Seni affediyorum ama sana bir daha güvenemem ki.
Her şey basit bir oyundan ibaretti. Bir tarafta bu oyunu başlatan kişi, öbür tarafta duygularıyla oynanmış ve yüzüstü bırakılmış biri. İkiside bu yaşananların onlara tattırdığı hisler karşısında bir türlü yollarına devam edemediler bir süre boyunca. Taraflardan biri insanlara bir daha güvenmemesi gerektiğini, diğeri ise aşk karşısında her insanın kolayca yıkılabileceğini öğrendi. Ve ne acıdır ki, sadece bir kişi yoluna devam edebildi. Bu kişi, Saye değildi ne yazık ki.
-----
-Helin, konum beni farklı bir yere götürdü emin misin doğru gönderdiğine? Burada nikah salonu falan yok ki.-Evet evet, eminim. Biraz garip bir yerdeydi zaten oradan geçen birine sor biz de öyle geldik.
-Tamam öyle yaparım artık. Başlarsa haber ver tamam mı?
-Tamam canım.
İki elimi bir pabuca soktu bu kız. Eğer geç kalırsam dilinden kurtulamayacağımı da çok iyi biliyorum. En yakın arkadaşımın nikah şahidiyim en çok benim geç kalmamam gerek. İlk defa böyle bir topa giriyorum fazlasıyla gerginim.
Taksinin parasını ödeyip indim arabadan. Yağmurun hafif çiseliyor olması hiç işime gelmiyordu. Üzerime neden ceket almayı akıl edememiştim ki? Kendi kendime ettiğim sitemi bir kenara bırakıp bana arkası dönük adamın yanına ilerledim.
-Pardon, yakınlarda nikah salonu varmış arkadaşımın gönderdiği konum net bir şekilde yönlendiremedi siz yardımcı olur musunuz?
-Tabii, şimdi şu gördüğünüz binanın sağına giriyorsunuz, oradan dümdüz ilerleyip sola dönüyorsunuz. Onun biraz ilerisinde dik bir yokuş var ama oradan inmeyin çünkü çarprazında kalıyor. İsmi görürsünüz zaten. Tek yer orası zaten.
-Çok teşekkür ederim. İyi günler.
Adamı ardımda bırakıp adımlarıma dikkat ederek yürüdüm. Topuklularla yürümek her yiğidin harcı değildir öyle değil mi? Bu konuyla ilgili öğrendiğim tek şey şu, üzerinde taşıdığın şey seni ne kadar rahatsız ediyorsa o kadar güzelsindir. Ne kadar mantıklı veya doğruluk payı nedir bilemem ama bir iki kere buna şahit olmuşluğum var bu iki yıl içinde.
Hafif bir esinti üşütmüştü sıcak tenimi. Üzerimde taşıdığım siyah saten elbiseme damlayan yağmur damlaları kendini belli ediyordu. Yavaş yavaş artmaya başlamıştı neyse ki, salonun önündeyim de yağmura yakalanmadan şahitlik edebileceğim. Usulca çıktığım merdivenlerin bir basamağında kırılan topuğum bana dengemi kaybettirmişti. Elim boşluğa düştüğü için tutunamamıştım fakat belimi bir el sardı. Bu irkilmeme yetmişti nedense biraz da korkmuştum. Belimi saran elin sahibini görünce hissettiğim korku tamamen uçup gitmişti. Bu oydu, Aren, çikolatacı adam. Yarım kalan hikayem, kafamdaki soru işaretlerim, cevapsız sorularımdı. İki yılın ardından onu böyle bir anda görmek bana kendimi çok tuhaf hissettiriyordu. İçimde hiç tanımadığım duygular barındırıyordum şu an. Demek ki, gerçekten bitirmişim. Doğru ya, insan hiç başlamadığı bir şeyi bitirmekte neden zorlansın ki?
-İyi misin?
-Evet, ufak bir topuk meselesi sadece.
-Taşıma mı ister misin?
-Hiç gerek yok. Teşekkür ederim.
-Ceylin'in şahidisin sanırım. Emre'nin şahidi de benim oradan biliyorum.
-Evet öyle, arkadaşın mı oluyor?
-En yakın arkadaşlarımdan biri, birlikte çok anımız var.
-Anılar, günü gelince insanın karşısına acımasız bir şekilde çıkıyor. En zayıf noktamız da bu sanırım. En azından benim için öyle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rastlantı
ChickLit5 yıl önce başladı her şey ve başladığı gibi bitti. Belki kader bizi tekrar bir araya getirir bilemem tabii, o zamana kadar bu inancımı koruyacağım sevgili. Kendine iyi bak olur mu? İncitmesinler seni, beni, bizi. Kötü hatıralar yerini güzel anılara...