-Kendim ettim kendim buldum misali-
Belki de hayatı boyunca bir daha böyle bir şey yaşayamayacaktı. Tatlı heyecanları yaşadı, sıra acı kısıma geliyordu ve bu tabiki Aren'in gidişiydi. Son bir günü kalmıştı gitmesine. Adam, haber vermeden gitmekte kararlı, kız ise hislerini açmamaya. Bunun doğru olacağını düşünüyordu. Başka bir yol gelmiyordu ne yazık ki akıllarına. İkisi de birbirinden emin değil çünkü. Bu da onların hikayesini mutsuz sona sürüklüyordu.
-Saye, bu üçüncü gelişim oldu. Saat kaç oldu? Senin bir yerin mi ağrıyor, bu saate kalmazdın çünkü.
-Anne hayır, bir yerim ağrımıyor. Uyu uyan yaptım gece, uykumu alamadım.
-Tamam o zaman. Elini, yüzünü yıka kahvaltı hazır.
Mutfağa gittiğinde annesi ve kardeşi yemeye başlamışlardı. Babasını yine kaçırmıştı. Oturdu sandalyeye. Boş tabağa iki zeytin, üç tane salatalık koydu. Annesinin gözü üzerindeydi. Tüm gerginliği ile yaptı kahvaltısını.
-Canını sıkan bir şey mi var?
-Daha ne kadar üsteleyeceksin? İyiyim diyorum işte neyini anlamıyorsun?
-Son kez soruyorum bak, eğer sonrasında sen anlatmak istersen bu sefer ben dinlemeyeceğim. Seni düşündüğüm için üsteliyorum. Sabah sabah tatsızlık yaşamayalım istersen.
Bir anlatsa kurtulabilirdi bu histen. Durduk yere annesi ile arası açılmıştı. Annesinden gizleyerek aralarının bozulmasına neden olmuştu. İki haftalık biri için annesine çıkışması yakışıksız kaldı. Bir yanı hala anlatmaması için ısrar ediyordu. Nasıl bir tepki alacağını kestiremiyordu. Doğruyu veya yanlışı kendi ayırt etmeliydi.
Saye, kahvaltıdan sonra hazırlanıp çıktı evden. Kırmızı ağacın ona iyi geleceğini biliyordu. Tek ihtiyacı olan şey biraz durulup soluklanmaktı. Kafasını toplamaya ihtiyacı vardı.
Marketin önünden geçerken adamla göz göze geldi. İkisi de birbirinden kaçırdı bakışlarını. Önceden birbirlerine attıkları kaçamak bakışları şimdi birbirinden kaçırıyorlardı. Hızlı adımlar ile yoluna devam etti.
---
Şu an huzur bulduğu yerdeydi. Her şeyden kaçıp sığındı yine buraya. Eve döndüğünde ne yapması gerektiğini iyi biliyordu. Alması gereken bir gönül vardı. Kendinde de onarması gereken bir kalp.Düşündü, hemde çok. Bir daha böyle bir duyguyu yaşayamazdı belki de. Konuşmanın, hislerini adama anlatmanın doğru olacağını düşünüyordu. Sonu kadere kalmıştı, biraz da adama bağlıydı. Kıza kalsa adam da aynı duygulara sahipti ama öğrenmeden bilemezdi. Yeterince ağacın altında vakit geçirmişti. Yüzündeki gülümseme bu defa sahte değildi. Yürüdü, sonunun güzel olacağını hissederek hoşlandığı adama yürüdü.
Marketin önüne geldiğinde adamı dışarıda göremedi. İçeride olacağını düşünerek kapıdan içeri girdi. Kasa da yaşlı adam vardı. Aren orada da yoktu.
-Kolay gelsin, çikolata alacaktım da ilgilenen kişi yok mu?
-Sağ ol kızım. Sen, Aren oğlumu soruyorsun. O yok bana söyleyebilirsin.
-Evet, ee arkadaşım olur da kendisi. Göremeyince merak ettim. Yok derken, anlamadım?
