0.03

91 65 23
                                    

Ah Saye ahh!!

Şiş olan gözlerini araladı. Yine çok uyumuştu. Evde bir sessizlik vardı. Onu öperek uyandıran kardeşi bu sabah gelmemişti yanına. Odadan çıktığında kapısına yapıştırılmış not kağıdı dikkatini çekti.

'Aslı'yla alışveriş yapmaya çıktık. Kahvaltıya bekleme bizi.'

Kağıdı buruşturup masasına fırlattı. Banyoya ilerleyip yüzünü yıkadı. İçinde tarif edilmesi zor bir duygu taşıyordu. Kafası karışıktı ve nedenini bulamıyordu. Baş parmağı sızlıyordu. Gergin hissettiğinde yaşardı bu durumu. Bir süredir yaşamayınca tuhaf gelmişti ona. Kahvaltı hazırlamak için mutfağa girdi. Canı bir şey yemek istemiyordu. En sevdiği öğün kahvaltı olan genç kız, bugün öğünü atlıyordu. Bir bardak su içti ve televizyonun karşısına geçti. İzleyecek bir şey bulamayınca ondan da vazgeçti. Mutfakta bıraktığı telefonu eline aldı, annesini aradı.

-Efendim anne?

-Günaydın kızım, ne yapıyorsun?

-Kahvaltı yapıyordum. Siz ne yapıyorsunuz?

Daha önce yapmadığı bir şeyi yapıp annesine yalan söylemişti. Biliyordu sıkıştıracağını ve uğraşmak istememişti. Ufak, masum, beyaz bir yalandı.

-Alacaklarımızı aldık, dayın bizi alacak birazdan sahile gideceğiz. Gelmek ister misin?

-Yok anne, canım istemiyor tüm gün evdeyim ben. Selam söylersin.

-Hasta değilsin değil mi, Saye?

-Yok, yok iyiyim. Bugün evde kalmak istiyorum sadece. Aklın kalmasın.

-Peki, sen bilirsin. Akşam görüşürüz. Belki baban gelebilir yanımıza akşam döneriz onunla.

-Tamam, hadi görüşürüz dikkat edin.

Telefon kapandı. Odasına geri çıktı. Camı açık bırakarak yatağına uzandı. Saat on ikiyi gösteriyordu. Genç kızın aklında bir sürü düşünce dolaşıyordu. Baş parmağındaki sızı geçmemişti bir türlü. Kötü bir şey olacak gibi hissediyordu.

Gözlerini kapattığında iki gün önce çikolatacı adam ile olan bakışmaları canlanmıştı. Unutabileceği türden bir bakışma değildi kız için. Yaklaşık bir buçuk hafta olmuştu. Aralarında ufak da olsa samimiyet kuruluydu. Birbirleri hakkında bilgi sahibi olmuşlardı. Adamın ismini öğrenmişti. Aren, güzel bir isime sahipti. Çöl ortamında yer alan en görkemli ve parlak kum tanesi demekmiş. İlgi çekici isimdi tıpkı adam gibi.

Adam, bir yakının isteği üzerine bu işi yapıyordu. Bir gün ansızın gidebilirdi. Kız ile bu bilgiyi paylaşmamıştı. Aralarındaki güzel iletişimin kopmasını istemiyordu fakat yapacak bir şeyi de yoktu. Birbirlerinde numaraları dahi yoktu, istemek akıllarına gelmemişti. Her şey aniden bitebilirdi. Başlangıcı gibi.

