Benim için zaman, seni ilk tanıdığım gün işlemeye başlamıştı. Fakat amacımı hatırladığımda zamanın durduğuna şahit oluyordum. Sonrasında aklıma geliyordu, zaman geçse bile amacım değişmeyecekti.
Alarmın sesiyle uyanmıştım.Güneş her zamanki gibi doğup bana kalmamı işaret ediyordu.Gece boyunca hiç uyumamış Cennet mahallesi izlemiştim.Şimdi ise gözlerimden uyku akıyordu.Yatakta fazla oyalanmadan kalkıp adımlarımı banyoya doğru attım.Hızlıca dişlerimi fırçalayıp banyodan çıktım.Kafamı yatak odasının bulunduğu yere doğru çevirdiğimde kapalı olduğunu gördüm.Anlaşılan babam daha işe gitmemişti.Sessiz adımlarla kendi odama doğru adımlar attım.Telefonumu elime alıp saate baktım. Saat yedi buçuktu benim ise sekizde çıkmam gerekiyordu.Daha hızlı olmam gerektiğini kendime hatırlatıp üzerime giymek için bir şeyler aradım.Burçayın dediğine göre bugün hava epey soğuk olacaktı bu yüzden kalın giyinmem gerekti.Üstüme beyaz bir kazak geçirdim. Altıma ise uzun, dar, bordo bir etek giydim. Saçlarımı yapmak için tekrardan Banyoya girdim.Bu sefer saçlarımla uğraşmak istemiyordum.Sıkı bir at kuyruğu tercih edip daha fazla oyalanmadan evden çıktım. Merdivenleri üçer üçer inip dış kapıyı açtım.Kapıyı açmamla yüzüme çarpan soğuk hava ürpermeme neden oldu.Bugün Burcu okula gelmeyeceği için taksiyle gitmem gerekiyordu.Fakat kendime zaman ayırmak ve azda olsa kafamı dinlemek istediğim için yürüyerek gidecektim.Normalde yürüyüş yapmayı sevmezdim.Fakat son zamanlarda yürümek bana mantıklı düşünmenin kapısını açıyordu.Bende bir kez daha bu kapıdan içeri girmeyi seve seve kabul edecektim.
Okula varmak üzereydim.Sanki hava gitgide soğuyor ve kendime gelmem için yüzüme çarpıyordu.Montumdan telefonumu çıkarıp saate baktım.Saat neredeyse dokuza geliyordu.Tam zamanında yetişmiştim.Adımlarımı hızlandırıp üniversitenin içine girdim.Dersimin olduğu sınıf üçüncü kattaydı. Merdivenleri çıkıp sınıfımın olduğu odaya girmek için kapıyı çaldım.Hoca henüz gelmediği için derin bir nefes alıp kendimi rahatlatmaya çalıştım.En arka sıralardan birine oturup hocanın gelmesini bekledim.O sırada aklıma gelen şeyle huzursuzca etrafıma bakınıp onu aradım.Ama tahmin ettiğim gibi yine gelmemişti.Bu gidişle ne sınıfı geçebilecek ne de bölümünü bitirebilecekti. Bir haftadan beri konuşmuyorduk,ayrılmıştık.Nedense hiçbir zaman üzülmemiştim. İlişkimizin yalandan ibaret olduğunun bir kanıtı mıydı ? yoksa sadece basit bir ayrılık mıydı ? bilemiyordum.
Ders bitmişti.Neredeyse iki buçuk saat süren dersin ardından başımı kaldıramayacak hale gelmiştim. Daha fazla sınıfta durmanın bir anlamı olmadığını kavrayıp oturduğum yerden kalktım.Çantamı ve kalem kutumu toparlayıp sınıftan çıkmak için hızlı adımlar attım.Bugün canım hiç eve gitmek istemiyordu.Zaten eve gitsem bile yapacak birşey yoktu. Bu yüzden cebimdeki telefonumu çıkarıp Burcuyu aramak için tuşlara bastım.Kısa bir süre sonra telefondan gelen sese kulak verdim "Aloo" Burcunun keyifli çıkan sesinden dışarıda olduğunu anlamak zor değildi. "Neredesin Burcu" dedim lafı uzatmadan. "Burçay ile lunaparktayız" dedi.Verdiği cevap dudaklarımı kıvırmaya yetmişti.Burçayın dönme dolap fobisi olduğundan ,Burcu onu arada sırada lunaparka götürür fobisinden kurtulmasına yardımcı olurdu.Fakat Burçay bu fobiyi küçüklüğünden beri taşıdığı için korkusunu kolay kolay yenemiyordu." Tamam,bende buluşalım diyecektim ama muhakkak sizin işiniz uzun sürer" dedim. O sırada Burçayın arkadan gelen çığlık seslerini işittim.Kendimi tutamayıp kıkırdamaya başladığımda Burcu" Ben seni sonra ararım, şuan uğraşmam gereken önemli işlerim var" dedi. "Görüşürüz" dedim ve telefonu kapattım.O sırada aklıma gelen fikirle adımlarımı hızlandırdım.Okulun iki sokak ötesinde sürekli gittiğim ve çok sevdiğim bir kafe vardı, oraya gidecektim.
Lıght kafe yazan ışıklı yazıyı gördüğümde adımlarımı hızlandırıp içeriye girmek için kapıyı açtım.Burası o kadar renkliydi ki insan buraya gelince mutlu oluyordu.Çok insan olmadığından boş bir yere oturup garsonun gelmesini bekledim.Etrafıma bakındığımda yeni aksesuarların eklendiğini fark ettim.Hemen sağımda duran ışıklı lıght yazan yazıyı gördüm .Pembe ışıklarıyla gözümü kamaştırmaya yetmişti.Çok geçmeden pembe önlüklü garsonu yanıma yaklaşırken gördüm. Uzun zamandır buraya geldiğim için neredeyse herkes beni tanıyordu, tabi bende onları."Selam Gökhan,naber" dedim.Hızlı bir şekilde cevap verdi "İyidir,uzun zamandan beri buralarda göremiyoruz seni,nerelerdesin" dedi. Ona bütün herşeyi anlatmak istemediğim için üstü kapalı bir cevap verdim. "Bu aralar fazla yoğunum, vakit ayıramıyorum." dedim.Anladığını belli etmek için başını sallayıp siparişimi vermemi bekledi.Bende hızlıca menüye göz gezdirip cevap verdim. "Havuçlu kek birde filtre kahve" dedim.Başını aşağı yukarı sallayıp masadan uzaklaştı.Bende siparişlerim gelene kadar telefona bakıp zaman öldürdüm.
Sipariş ettiğim yiyecek ve içecek geldiğinde başımı telefondan uzaklaştırıp kekten bir parça aldım.O sırada dış kapıdan gelen ayak sesleriyle başımı o tarafa çevirdim. Bir seksen beş boylarında,kahverengi ve dalgalı saçları olan birisi kapıdan içeriye doğru adımlar attığını gördüm. Üstündekiler oldukça kısaydı.Üstünde siyah bir tişört altında ise siyah bir kot vardı.Üstelik bu havada şapka takmıştı.Karşımda oturan genç adamı daha fazla incelemeden tabağımdakileri bitirmeye odaklandım.Kısa süre sonra Gökhan karşımdaki adamın siparişini almak için yanına gitti. Genç adam, Gökhanın yanına gelmesiyle dudaklarını kıvırdı ve konuşmaya başladı. "Merhaba Gökhan, izin aldın sanırım bir haftadan beri kafeye gelmiyorsun" dedi.Nasıl yani buranın devamlı müşterisi miydi? Gökhan, "Evet, ailemi ziyarete gittim." dedi.Genç adam anlayışla başını salladı. " Karşımdaki hanım efendinin siparişinden olsun." dedi.fakat bunu söylerken bir saniye bile yüzüme bakmamıştı. Bir an beni tanıdığını düşündüm. Fakat tanısaydı ben de onu tanırdım . Bu düşünceyi hızla kafamdan atıp tabağımdakilere tekrardan odaklandım. Yarım saat sonra tabağımdakileri bitirmiş kalkmak için telefonumu çantama koyup ayağa kalkmıştım. O sırada genç adam benimle birlikte ayağa kalkıp yanıma doğru geldi. İki saniye boyunca beni baştan aşağı süzdü sonrasında dudakları hafifçe kıvrıldı. "Seni tanıyorum, üniversitenin hukuk fakültesinde okuyorsun değil mi?" dedi. Söyledikleri ağzımın açılmasına neden oldu ama çok belli etmeden cevap verdim. "Doğru tahmin, yoksa tahmin dememeli miyim? " dedim. Söylediklerim karşısında ne ima etmek istediğimi anlamış olacak ki "Tahmin değil, bende aynı bölümde okuyorum.Seni de tanıyorum" dedi. Söyledikleri bu kez benim onu süzmeme neden oldu. Fakat böyle birisini daha önce görmediğime yemin bile edebilirdim. Gözlerimi hafifçe kıstım ve konuşmaya başladım "Peki, memnun oldum adım Diana" dedim. Oda uzattığım elli tutup hafifçe yukarı aşağı salladı. "Ben memnun oldum, adım Ares" dedi.
3. BÖLÜM SONU...
Selamlar, hikayemi beğendiyseniz destek olmayı unutmayın.Dördüncü bölümde görüşmek üzere.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
00.00 MEKTUPLARI
Mystery / ThrillerRuhum,parçalara ayrılmış oların ruhum.Gözlerimi kapattığımda ,beni asla yalnız bırakmayacak ruhum.Peki bunun suçlusu kim.Sen , ben kim?Hayat o kadar acımasızki suçsuz olsanda suçlu olsanda yakanı bırakmaz. Peki ben hangi taraftaydım.Suçlu mu? suçsuz...