-O gitti kızım. Yardım etmek için gelmişti, işi bitince ailesinin yanında döndü.
Hayal kırıklığını en derinden hissetmişti. Sessiz sedasız girmişti hayatına, gönlüne öyle de çıkıp gitti. Bir hoşçakalı çok mu görmüştü? Demek ki gerçekten 'macera' olarak görüyordu. Genç kız, düşüncelere dalarken yaşlı adam seslendi.
-Kızım iyi misin? Hangi çikolatayı istiyordun, ben bakayım.
-Yok amcacım sağ ol. İstemiyorum artık. Kolay gelsin.
-Peki kızım, sen bilirsin. Yine bekleriz. Babana selam söyle uğrasın da bir çayımı içsin.
-Tabii, söylerim.
Usulca çıktı bir hevesle girdiği marketten. Her güzel şeyin sonu olduğu gibi bunun da sonu vardı. Mutsuz bir son. Taburenin üzerindeki gri hırka dikkatini çekti. Adamın üzerinde çok görmüştü. O sırada yaşlı adamın kendine söylendiğini duydu.
-Kızım az kalsın unutuyordum. Aren oğlum hırkayı sana vermemi istedi. Cebinde, not mu ne bir şey varmış. Gitmeden önce söylemişti.
Buğulu gözleri ile çıkardı kağıdı. Okumaya başladı veda mektubunu.
'Sana söylemek istediğim çok şey vardı. Cesaretsizliğim tuttu. Dilimin ucuna gelen her kelimeyi yuttum. Seni ilk gördüğüm andan beri aklımdan çıkmadın. Giydiğin o beyaz elbise ile gönlümde adeta taht kurdun. Yüzüne bakarak edemediğim vedayı, kelimelerle ifade ediyorum. Evet sana karşı hislerim vardı ama sen ne düşünüyorsun bilmiyorum. Belki alacağım cevaptan korktuğum için sustum. Dedim ya bilmiyorum Saye. İki haftaya çok güzel şeyler sığdırdık. Olur da bir gün bir yerde karşılaşırsak benden nefret etme olur mu? Hoşçakal ve sakın ağlama. Hak etmiyorum.'
Artık her şey için çok geçti. Adam gitti. Arkasında ise gözü yaşlı bir kız bıraktı. İki tarafta pişman olacağı şeyleri yaptı. Adam hislerine karşılık alamayacağını sandığı için, kız sustuğu için pişman olacaktı. Pek de önemi kalmamıştı.
Akan göz yaşlarını durduramıyordu. Bir süre de durduramayacaktı. İlk heyecanı, ilk hayal kırıklığını yaşamıştı hem de hislerinin olduğu kişi tarafından yaşamıştı. Elinde kalan gri hırka ile apartmana girdi. Merdivenleri çıktı teker teker. Elini kaldırıp bastı zile. Birkaç saniye sonra kapı annesi tarafından açıldı. Annesine fırsat tanımadan sarıldı boynuna. Hıçkırarak ağlamaya başladı. Annesi, ne olduğunu anlayamadı. Kızı için endişeliydi. Şu an soramazdı, biliyordu anlatmayacağını. Sırtını sıvazlayıp, sakinleştirmeye çalıştı. Aralarının bozuk olduğunun artık bir önemi kalmamıştı. Kızına ne kadar sırt çevirebilirdi ki? Saye, hıçkırıklarının arasından fısıldadı.
-Özür dilerim, çok özür dilerim. Seni seviyorum. Seni çok seviyorum..
Ben senin yaşadığın gizli bir macerayım, anlatılmaz bir roman, kapanmaz bir yarayım. Sığındığın limanlar unutturamaz beni, ben senin yüreğinde en büyük fırtınayım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rastlantı
Chick-Lit5 yıl önce başladı her şey ve başladığı gibi bitti. Belki kader bizi tekrar bir araya getirir bilemem tabii, o zamana kadar bu inancımı koruyacağım sevgili. Kendine iyi bak olur mu? İncitmesinler seni, beni, bizi. Kötü hatıralar yerini güzel anılara...