Genç kız, bugün keyifsizliğin dibine vurmuştu. Aren, hayatına girdiğinden beri içinde değişik duygular barındırıyordu. Hiç şikayetçi değildi aslında bu halinden. Daha önce bu tür duygular yaşamamıştı kendisi ne yazık ki uzakta tutuyordu bu duyguları kendinden. Yatağından bir anlık heyecanla kalktı. Onu birkaç dakika da olsa seyretmenin verdiği heyecanı onu daha iyi hissettiriyordu. Adam, arabadan çıkardığı küçük kolileri tezgahın önüne sıralıyordu. Kutuların içinde çikolata paketleri vardı. Teker teker yerleştirdi çikolataları. Saye ise adamı yüzündeki gülümseme ile izliyordu. Adam işini bitirdikten sonra biraz etrafına bakınıp, başını kızın olduğu yere çevirdi. Kız kendini geri çekmişti. Nasıl yani, o da kızı mı izliyordu yoksa? Adam tabureye oturdu ve aynı yöne tekrar bakınca bu defa kızı görebilmişti. Adamın aklına belirsiz gidişi gelince yüzünü astı. Kıza söylemeliydi ama sonunu kestiremiyordu. İçi içini kemiriyordu ve buna dur diyemiyordu.

--------------

(20.40)

Genç kızın ailesi dönmüştü. Annesi bugün geçirdikleri keyifli dakikaları anlatıyordu. Yemek yediler ve masayı toparladılar. Kız, üzerine giydiği hırkasın cebine bir miktar para koydu. Annesinin yanına gitti ve bir şey isteyip istemediğini sordu.

-Ben markete gidiyorum, bir şey isteyen var mı?

-Keşke söyleseydin dışarıdayken alırdık kızım.

-Olsun, hem hava almış olurum sıkıldım biraz. Bütün gün evdeydim.

Tek bahanesi vardı o da, adamı görmek. Bunu ailesine anlatamazdı tabii. Nasıl karşılayacaklarını bildiği için hevesinin kaçmasını istemedi. Eline aldı ayakkabılarını ve evden çıktı. Giydiği spor ayakkabının bağcığını da bağladıktan sonra apartmandan çıktı. Markete ilerlerken tabure de oturan adamın telefon konuşması ilgisini çekti. Arkası dönük olduğu için kızın gelişini görmedi bile.

-İki gün sonra geri dönüyorum İzmir'e. Az önce kesinleşti ve ona söylemedim. Hem ne diyecek ki, gitme kal seni seviyorum mu? Sanmıyorum be. Aramızda henüz bir netlik yok. Konuşmak istemiyorum hem bu konuyu. O da benim gibi hissetmiyorsa kafa karıştırmaya gerek yok. İki güne bu kısa macera bitecek.

Saye, duyduklarına inanamadı. Gideceğinden bahsetmemişti. Evet, illa ki bir gün bitecekti sadece bu kadar erken olmasını beklemiyordu. Ve tabii ona haber vermeden gideceğini de. Aralarında güzel bir elektrik vardı. Kız, adama karşı bir şeyler hissediyordu. Adamın macera diye bahsetmesi biraz kırıcıydı, Saye için. Arkasını döndü ve adama görünmeden apartmana geri döndü. Üzülmüştü, kırgın hissediyordu. Adama kısa süre içerisinde bu kadar bağlandığı için kendine kızıyordu. Daha önce böyle hissettiren olmamıştı çünkü. Şimdi onun yüzünden çikolatalara küsecekti. O çikolatalar ona adamı hatırlatacaktı. Kırık kalbi ile merdivenleri çıkıp kapıyı çaldı. Annesi açtı ve elinde poşet göremeyince sormak istedi.

-Bir şey almamışsın kızım.

-İstediğim şey kalmamıştı bende geri döndüm.

Annesinin sorusunu gülümseyerek yanıtladı ama biliyordu bunun sahte gülümseme olduğunu. Annesine uyuyacağını söyledi ve odasına çıktı. Üzerindeki hırkayı çıkardı ve yatağına uzandı. Adamla konuşmalı mıydı? Hislerini açmalı mıydı yoksa sessiz sedasız gitmesine izin mi vermeliydi? Her şey bir masaldan ibaretti aslında tatlı bir rüyadan ibaret. Ve şunu unutmamalıydı, her masal mutlu sonla bitmez..

RastlantıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin