonra içeceklerle ve yiyeceklerle geri gelmişti. Nedensiz bir şekilde ona kızmıştım.Cevabını bile beklemeden gittiği içindir belki de, belki de defalarca kavga edip sonrasında hiçbir şey olmamış gibi elimi tutmaya cüret ettiği içindir. En sonunda bu düşüncelerden kafamı sıyırıp, sorulurken fikrimin bile önemsenmediği içeceğimin önüme konmasını bekledim. Aldığı limonatayı Burcu'nun önüne, kolayı ise Burçay'ın önüne bıraktı. Onu ise benim önüme koydu,"filtre kahveyi." Bu onunla ilk tanıştığımızda içtiğimiz içecekti. Anısı vardı. Eski anıları hatırlamayı bırakıp sohbetlerine kulak verdim. Sercan da yememiz için aldığı kek ve kurabiyeleri ortaya koymuştu. 

Neredeyse iki saatten beri oturup konuştuk.Burcu ve Burçaya gelen acil bir aramadan sonra onlar gitti. Şimdi biz ikimiz başbaşa kalmıştık.Bundan oldukça rahatsız olmuştum.Oysaki iki yıllık sevgilimle her zaman başbaşa oturup konuşurduk. Tam masadan kalkacaktım ki Sercan elimi tuttu ve "Lütfen oturur musun? konuşmamız gerekiyor sanırım." dedi.Hızlıca elimi çekip"Bence konuşulacak bir şey olsaydı merak etme bunu ilk ben yapardım" dedim. Yüzündeki hayal kırıklığı çok net okunuyordu.Umursamadan yerime oturup konuşmasını bekledim."Biliyorum Dani, seni kırdığımı çok iyi biliyorum"dedi. "Ve böyle bir şeyi birdaha yaşanmasını istemiyorum" dedi. Evet benimde hatalarım olmuş olabilirdi ama bunu düzeltmek için bi zahmettede bulunmuyordu.Her seferinde ben aramızdaki buzları eritmekten bıkmıştım.Ama bu seferde kendimi kandırıp ona inanmayı seçtim."Pekala,zaten küçük bi olaydı" dedim. Suratıma takma bir gülümseme geçirip cevap vermesini bekledim.O da gülümsedi ve elimi tuttu.Bazen duygularımı,hislerimi göremediğini düşünüyordum.Oysaki beni gerçekten seven bir insan bu söylediklerimde ciddi olmadığımı nasıl anlamazdı ki.Ben bunlar hakkında kafa yorarken Sercan "Benim tuvalete gitmem gerekiyor,iki dakikaya gelirim"dedi.Kafamı salladım ve onu beklemeye başladım.Sercan gittikten hemen sonra telefonu çalmaya başlamıştı.Telefonunu unuttuğunu yeni fark etmiştim.Yavaşça eğilip kimin aradığına baktım. Telefonda yazan ismi okuyunca istemsizce kaşlarım çatıldı.Telefonda Burcu-3 yazıyordu.Hızlıca elime alıp açtım. Hoparlörden "Merhaba aşkımmmm,dersin bittiyse bugün sinemaya gidelim diyecektim" dedi.Duyduklarımı daha sindirememişken arkadan gelen ses dikkatimi dağıttı.Sercan elindeki telefonun ona ait olduğunu fark ettiği an kaşları çatıldı.Hızlı adımlarla yanıma gelirken telefondaki kızın sesi kulaklarımı tırmalıyordu."Aloooo, aloo". henüz kıza cevap veremeden Sercan elimdeki telefonu hızlıca alıp kapattı."Nasıl benim telefonumu kurcalarsın"diye bağırdı.Zeytin yağı gibi üste çıkmaya çalışıyordu fakat beni ayakta uyuttuğu düşüncesi aklıma yerleşirken hızlıca oturduğum yerden kalktım ve karşılık verdim."Sen nasıl bir insansın ya. Hem beni aldatıyorsun hemde bana mı kızıyorsun?" dedim.Bu söylediğimden sonra gözlerini kaçırıp "Ne dedi sana" dedi. "Bir önemi var mı?" dedim ona tiksinerek bakarken. Burada daha fazla duramayacağım aklıma geldi ve kapıya doğru koşarak ilerledim.Hiç birşey düşünmemeye çalışıyordum çünkü düşünürsem kafayı yiyeceğimi biliyordum.Ama içimden nedense haykırmak,bağırmak veya ağlamak gelmiyordu.İçimdeki bir his başından beri Sercanın böyle bir şey yapacağını biliyordu, içimdeki ses haklı çıkmıştı, yapmıştı.Vicdanı hiç mi sızlamamıştı? Bir kere bile canı acımamış mıydı? Ben bunları düşünürken çağırdığımı bile unuttuğum taksi önümde durmuştu. Hızlıca arka kapıyı açıp oturmuştum. Kapıyı çok hızlı kapatmış olucam ki şöför kafasını çevirip bana baktı.Onu umursayacak durumda olmadığım için başımı pencereye çevirip yolu izlemeye koyuldum. Yol boyunca sessizce olanları sindirmeye çalıştım. Belkide telefondaki kızın sesi bininci kez kafamda yankılanıyordu. O sırada eve geldiğimi fark ettim. Parayı verip taksiden indim ve adımlarımı yavaşça kapıya doğru attım.


00.00 MEKTUPLARIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin